Dünya genelinde 7 trilyon dolar hacme sahip lojistik sektöründe, Avrupalı ülkeler başı çekiyor. Son yıllarda atılım yapan Türkiye ise yeni projeler ve yatırımlar sayesinde uluslararası lojistik üssü olma yolunda ilerliyor.
Dünyada lojistik sektörü 1950’lerden itibaren hızlı bir gelişim grafiği gösterdi. Buna bağlı olarak AB ülkeleri entegrasyon süreçlerini yıllar önce tamamlayarak dünyada lider konuma ulaştı. Türkiye ise 1980-1990 yılları arasında gerçekleştirilen yatırımlarla kara, hava, deniz, demir yolu ve kombine taşımacılık alanında, altyapı çalışmalarını tamamladı ve 1990 sonrasında yapılan atılımlarla gelişimini sürdürmeye devam etti.
Dünyadaki benzer uygulamaları örnek alarak, hizmetlerini çeşitlendiren ve uzmanlaştıran Türkiye yerleşik lojistik sektörü, 2000’li yıllarda emekleme evresini tamamlayarak kendi ayakları üzerinde durmaya başladı. Artık Türkiye lojistik alanda, uluslararası şirketlerle iş birliği yapan, yurt dışında ofisler açan, hizmet kalitesini sürekli artıran, dinamik bir sektör haline gelmiş durumda. Son 10 yıl içinde uluslararası pazarlarda büyük gelişme gösteren lojistik sektörü, Türkiye ekonomisine de olumlu yansıyor.
Lojistik sektöründe otomasyon ve bilişim teknolojisi
Teknoloji ve otomasyon hayatımızın her alanında olduğu gibi lojistik sektöründe de hayatı kolaylaştıran teknolojiler sunuyor. Mal hareketlerinin planlanması, sevkiyat, teslimat, mal bedellerinin tahsili, iade mallar, rota planlaması, araç takibi gibi pek çok alanda özel geliştirilmiş yazılımlar ve akıllı uygulamalar işleri kolaylaştırıyor. Bilgi teknolojilerine sahip işletmelerin operasyon maliyetleri düşüyor, müşteri memnuniyeti artıyor, rekabet gücü yükseliyor, zaman ve emek kaybı da önlenmiş oluyor. Üretilen hizmetin düşük maliyet ve tam zamanında doğru noktaya ulaştırılması otomasyon sisteminin önemini ortaya çıkartıyor. Ürünlerin üretim aşamasından depoya gelişi, burada sınıflandırılması, mağazaya gönderilmesi gibi süreçler zaman, dikkat ve iş gücü gerektiren işlemler. Bir otomasyon sistemine sahipseniz, ürün depoya girişinden itibaren otomatik olarak izleniyor, sınıflandırılıyor ve depolanıyor. Böylece hata yapma riskiniz ve iş gücü ihtiyacınız ortadan kalkmış, operasyonu çok daha hızlı ve kısa bir sürede tamamlamış oluyorsunuz. Bütün bunlar otomasyon ve bilişim teknolojilerinin lojistik sektöründe mutlaka kullanılması gereken önemli bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu yeni Karayolu Taşıma Yönetmeliğine göre, karayolu taşımacılığında dijital dönüşümü zorunlu kılacak yeni hükümler yer alıyor. Karayoluyla taşınacak yüklerin, tüm evraklarının en geç 6 saat içinde dijital olarak kayıt altına alınması zorunlu kılınıyor. Konuyla ilgili diğer önemli yenilik ise taşıma sırasında sorumluluğun, sadece yükü taşıyan firma değil, yük veren firmayı da kapsıyor olması. Böyle bir durumda yük veren kurum ya da kuruluşlar taşıma operasyonlarında dijital altyapısı olan lojistik firmaları tercih etmek durumunda kalacaklar. Yakın bir zamanda lojistik sektöründe kullanılacak olan online izleme sayesinde 100 milyarları bulan kayıt dışı paranın ekonomiye kazandırılması ön görülüyor. Lojistik ve taşımacılıkta kullanılan bilgisayar destekli sistemler sayesinde süreçler artık otomatik olarak kontrol edilirken, otonom çalışan sürücüsüz TIR’lar, kaptansız gemiler, pilotsuz uçaklar, drone’larla teslimatlar ve bulut teknolojisiyle süreçlerin dijital platformlara taşınması hızlı bir şekilde hayatımıza giriyor. Tüm bu gelişmeler Lojistik 4,0’ın geliştirilmesini, sanayi ve ticaretle bütünleşmesini zorunlu kılıyor.
Depo sayımlarında drone’lar kullanılacak
Taşımacılık sektöründe depo sisteminin düzgün yapılması önem arz ediyor. Depolardaki malların sayımını hatasız ve hızlı yapabilmek için drone kameraların depodaki malları saydığı ve belirli bir düzende kaydettiği, bu sayede çalışanların başka işlerle meşgul olması için çokça zamanın kaldığı bir sistemin geliştirildiği yetkililerce söyleniyor.
UPS eğitim için (VR) gözlükleri kullanıyor
UPS firmasının sanal gerçeklik (VR) gözlüklerini kullanarak yoldaki olası tehlikeleri tespit etmek amacıyla çalışanlarına eğitim vermeyi planlıyor. Sanal gerçeklik gözlükleri kullanarak akılda kalıcı bir eğitim içeriği oluşturulurken, diğer yandan kuryelerin şehrin sokaklarında sürüş deneyimi canlı bir şekilde yaşamaları sağlanıyor.
Sürücüsüz kamyon ve insansız gemiler yolda
İngiltere’de kısmen sürücüsüz kontrol edilen kamyonlar test sürüşüne başladı. Test pistlerinde yapılan deneme sürüşleri 2018 sonundan itibaren ana yollarda yapılacak. İnsan kaynaklı hataları ve maliyetleri en aza indirmek amacıyla gemicilik şirketleri insansız gemi çalışmalarına hız veriyor. Japon konteyner firması Nippon Yusen 2019 yılında Pasifik’te insansız gemi testini gerçekleştireceğini söyledi.
Lojistik sektörünün gelişmesi yeni meslekleri ortaya çıkartıyor
Lojistik sektörünün teknolojiye ve Endüstri 4.0’a entegre olmasıyla önümüzdeki 10-15 yıl içinde yeni mesleklerin hayatımıza gireceği öngörülürken, araştırmalar 2030 ve sonrasında bugün yapılan mesleklerin çoğunun artık var olmayacağını söylüyor. Bugün ilkokula başlayan çocuklar üniversiteyi bitirdiklerinde veri lojistikçileri, veri madenciliği, otonom sistem kontrolörleri gibi yeni meslek dallarında çalışıyor olacaklar. Endüstri 4,0’ın sektöre girmesiyle lojistikte tüm süreçler köklü bir değişime uğrarken, robotiklerin işe dahil olmasıyla insanların işlerinden olacağı gibi bir endişe ister istemez gündeme gelmeye başlıyor. Teknolojik devrimlerin üretime etki ettiği gibi istihdam alanında kayda değer etkiler yaratacağı göz ardı edilemez. Ancak daha önce yaşanan sanayi devrimlerinde olduğu gibi işsizlik yaşanmayacağı tam tersine yeni iş kolları ve istihdamın oluşacağı uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Zaman içinde teknolojinin tüm lojistik süreçlerde etkin kullanılmasıyla kas gücü gerektiren işlerde istihdam daralması yaşanabileceği, buna rağmen yeni iş kolları ve mesleklerin de ortaya çıkacağı belirtiliyor.
Bu noktada Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Başkanı Emre Eldener, Türkiye’de lojistik sektörü ve lojistik merkezleri hakkındaki görüşlerini bizlerle paylaştı.
Türkiye uluslararası lojistik bir üs mü olacak?
Kamu ve özel sektör, lojistik sektörüne yönelik gerçekçi projeler üretiyor. Dünya genelinde 7 trilyon dolar hacme sahip lojistik pazarından Türkiye’nin daha çok pay alabilmesi ve uluslararası lojistik bir üs olabilmesi için Türkiye Lojistik Master Planı (TLMP) projesini hazırlama çalışmaları UDHB Demiryolu Düzenleme Genel Müdürlüğü bünyesinde başlatıldı. Türkiye’de 84 lisanslı depo, 1223 antrepo, 19 serbest bölge, 466 küçük sanayi sitesi, 298 OSB, 28 yük limanı/terminali ve 20 lojistik merkezi bulunuyor. Bu merkezlerin ilerleyen süreçte kurulacak olan lojistik merkezlerle bağlantılı olması planlanıyor.
Türkiye’nin dünya üzerindeki lojistik konumu nedir?
Türkiye, Asya ile Avrupa kıtaları arasında yer alan, bulunduğu stratejik alandaki mevcut ve potansiyel pazarlara dağıtım ve hizmet verebilecek lojistik üs konumuna sahip bir ülkedir. Ayrıca Kuzey Afrika ve Orta Asya ülkeleri için transit geçiş ülkesidir. Dünyanın en önemli enerji yolları üzerinde bulunması Türkiye’nin lojistik sektöründe operasyonel gücünü arttırmaktadır. Avrupa’nın en büyük kamyon filolarından birine sahip olup, kara nakliyesinde yeterli sermaye birikimi olan ve gelişmiş karayolu taşımacılık ağına sahiptir. Avrupa-Asya-Ortadoğu ve Afrika’nın buluştuğu bölgenin lojistik üssü olmaya aday olan Türkiye, büyüyen ekonomisi ve coğrafi üstünlüğü nedeni ile yabancı sermayeli şirketlerin birbiri ile yarıştığı bir ülkedir. Lojistik alanda 2005-2015 arasında Türkiye’ye 1,9 milyar dolar tutarında yabancı sermayeli yatırım gerçekleşmiştir. GSYİH’da lojistik Türkiye’nin yüzde 12’lik kısmını oluşturmaktadır. Türkiye’nin mevcut üretim ve mal hareketinin yüzde 85’ini üretim ve satış şirketleri kendileri yaparken, hizmet maliyet oranı satış fiyatının yüzde 8-15 arasında değişmektedir.
Türkiye’de kombine taşımacılık ve lojistik merkezler hangi aşamada bulunuyor?
AB ülkelerinde de benzer bir durum olmakla birlikte Türkiye’de taşımanın yüzde 90’ı karayoluyla yapılıyor. Ancak son yıllarda hızla kombine taşımacılığı da aktif hale getirmek için çalışmalar yapılıyor. UTİKAD olarak biz de lojistiğin konuşulduğu her mecrada kombine taşımacılığa destek veriyoruz. Kombine taşımacılığı eşyanın tek bir taşıma biriminin içinde yeniden yüklemeye gerek kalmadan, en az iki taşıma yöntemi kullanılarak taşınmasıdır. AB ülkeleri 2050 yılına kadar taşımanın yüzde 50’sini kombine taşımacılığa kaydırmayı hedefliyor. Biz de bu sistemden geri kalmamak için tüm imkanlarımızla çalışıyoruz.
Türkiye’de lojistik merkez projesi hayata geçiriliyor mu?
Türkiye’de lojistik merkezlere ilişkin çalışmalar 2007 yılında TCDD tarafından başlatıldı. Toplam 20 lojistik merkez planlandı. En yüksek kapasiteye sahip lojistik merkezler 2 milyon ton kapasiteyle Halkalı ve Köseköy Lojistik Merkezi’dir. Hasanbey Lojistik Merkezi 117 milyon TL ile en yüksek yapım maliyetine sahip lojistik merkezdir. Türkiye’de iki özel lojistik merkez, 17 TCDD’ye bağlı ve bir de AYGM’ye bağlı lojistik merkez bulunmaktadır. UTİKAD olarak, ülkemizin lojistik master planı olmaksızın, farklı kamu veya özel kurumlarının birbirlerinden bağımsız kararlarıyla lojistik merkezler oluşturmanın ileride verimsiz ve atıl kapasiteler yaratma tehlikesine karşın uzman akademisyenler tarafından hazırlanan Lojistik Merkez Yönetimi – Kuruluş Metodolojisi ve Performans Göstergeleri kitabımızı 2014 yılında yayımladık.