Devlet Tiyatroları müzikallerinde şarkılar yorumlayan ve birçok dizinin jenerik müziğini seslendiren Ayşe Çınar’ın yeni single’ı Çıkı Çıkı, Latin müziği tınılarıyla dinleyenleri neşelendiriyor. Aynı zamanda sigortacılık yapan Çınar ile hayatının bu iki farklı yüzünü konuştuk…
Yeni şarkınızla başlayalım. Çıkı Çıkı şarkısı aslında bir müzikale ait. Tiyatro sahnesinden çıkan şarkıyı seslendirmeye ve klipleştirmeye nasıl karar verdiniz?
Uzun zamandır Devlet Tiyatroları’nının müzikal projelerini hazırlıyoruz. Çıkı Çıkı da geçen sezon İstanbul Devlet Tiyatrosu için hazırlanan ve bu sezon da devam eden Gülyabani müzikalinde yer alıyor. Şarkının orijinali yaklaşık yedi buçuk dakika ve seyircinin en çok coştuğu şarkılardan biri. Şarkı çok eğlendiğimiz kalabalık bir gece bizim evde çıktı. Ne oynamıştık o gece bu şarkıyla ve hepimizin diline dolanmıştı bir anda.
Müzikle iç içe büyüdüğünüzü biliyoruz. Peki albüm için neden bu güne kadar beklediniz? Daha önce sahne aldınız mı hiç?
İlk Albüm anlaşmamı sevgili Metin Özülkü ile yapmıştık ama o zaman bazı maddi olanaksızlıklardan dolayı olmamıştı. Kısmet bugüneymiş.
Birkaç yıl önce Monica Molina ile düet yapıp, onun bir şarkısını da Türkçe seslendirdiniz. Nasıl bir deneyimdi?
Muhteşemdi. Hayal kurmak çok önemli bir insanın hayalleri yoksa hedefleri de hayat enerjisi de yoktur bence. Harbiye konserinden bir yıl önce Yeni Türkü’nün konseri için provalara gitmiştim. (Not: Ayşe Çınar’ın eşi Yeni Türkü’den Erkin Hadimoğlu) Kendi kendime sahnede şarkı söylüyordum eşim Erkin bana ’’Canım hayalde misin yine?” diyip gülüyordu “Senin burada sahneye çıkman için kırk fırın ekmek yemen lazım’’ demişti. Ama bir seneye kalmadan sahneye çıktım. Monica Molina’nın şarkısının Türkçe sözlerini Ender Gündüzlü ve Zafer Rengin Baykal yazdı. Sözler yazılırken ara ara gelişmeleri Monica’ya bildiriyordum. Son olarak 2014’te o Harbiye konseri için prova yaparken gittim ve prova bitiminde şarkının en son halini dinlettim. Ertesi gün beni Deniz Gibi Sev albümümün yapımcısı ve aynı zamanda Monica'nın menajeri sevgili Sinan Nergis aradı. "Monica şarkıyı senle birlikte söylemek istiyor" dedi. O an dünyadan koptum. Üstüne bir de konuşma yapmamı istemişlerdi. 4 bin kişiye nasıl hitap edecektim, çok heyecanlıydı...
Babanız kanun çalıyormuş, Türk Sanat Müziği tınılarıyla büyümüşsünüz. Peki Latin müziği sizi neden cezbediyor dersiniz?
Eğlenceli ve kıpır kıpır bir insanım en önemli nedeni bu diye düşünüyorum. Çünkü Latin müziği dinlediğinizde yerinizde duramazsınız insanın içini bir neşe kaplar. Çevreme neşe moral ve umut vermem benim için çok önemli. Hayat zaten zor ve çok kısa en azından dinleyen kişiyi üç dakikalığına mutlu etmek istiyorum.
Daha önce sigorta sektöründe çalışmışsınız ve halihazırda da bir şirketiniz var. Bize biraz bu yönünüzü anlatabilir misiniz? Şirketi ne zaman kurdunuz? Kaç yıldır bu işi yapıyorsunuz?
Aslında İstanbul’a gelme sebebim sevgili Metin Özülkü ile yaptığımız albüm anlaşmasıydı. Albüm çıkana kadar para kazanmam gerekiyordu; ek iş olarak ilk Demir Sigorta Reasürans görevlisi olarak çalıştım ve sigorta sektöründe yurt içi ve dışı ciddi bir kariyer yaptım. Aslında şirket kurmadım; yurt dışı bağlantılı Türk sigorta şirketlerinin yapmadığı sigortaları yaptığım için uzun zamandır bir arkadaşımın brokerliği aracılığı ile ortak iş yapıyoruz.
20 yıldır sektörde çalışıyorum.
Hem bu brokerlık hem de müzik çalışmaları bir arada. Bu iki farklı konuları bir arada nasıl götürebiliyorsunuz?
Gücüm olsa hiç uyumadan çalışmak isterim. Çalışmaya ve üretmeye aşık biriyim. Ama önceliğim her daim müzik oldu. Atom hapı almış gibi bir enerjim var. Yapı olarak da tek bir işle uğraşmak yetmez bana. Farklı ve dinamik olmalı hayatım. Vizyonum sürekli gelişmeli ve genişlemeli. Farklı bakış açıları, farklı hayatlar, farklı sektörler görmek kişiyi zenginleştirir. Sanatçılar her zaman toplumda örnek alınan ve gösterilen kişiler oldukları için kendinizi geliştirmeniz çok çok önemli.
Kendinizi nasıl bir yönetici olarak tanımlarsınız? İş yerindeki Ayşe Çınar ile sahnedeki Ayşe Çınar arasında nasıl farklar var?
Çok ciddi farklılıklar yok. Her şeyden önce eğlenmediğim zevk almadığım ve inanmadığım hiçbir işi yapmam. Eğer bir işten zevk almıyor ve çevrenizdekilere aldırmıyorsanız o işten hayır gelmez. Hiçbir zaman 09:00-18:00 arasında çalışmadım; zaman sınırlamasını, sıkıcı kuralları sevmem. Hele ki hizmet sektöründeyseniz bence 7/24 çalışmanız gerekiyor. İş hayatında disiplinli, çözüm odaklı ve farklılıkları bulup yenilikleri sunmak en önemli özelliklerim. Her sigortalımı kendim gibi görüp, kendim için ne yapıyorsam bir fazlasını yaparım ki her daim ciddi olumlu dönüşlerini almışımdır. Bu, sizi hem aranılan hem de farklı kılıyor.
Sahne de aynı, öncesi disiplin ve çok çalışmak istiyor. Müzik bende bir tutku yerine hiçbir şey koyamam ve beni mutlu etmez. Sahnede aynı eğlenceli kıpır kıpır bir Ayşe var. Zaten çok ciddi farklı davranışlar içerisinde olunması bana samimiyetsiz geliyor. Bir insan 180 derece farklı olmamalı. Normal hayatımda da ilişkilerimde de samimiyet çok önemli ama saygı ve bazı sınırlar aşılmamalı. Hiçbir zaman vıcık vıcık ilişkileri sevmiyorum. Saygı ve sevgi sözde değil, davranışlarda olmalı.
İlk albümünüze adını veren Deniz Gibi Sev şarkısının, eşinizin size armağanı olduğunu belirtmiştiniz. Birbirinizle hediyeleşeceğiniz başka projeler var mı ufukta?
Biz çok komik ve eğlenceli bir çiftiz ve hala deli gibi aşığız. Bu bence hayatın bize vermiş olduğu en büyük hediye. Ama hediyelerimiz de komiktir. Mesela geçen sene evlilik yıldönümümüzde Erkin bana dört tane çeyrek altın almıştı. Yarım veya tam değil çünkü çeyrek altın takıntım var; komik ama çok seviyorum. Bende ona komik bir kart eşliğinde 300 USD vermiştim. Çünkü Erkin yılda en az bir kez sırt çantasını alır ve arkadaşları ile dünyanın bilinmedik yerlerine veya turistik olarak tercih edilmeyen yerlerine gider. Onun için ona destek olmak istemiştim (gülüyor).