İki yiğit çıktı meydane…
Foto Galeri
Kırkpınar Yağlı Güreşleri geleneğinin nasıl başladığına dair çok sayıda söylenti var. En kuvvetlisi Rumeli’nin fethi sırasında Orhan Gazi’nin kardeşi Süleyman Paşa’nın birlikleri arasında yer alan iki askerin bugün Yunanistan sınırlarında yer alan Samona’da verilen bir mola sırasında güreşe tutunmalarını konu alıyor.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Bu iki yiğit, günlerce birbirlerinin sırtını yere getiremezler. Sonunda bir gün sabahtan başladıkları güreşe gece geç saatlere kadar devam ederler ve her ikisi de artık yorgunluktan hayatını kaybeder. Yıllar sonra bölgeye gelen arkadaşları, burada tertemiz ve gür pınarların aktığını görerek bölgeye “Kırkpınar” adını verir.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Rivayet odur ki bu iki güreşçinin adı Ali ve Selim’dir. I. Murat zamanında ise Edirne’de bir güreşçiler tekkesinin kurulmasına karar verilir. Ve yüzyıllardır süregelen gelenek böyle başlar. Şimdi her yıl yaz aylarında, bölgede Yağlı Güreş organizasyonları düzenlenmeye devam ediyor.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Güreşlerin yapıldığı meydan ise Osmanlı zamanında önce Edirne’ye taşınır. Uzun yıllar Viran Tekke mahallesi adıyla anılan bölgede düzenlendikten sonra Cumhuriyet'in ilanı ile birlikte bugünkü mekanına, Sarayiçi bölgesine taşınır.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Her yıl Türkiye’nin farklı bölgelerinden binlerce yiğit, yeni Başpehlivan olmak ve güçlerini göstermek için bu meydana gelir.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Hiçbirinin amacı maddi bir ödül değildir aslında. Burası yiğitler meydanıdır ve amaç kendini göstermektir. Binlerce yıllık Türk gücünü göstermek…
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Yağlanmak ise işin şanındandır. Her pehlivan meydanın uygun bir yerine konmuş olan ve içi su-yağ karışımı bir sıvıyla dolu kazandan yağlanırlar.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Amaç, rakibin kavramasını engellemek ve bu yolla onun sırtını daha hızlı şekilde yeter getirebilmektir.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Kıspet ise Kırkpınar’ın simgelerinden biridir. Genellikle hayvan derisinden üretilen bir özel kıyafet, güreşin hem daha zor olmasını sağlar hem de pehlivana kendisini daha güçlü hissettirir.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Güreşler sona erdiğinde ise kıspetler çıkartılır ve Zembil adı verilen sazdan özel olarak yapılmış bir sepetin içerisine konur.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
İyice temizlenir, tekrar yağlanır ve bir sonraki güreşler için pehlivanını beklemeye koyulur.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Bu meydana çıkmak deyim yerindeyse her babayiğidin harcı değildir. Sabır, emek, güç ve çok çalışma ister.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Yeşil çimlerin üzerinde her şey masalsı görünse de pehlivanlık o kadar da kolay değildir…
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Bu yol sabrın yoludur. Hırsını içinde saklı tutan her pehlivan, ardına maneviyatın gücünü de alır. Duasız çıkılmaz bu yola.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Davullar vurulur, zurnalar çalınır, yiğitler meydana çağırılır.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Şimdi “tutuş” zamanıdır. Artık her şeyin geride kaldığı ve o anın başladığı zamandır.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Elense, İç tırpan, dış tırpan, kazkanadı, ayakta güreşi bağlama, budama, paça, kazık, kepçe, ters kepçe, kılıç atma, payanda, kemane, kemane çekme, kol bastı, tilkikuyruğu, köpek kuyruğu, yerde sürüme, köstek, künde…
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Yağlı güreş oyunları sınırsızdır. Tutmasını bilene...
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Sıra peşrevdedir şimdi... Karşı tarafa bir diklenme, ben buradayken sana ne oluyor demenin farklı bir yoludur. Kollar yanda, gözler ileridedir.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Güreşlerin kültür-fizik hareketidir peşrev. Çeken bilir, gören bilir.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Pehlivanlar meydanda şimdi.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Söz onlarda, bilek onlarda.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Yaş fark etmez burada, kim olduğun, ne yaptığın.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Gücün kadardır sözün.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Minik 1, minik 2, minik 3, teşvik, tozkoparan, deste küçük boy, deste orta boy, deste büyük boy, küçük orta küçük boy, küçük orta büyük boy, büyük orta, başaltı ve baş…
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Boylar değişse de her biri yiğittir. Yiğit meydanıdır Kırkpınar.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Kırkpınar’da saygı esastır. Çünkü burada gerçek güç yarışır. Rakibine, seyirciye ve hakeme saygı duymayan ceza alır.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Pehlivan olmaksa amaç, önce meydanın hakkını vermek gerekir.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Ve zafer… Günün sonunda her şeye değer. Hele Başpehlivan olmak paha biçilemez. Kırkpınar’ın en büyüğü olur Başpehlivan.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Bir süre bu unvanını korur. Eğer 3 yıl üst üste olursa Altın Kemer alır. Ödüller de cabası… Geçmiş yıllarda Başpehlivana deve, baş-altı pehlivanına boğa, büyük-ortaya kısrak verilirdi.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Şimdi doyasıya yaşama vaktidir Kırkpınar’ı.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Gerçek alın teriyle kazandığın bir zaferin tadını.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Ve göründüğü gibi değildir hiçbir şey.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Zordur er meydanına çıkmak, orada tutuşmak, inmek…
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Güç ister, bilek ister, yürek ister…
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Anadolu topraklarının gerçek anlamıyla yaşatılan en eski geleneklerinden biridir Kırkpınar.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Yüzyıllarca dünyaya kafa tutmuş bir kültürün simgesidir.
Fotoğraf: Murat Bakmaz
Bir güç gösterisidir. Bir başkaldırıdır.
Fotoğraf: Murat Bakmaz