Kahve bağımlılığında dengeli tüketim nasıl sağlanır?

Kahve bağımlılığında dengeli tüketim nasıl sağlanır?

Günümüz şartlarında herkes için en önemli konu: Zaman. Bazen 24 saatin bile yetmediğini hissettiğimiz anlarda başvurduğumuz ilk şey ise şüphesiz kahve. Peki gerçekten bu güzel aromalı içeceğe bağımlı mıyız? Kahveyi en sağlıklı şekilde nasıl tüketebiliriz?

Öğrencilik yıllarında genellikle ayık kalmak için başvurulan kahve, çalışma hayatında da artan bir ivmeyle tüketilmeye devam ediliyor. Kişilerin kahve tüketme alışkanlığının, yaptıkları işle ve çalışma yoğunluklarıyla ilişkisi olduğu bir gerçek.

Kahvesiz yapamayan meslek grupları

Dünyada neredeyse herkesin sevdiği bir içecek olan kahvenin tüketimi sektörden sektöre değişkenlik gösteriyor.
Dünyada neredeyse herkesin sevdiği bir içecek olan kahvenin tüketimi sektörden sektöre değişkenlik gösteriyor.

Pressat tarafından İngiltere'de yapılan araştırmaya katılan 10 bin kişinin yüzde 85'i günde en az üç bardak kahve içiyor ve yüzde 70'i güne bir bardak kahveyle merhaba diyor. Bir çay ülkesi olarak bilinen Türkiye'de de kahve tüketimi artış trendinde. 2000'lerin başlarında Türkiye'de hızla yer edinmeye başlayan dünyaca ünlü kahve zincirlerinden sonra açılan üçüncü dalga zincirler de oldukça popüler. Bu popülerlik de her meslekten insanın dikkatini çekiyor ve tüketmeye karşı daha çok merak uyandırıyor. Kahve alışkanlığının mesleğin türünden ziyade stres ve çalışma şartlarıyla ilgili bir bağlantısı olsa da araştırmalar gösteriyor ki belli meslek gruplarından insanlar çok daha fazla kahve içiyor. Peki bu meslekler hangileri? Dünyanın ünlü küresel kahve zincirlerinden Dunkin' Donuts tarafından yapılan bir anket çalışmasına göre en yoğun kahve tüketimine sahip meslek grupları şöyle sıralanıyor:

1. Bilim insanları

2. Pazarlama/PR çalışanları

3. Okul Müdürleri

4. Editörler/Yazarlar

5. Doktorlar

6. Profesörler

7. Finansçılar

8. Bürokratlar

9. Girişimciler

10. Reklamcılar /Grafikerler

Meslekler ve kahve alışkanlıkları

İhtiyaçlara göre şekillenen kahve alışkanlığı, meslek grupları arasında da değişkenlik gösteriyor.
İhtiyaçlara göre şekillenen kahve alışkanlığı, meslek grupları arasında da değişkenlik gösteriyor.

Ankete katılanlara yöneltilen sorular karşısında ortaya ilginç sonuçlar da çıkmış. Bunlardan bazıları şöyle:

● Katılımcıların yüzde 46'sı kahve olmadan verimliliklerinin düştüğünü belirtiyor.

● Katılımcıların yüzde 61'i günü tamamlamak için en az iki fincan kahveye ihtiyaç duyuyor. Yüzde 28'i ise en az üç fincan kahve tüketiyor.

● 18-24 arası genç çalışanlar, kahve içilen zamanlarını iş yerlerinde network oluşturmak için kullandıklarını, bunun da kariyerlerine fayda sağladığını belirtiyor.

● Katılımcıların yüzde 12'si performans görüşmelerinden hemen önce odaklanmak için kahve içtiklerini söylüyor.

● Sunum yapmadan hemen önce enerji toplamak için kahve içenlerin oranı yüzde 10.

● Katılımcıların yüzde 3'ü iş görüşmesinden hemen önce kahve içmeyi tercih ediyor.

● Editörler / yazarlar, resmi kurum çalışanları ve öğretmenler kahvelerine aroma katmaktan hoşlanıyor.

● İnsan kaynakları profesyonelleri ve kişisel bakıcılar / yardımcılar kahvelerini kremalı ve şekerli tüketiyorlar.

● Hakimler, avukatlar ve otel personelleri kahvelerini sade ve koyu içiyor.

Kahveye gerçekten muhtaç mıyız?

Öyle ya da böyle kahve, günümüz dünyasında birçok insan için bir ihtiyaç.
Öyle ya da böyle kahve, günümüz dünyasında birçok insan için bir ihtiyaç.

Dünyanın her yerinde yoğun çalışan milyonlarca insan, kahvesiz çalışamaz mı? Veya kahve olmadan uyanıp işinin başına geçemez mi? Bu kadar kahveye neden ihtiyaç duyuyoruz? Aslında bu soruların tek kelimelik bir cevabı var: Kafein. Kafein, ruh hali ve davranışlar üzerinde etkili olan "psikoaktif" olarak adlandırılan maddelerden birisi. Bu nedenle bu maddenin düzenli kullanımı ileride bağımlılığa neden olabiliyor. Keyif ve enerji vermesi ile de kahve tüketiminin artmasına yol açıyor.

Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Büşra Düzyol Benton kahve ile ilgili bazı noktalara şöyle dikkat çekiyor: “Günümüzde çok geniş bir yaş skalasının en sevdiği içeceklerden biridir kahve. Bu kadar yaygınlaşmasının en büyük sebebi güzel aroması ve içerisindeki kafein. Yeşil çay ile siyah çayın içinde de kafein olmasına rağmen miktarı kahveninkinden düşüktür. Bilimsel çalışmalarla kafeinin konsantrasyonu artırdığı, kan dolaşımını hızlandırdığı kanıtlanmıştır. Yorgun bir güne kahve ile başlama istemenizin tek sebebi uyanmak olmamalı. Yapılan çalışmalar içindeki fitokimyasallar sayesinde kalp ve beyin sağlığımızı koruduğu, güvenli tüketiminde ise antikanserojen etkilerinin olduğunu söylemekte. Bu yüzden dengeli tüketim çok daha önemli.”

Ders çalışmak, proje hazırlamak veya uzun mesailer yapmak… Bunları yapabilmek, dinç kalabilmek için kahveye muhtaç mıyız? Elbette hayır. Aşırı kahve tüketiminin önünde geçmek için hayatımızda yapacağımız küçük değişimler kısa vadede etkili olabiliyor. Değişimlerden bazılarını Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Büşra Düzyol Benton şöyle açıklıyor:

● Doğru miktarda sıvı tüketiyorsak, -bu bitki çayı veya su olabilir- daha az yorgun hissedeceğimiz için fazladan kafein alma ihtiyacımız son bulur.

● Düzenli uyku saatleri kulağa zor gelse de rutine oturtmak çok önemli böylece vücut kendi saatinde işlemeye başlayacağından kahve gereksinimimiz azalacaktır.

● Bağımlılık kafeine değil de sadece kahveye olabilir. Bundan kurtulmanın yolu da organik ve kafeinsiz kahve tüketmekten geçebilir. Organik kahve, tarım ilaçları barındırmaz, dolayısıyla sağlıklı kahve tüketimi deyince ilk akla gelen seçenektir. 

Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Büşra Düzyol Benton.
Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Büşra Düzyol Benton.

Her kahveden sonra fazladan su içilmeli 

Yararını göz ardı etmeden zararından kaçınabileceğimiz bir içecek: Kahve.
Yararını göz ardı etmeden zararından kaçınabileceğimiz bir içecek: Kahve.

Her şeyde olduğu gibi kahvenin de abartılı tüketimi elbette bazı sıkıntılar doğurabilir. Ancak yararlarından faydalanmak da zararlarından kaçınmak da elimizde. ABD Ulusal Kanser Enstitüsü ve Ulusal Sağlık Enstitüleri'nden araştırmacılar, kahve içmenin erken ölüm riskinin azalması ile ilişkili olduğunu söylüyor. Hatta her gün yedi fincana kadar içmenin - İngiltere Gıda Standartları Ajansı tarafından önerilen kafein miktarının iki katı- ölüm oranlarını yüzde 16 oranında azaltabileceğini açıkladılar.

Bu konuda, Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Büşra Düzyol Benton, “Peki bir yan etkisi var mı? En sık karşılaştığım sorulardan biri. Bu durumda, yan etkisinden çok güvenli tüketiminin önemli olduğunu belirtiyorum. Temelde biz kafeinli içecek tüketimini günlük dört porsiyon ile sınırlamaktayız. Tabii ki bazı bedenlerin kafeine karşı tolerasyonu fazla olabileceğinden kişi bu miktarı kendisi belirlemelidir. Bunu birçok şekilde anlayabilir. Örneğin kişi eğer kahveyi fazla kaçırınca anksiyete, kalp çarpıntısı ya da mide yanması problemleri yaşıyorsa kahve miktarını düşürmelidir. Bu direkt fazla kafein tükettiğiniz anlamına gelir. Ayrıca, kahve içerken en çok dikkat etmemiz gereken ve karıştığımız noktalardan bir tanesi de sıvı diye suyun yerine geçtiğine inanılması. Bu yanlış bir bilgi olduğu gibi tam tersi bir durum söz konusu. Kahve vücudumuzda metabolize olurken suyu dışarı atar. Yani diüretik etkisi vardır. Bu yüzden her porsiyon kahve için bir bardak fazladan su içmek unutulmamalı” diye belirtiyor.

Vücuda fazla kafein girmesi sonucu vücudumuz elbette belli tepkilerle bunu belli ediyor. Bu durumun en hızlı ve basitçe anlaşılan belirtileri ise uykusuzluk, halsizlik, baş ağrısı, titreme, ateş yükselmesi. Böyle durumlarda magnezyum takviyesi almanın yan etkileri azaltabileceğini söyleyen Benton ekliyor: “Tam anlamıyla bolca su içmek ilk adım olacaktır. Sonrasında eğer kişinin intoleransı yoksa organik süt de vücudun toparlanması için son derece etkili bir içecektir. Ayrıca meyveler de dahil olmak üzere tatlı tüketimini bir süreliğine durdurmak aşırı kafein yüklenmesinin yan etkilerini azaltmak için önemli bir adım.”