Sırbistan’da düzenlenen Dünya Güreş Şampiyonası’nda Rıza Kayaalp ile gelen altın madalya, Türkiye’nin milli sporu güreşin zaferlerle dolu tarihini akla getirdi.
Yakın geçmişe gidersek, milli güreşçi Yasemin Adar göğsümüzü kabarttı. Adar, Tokyo 2020'de bronz madalya mücadelesinde Kırgız rakibi Aiperi Medet Kyzy'i yenerek, Türkiye'ye kadınlar güreşte ilk olimpiyat madalyasını kazandırdı.
İşte son yıllarda güreşçilerimizin getirdiği tüm bu madalyalar, Türkiye’nin milli sporu güreşteki başarılarla dolu tarihini akla getirdi. Tarihimizdeki başarılara geçmeden önce güreşin geçmişten bugüne uzanan hikayesini hatırlayalım.
Güreşin kadim tarihi
Tarihi kayıtlara göre güreş eski Mısır’da doğuyor. MÖ 3000 yıllarında orta Nil kıyılarındaki Ben-i Hasan harabelerinde bulunan mezarların üzerindeki kabartmalarda Mısır askerleri arasında güreşin yaygın olduğu görülüyor. Ayrıca, eğitimlerinde cirit attıkları, ağırlık kaldırıp güreş yaptıkları resmediliyor.
Tarihteki yolculuğunda, deniz ticareti sayesinde önce Avrupa'da ardından Balkanlar'da bilinir olan güreş, Türklerin en eski sporlarından biri. Türklerin MÖ 4. yüzyıldan bu yana güreştikleri biliniyor. Güreş sözcüğünün kökeni Özbek ve Başkurt Türklerinin "kures" sözcüğünden geliyor. Bilinen ilk güreş hikayesi ise Oğuz Türklerinin Dede Korkut Destanı’nda yer alıyor. İlkbahar aylarında doğanın canlanışı için yapılan kutlamalarda, evlenme merasimlerinde, zafer şölenlerinde yapılan güreş müsabakaları; Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise devletin kontrol ve himayesinde gerçekleşiyor. Zamanla tüm imparatorluk sınırları içinde sevilen ve itibarlı bir spor olarak kabul görüyor. Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmet zamanında, İstanbul'da ve Edirne'de güreş tekkeleri yapıldığı; her tekkede 300 civarında güreşçinin eğitim gördüğü ise Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde yazdıkları sayesinde biliniyor.
19. yüzyılda Batı ülkelerinde başlayan modern güreşler ise 20. yüzyıl başlarında Türkiye'ye giriyor. Modern güreşin Türkiye’deki ilk uygulaması 1903 yılında BJK spor kulübü tarafından başlatılıyor. Zamanla Kasımpaşa, Fenerbahçe, Anadolu gibi kulüpler de modern tarzdaki serbest ve grekoromen güreş branşlarında sporcu yetiştiriyor. Türk Güreşinin yönetiminde en üst basamağı oluşturan Türkiye Güreş Federasyonu ise 1922 yılında Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı bünyesinden kuruluyor. Türkiye, 1923 yılında FILA'ya (Federation International elutte -Amateur) üye oluyor.
İlk adım 1924 Paris Olimpiyatları
1908’de Londra'da düzenlenen müsabakalara Osmanlı İmparatorluğu'nu temsilen katılan Aleko Mulos'la başlayan Türkiye'nin olimpiyat macerasında, 1924 yılına gelindiğinde mücadele edilen Paris Olimpiyat Oyunları dönüm noktası kabul ediliyor. Türk güreşçilerin uluslararası alandaki ilk ciddi deneyimi kabul edilen Olimpiyat Oyunları’na Türkiye Güreş Milli Takımını Macar antrenör Raol Peter hazırlıyor. Peter, Türkiye'deki minder güreşinin kurucusu kabul ediliyor. 1932 yılında milli güreşçilerimiz ilk kez Balkan şampiyonalarına katılıyor ve takım halinde birinciliği elde ediyor. 1935 yılından itibaren grekoromen stil yanında serbest stilde de çalışmalara başlanıyor ve aynı yıl Türkiye’de ilk serbest güreş şampiyonası düzenleniyor.
İlk madalyalar ise 1936’da Berlin'de alınıyor. Aynı olimpiyatlarda, Ahmet Kireççi bronz, Yaşar Erkan ise altın madalyayı kazanıyor. 1938 yılında Estonya'nın Başkenti Tallinn'de yapılan Avrupa Güreş Şampiyonası’nda ağır sıklette güreşçimiz Çoban Mehmet Avrupa üçüncüsü oluyor. Türkiye güreşteki gücünü 1948 Olimpiyatlarında bütün dünyaya gösteriyor. Takım sıralamasında İsveç'ten sonra 26,33 puanlarla ikinci sırayı alarak zirveye yaklaşıyor. Güreşteki başarımız 1960 Roma Olimpiyatları'nda da devam ediyor ve Türkiye takım olarak ikinci oluyor. 1996 yılında da yağlı güreşler için bir adım atılıyor ve Geleneksel Spor Dalları Federasyonu kuruluyor.
Türk güreşinin efsane isimleri
Minderde destan yazan milli güreşçilerimiz arasından üstün başarılarıyla efsane olan unutulmaz isimler bulunuyor.
Tarihe geçen ilk güreşçimiz: Ahmet Kireççi
1914 yılında Mersin'de doğan ve İstanbul'da Kumkapı Kulübü'nde güreşirken dikkat çeken Ahmet Kireççi, 1931'de milli takıma seçiliyor. 1936'da Berlin'de serbest güreş stilinde kazandığı bronz madalya ile kürsüye çıkan ilk Türk sporcu olarak olimpiyat tarihine geçer. "Mersinli" lakabıyla tanınan Ahmet Kireççi, 1948 Londra Olimpiyatları'nda grekoromen ağır sıklette altın madalyayı kazanır. Üç Balkan şampiyonluğu da olan Ahmet Kireççi, 1979'da hayatını kaybeder.
İlk altın madalyayı getiren Yaşar Erkan
1912 yılında doğan Yaşar Erkan, Erzurum’dan İstanbul’a gelerek Kumkapı Kulübü’nde güreş sporuna başlıyor. 1931 yılında ilk defa giydiği milli formayla 16 yıl boyunca güreşiyor. Türkiye'ye 1936 yılında Berlin Olimpiyatları'nda ilk altın madalyayı kazandıran sporcu Yaşar Erkan'ın Olimpiyat Şampiyonluğunu bizzat kutlayan Mustafa Kemal Atatürk, Berlin'e şu telgrafı gönderiyor: "Kendin küçüksün ama memleket için çok büyük bir iş yaptın. Artık adın Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar.” Bir dönem milli takımı da çalıştıran Yaşar Erkan, olimpiyat şampiyonluğunun yanı sıra dört Balkan şampiyonluğu da kazanıyor.
Bileği bükülmeyen Celal Atik
1918’de Yozgat’ta dünyaya gelen Celal Atik, soyadını 1938 yılında güreşirken kendisini izleyen Mustafa Kemal Atatürk’ten alır. 1938 yılında düzenlenen Türkiye Şampiyonası'nda Atik'in çevik hareketlerinden dolayı onu seyretmekte olan Atatürk kendisine “Sen çok atik bir pehlivansın, soyadın da Atik olsun” der. “Doğan” olan soyadı “Atik” olarak değişir. Celal Atik; 1940-1951 yılları arasında yapılan tüm ikili karşılaşmalarda rakiplerini yener. Güreş kariyeri bittikten sonra da 1955 yılı ile 1979 yılları arasında milli takım baş antrenörlüğü yapar.
Üç olimpiyatta üç madalya alan Hamit Kaplan
Hamit Kaplan, 16 yaşında güreşe başlıyor ve askerlik döneminde Denizgücü Güreş Takımı’na katılıyor. 1954 yılında milli takıma seçildikten sonra 175 kez giydiği milli mayo ile üç olimpiyatta üst üste madalya kazanıyor. 1956 Melbourne oyunlarında altın madalya kazanan Hamit Kaplan, 1960 Roma'da gümüş, 1964 yılında Tokyo'da yapılan olimpiyatlarda ise bronz madalya alıyor. Kaplan, 22 kez de Türkiye şampiyonu oluyor.
Yenilmeyen efsane Yaşar Doğu
1915 Samsun doğumlu olan ve 1938'de Ankara'da askerliğini yaparken bir arkadaşının ısrarı ile Ankara Güreş Kulübü'ne girip minder güreşine başlayan Yaşar Doğu, Türk güreşinin yenilmez efsanesi olarak bilinir. 12 yıl süreyle milli takımda güreşen Yaşar Doğu, katıldığı yedi şampiyonanın altısında birinciliği kimseye kaptırmaz ve çıktığı 47 maçın 46'sını kazanır. 1948 Londra Olimpiyatları'nda Türkiye'ye altın madalya getirir. Hem grekoromen hem de serbest stilde, 66 kilodan 87 kiloya kadar birçok sıklette güreşir.
Rakiplerini tuşla ezen Gazanfer Bilge
Güreşe 17 yaşında başlayan Gazanfer Bilge, askerliği sırasında milli takıma seçiliyor. 1946 yılında Stokholm'de yapılan Avrupa şampiyonasında birinciliği kazandıktan sonra 1948 Londra Olimpiyatları'nda beş rakibini de tuşla yenerek Türkiye'ye serbest stildeki ilk olimpik altın madalyayı getirerek tarihe geçiyor. Otoritelerce çok hızlı, teknik ve güçlü bir güreşçi olarak tarif edilen Gazanfer Bilge, 1952 Helsinki Olimpiyatları'na profesyonel olduğu gerekçesiyle alınmaz. 1953'te güreşi bırakan Gazanfer Bilge, 2003'te Dünya Fair-Play Konseyi tarafından “spora ve topluma hizmet” dalında ödüle layık görülür.
Yenilgi yüzü görmeyen Mustafa Dağıstanlı
Samsun'un Balayır köyünde, 1931'de doğan ve milli formayı 70'ten fazla kez giyen Mustafa Dağıstanlı, minder güreşine 1951 yılında Denizgücü Kulübü'nde başlar. Henüz bir yıllık güreşçiyken şampiyon Nasuh Akar'ı yenerek Türkiye şampiyonu olur. Bir sonraki yıl ise milli takıma seçilir. 1956 ve 1960’da iki olimpiyat, 1954, 1957 ve 1959’da üç Dünya, ardından bir Dünya ve bir Balkan şampiyonluğu kazanır. Yurtiçinde 320 müsabakadan 319'unu, yurtdışında ise 73 müsabakadan 70'ini kazanır.
1960 Roma Kahramanı Hasan Güngör
Denizli'nin Acıpayam ilçesinde, 1934'te doğan ve 17 yaşında güreşe başlayan Hasan Güngör, 1954'te başladığı güreşte, serbest stilde 79 ve 87 kilolarda birçok şampiyonluk kazanır. 1960 Roma Olimpiyat Oyunları’nda altın, 1964 Tokyo Olimpiyatları'nda ise gümüş madalya alır. Hasan Güngör ayrıca birer Dünya, Avrupa, Balkan ve Akdeniz Şampiyonluğu kazanır. 1968 yılında 14 yıllık güreş yaşamına nokta koyan Hasan Güngör, ardından çeşitli kademelerde 21 yıl antrenörlük yapar.
Yaşar Doğu'nun keşfi İsmail Ogan
Antalya'nın Aksu ilçesine bağlı Macun Köyü'nde 1933 yılında doğan İsmail Ogan, 1954'te güreş yaparken Yaşar Doğu tarafından keşfedilir. 1957 Dünya Şampiyonası'nda 73 kiloda ikinci olan İsmail Ogan, 1958’deki Dünya Kupası'nı kazanır. 1960 Roma Olimpiyatları'nda ise finale kadar çıksa da şampiyonluğu kaçırır. Dört yıl sonra Tokyo Olimpiyatları'nda 78 kiloda altın madalya kazanır. Ünlü güreşçi 52 kez milli mayoyu giyer. Güreşi bıraktıktan sonra 10 yıl boyunca bölge antrenörlüğü yapar.
Yıllar sonra altın getiren Mehmet Akif Pirim
Mehmet Akif Pirim'in güreş spor tarihimizde önemli bir yere sahip olmasının sebebi, Türkiye’ye 1992 Barselona Yaz Oyunları'nda tam 28 yıllık aradan sonra grekoromen stilde altın madalya getirmesi. 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda da 62 kilo grekoromen stilde bronz madalya kazanır. Sporcunun ayrıca 1991 ve 1994 Akdeniz Oyunları'nda iki altın, 1993 Avrupa Şampiyonası'nda bir bronz ve 1992 Dünya Şampiyonası'nda bir gümüş madalyası da bulunuyor. Aktif güreşi bıraktıktan sonra bir dönem milli takım baş antrenörlüğü yapar.
Futboldan güreşe Mithat Bayrak
Sakarya'da 1929'da doğan Mithat Bayrak, futbolla başladığı spor hayatına 1948'de Sakarya Güreş Spor Kulübü'nde devam eder. Milli formayı ilk kez giydiği 1955 yılından sadece bir yıl sonra Melbourne Olimpiyatları'nda Olimpiyat Şampiyonu olur. Mithat Bayrak bu başarısını 1960'ta Roma'daki oyunlarda tekrar eder.
KAYNAKLAR
kulturveyasam.com
sporcusite.blogspot.com
tgf.gov.tr