21 Eylül, tüm dünyada Alzheimer Günü olarak anılıyor. Bu özel günde zorlu süreçleri olan 'Alzheimer'a bir pencere açıyor, tedavisiyle ilgili umut veren gelişmeye odaklanıyoruz.
21 Eylül Dünya Alzheimer Günü’nde her yıl bu ciddi hastalığa dikkat çekiliyor. Tıp dünyası ve bilim insanlarının ilgisinin yanı sıra sık sık kitaplara ve filmlere de konu olan bu zorlu rahatsızlık ile ilgili çalışmalar sürüyor.
2014 yapımı “Still Alice” (Unutma Beni) de bu Alzheimer hastalığını işleyen filmlerden biri. Başrolündeki Julianne Moore’a 87’nci Akademi Ödülleri Töreni'nde En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ı kazandıran film, Moore’un Dr. Alice Howland performansı ve Alzheimer’ı ele alışıyla hafızalara kazındı. Orta yaşlı zeki akademisyen Dr. Alice Howland’ın kendisine Alzheimer teşhisi sonrasında eşi ve çocuklarıyla olan ilişkisini ele alan film, hastalığın evrelerini de net bir şekilde gösteriyor. Gerçekçi olması hasebiyle tedaviye yönelik umut verici olarak nitelenemeyecek filmin üzerinden epey zaman geçti. Dolayısıyla o yıllardan bu zamana tıp alanında yaşanan gelişmeler, Alzheimer’ın tedavisine dair umutları artırıyor.
Alzheimer nedir, neden olur, belirtileri nelerdir?
Demans diğer adıyla “bunama”, çeşitli hastalıklara bağlı ortaya çıkan, bilişsel işlevlerde ilerleyici tarzda bozulmanın olduğu bir rahatsızlık. Son verilere göre dünya çapında 55 milyondan fazla demans hastası bulunuyor. Alzheimer ise demansın en yaygın şekli olarak kabul görüyor; demans vakalarının yüzde 60-70’ini oluşturuyor.
Alzheimer’ın nedenleri tam olarak bilinmiyor ancak bazı teoriler söz konusu. Buna göre hastalığı tetiklediği düşünülen unsurlar şöyle sıralanıyor:
- Yaşlılık hali
- Kafa travması yaşamak
- Sağlıksız ve dengesiz beslenme
- Diyabet
- Uyku düzensizlikleri
- Yaşanan ani ve aşırı üzüntüler
Alzheimer hastalığında erken dönemde unutkanlık, zaman algısında bozulma, karmaşık işleri yapamama gibi belirtiler görülüyor. Hastalığın ilerleyen evrelerinde hastalarda unutkanlık ağırlaşıyor, kişi nerede olduğunu bilememeye ya da karıştırmaya, çevresindekileri tanıyamamaya, iletişim güçlükleri yaşamaya başlayabiliyor.
Uzmanlar hastalarda düşünsel ve davranışsal olarak görülen bazı durumları da şöyle sıralıyor:
- Günlük yaşamı etkileyecek düzeyde unutkanlık. Bu unutkanlık durumu özellikle yakın zamana ait olayları ve insan isimlerini hatırlayamama biçiminde kendisini gösteriyor.
- Yer, yön bulma konusunda kafa karışıkları olabiliyor.
- Alışveriş yapma, yemek pişirme ya da bulaşık, çamaşır makinesi gibi bir ev aletini çalıştırma gibi günlük işleri yerine getirmekte güçlük yaşanabiliyor.
- Bazı kelimeleri hatırlamakta zorluk çekilebiliyor.
- Giysi ya da ayakkabı seçimi gibi basit konularda dahi karar vermekte zorlanma görülebiliyor.
- Sık kullandığı eşyaları yanlış yere bırakma olabiliyor.
- Kişi, psikolojik olarak çevresindeki insanlardan kuşkulanma gibi paranoid davranışlar geliştirebiliyor. Sakin bir kişiyken çabuk sinirlenip ağlayabiliyor ya da dışa dönükken içe kapanabiliyor. Özgüven kaybı yaşanabiliyor.
Alzheimer’ın evreleri
Alzheimer hastalığı üç ayrı evrede ilerliyor. Evrelerin geçiş süre ve ağırlığı kişiye göre değişiklik gösteriyor.
Birinci Evre: Bu evrede hastada hafif bir unutkanlık söz konusu oluyor. Uzmanlara göre bu evrenin başlangıcında, teşhis koymak da kolay ve güvenli değil. Yine bu dönemde çevresi, kişinin yakınlarını, sahip olduğu becerilerini veya temel bilgilerini unuttuğunu gözlemliyor.
İkinci Evre (Orta Dönem): Yapılan araştırmalara göre bu evre, hastalığın en uzun devam ettiği aşama olarak kabul ediliyor. Kişi bu dönemde düşüncelerini toparlamakta, kendisini, aklından geçen fikirleri ifade etmekte zorluk yaşamaya başlıyor. Yine bu dönemde en iyi bilinen kişi ya da mekanların unutulduğu görülüyor.
Üçüncü Evre: İleri dönemde ise kişi artık her konuda başkasına bağımlı hale geliyor. Genellikle çevresi ile iletişimi de kesiliyor.
Alzheimer tedavisi ve umut veren iki ilaç
Alzheimer hastalığının tedavisinde en etkili olan yöntem birçok rahatsızlık gibi erken teşhis edilmesi olarak kabul ediliyor. Alzheimer’ın henüz kesin olarak bilinen bir tedavi yöntemi olmasa da bilim dünyası konu üzerindeki çalışmalarına devam ediyor.
Bu noktada geçtiğimiz aylarda haberlere konu olan yeni bir ilaç tedaviye dair umutları tazeledi. Amerikan Biogen ve Japon Eisai biyoteknoloji şirketleri tarafından üretilen “Lecanemab” adlı ilacın ardından ilaçla tedavisinin mümkün olmadığı düşünülen Alzheimer hastalığı ile mücadelede önemli bir ilerleme olarak kabul edilen ikinci ilaç duyuruldu. ABD'li ilaç şirketi Eli Lilly’nin, "Donanemab" adlı ilacı, Alzheimer'ın ilerleyişini yaklaşık olarak üçte bir oranında frenleyebiliyor.
Her iki ilaç da vücudun virüslere saldırmak için ürettiği antikorları içermesi bakımından benzerlik taşıyor. İlaç denemelerinde Alzheimer'ın erken evrelerinde olan bin 734 gönüllünün yer aldığı bilgisi paylaşıldı. Donanemab, beyindeki ayırt edici plaklar kaybolana kadar aylık olarak damar yolu aracılığı ile gönüllülere verildi. Sonuçta hastalığın hızı genel olarak yüzde 29’a yakın bir oranda yavaşladı. Dahası ilaç verilen kişiler güncel olayları tartışmaya, otomobil kullanabilmeye ya da hobilerini sürdürebilmeye başladı.
Ancak ilacın yan etkisi hakkında açıklama yapan şirket, hastaların üçte birinde beyin şişmesi görüldüğünü vurguladı. Çoğunlukla hafif veya asemptomatik olarak kaydedilen beyin şişmesi, gönüllülerin yüzde 1,6'sında tehlikeli hal aldı. Yazık ki iki kayıp doğrudan buna bağlandı ve üçüncü bir gönüllü böyle bir vakadan sonra hayatını kaybetti.
Hem “Donanemab” hem de “Lecanemab” isimli ilaçlar hastalığın yalnızca en erken aşamalarında, yani beyin çok fazla hasar görmeden önce kullanıldığında işe yarıyor.
Basına yansıyan açıklamalara göre Eli Lilly şirketi önümüzdeki birkaç ay içinde ilacının hastanelerde kullanılması için onay alma sürecine başlayacak. Yan etkinin ciddiyetine karşın şirketteki uzmanlar ve bilim insanları şu anda Alzheimer hastalığı için birinci nesil tedavilerin zirvesinde olduklarında hem fikir.
Tüm bunlarla beraber önleyici tedbirlerle de hastalığın önüne geçilebileceği de belirtiliyor. Yapılan araştırmalar Alzheimer riskinin, sağlıklı beslenme, kalp-damar hastalıklarının ve depresyonun önlenmesi ya da tedavisi yanı sıra düzenli fiziksel aktivite ile azaltılabileceğini kaydediyor.