Tehlikeli sporlar sınıfına giren motor sporlarında yarışçıların kullandıkları pistlerin kalitesi çok önemli. Mimar Tolga Şansal, yarışçı kişiliğinin yanı sıra, güvenli ve modern pistlerin inşası konusunda en çok çaba sarf eden isimlerin başında geliyor. Şansal ile bu alana dair merak edilenleri konuştuk.
Motor sporları, yıllara göre artış veya azalma yaşasa da Türkiye’de ilgi gören ve meraklılarının vazgeçemediği uğraşlardan biri. Mimar Tolga Şansal, 1990 yılında gönül verdiği, 2005 yılında sporcu olarak adım attığı motor sporları dünyasına, şu dönemlerde farklı şekilde katkı veriyor. Modern yarış pistlerinin tasarımı konusunda birçok çalışmaya ve projeye imza atan Şansal’ın hedefi, Türkiye’nin dört bir yanında pistler tasarlayıp motor sporları tutkunlarının kullanımına sunmak.
Tolga Şansal, 1974 İzmir doğumlu. 1993 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesini kazandı. Okul yıllarında motor sporları ve dağcılık konularında eğitimler aldı. Tolga Şansal ile pist tasarımını, zorluklarını, motor sporlarının Türkiye’deki gelişimini ve gerçekleştirmek istediği projelerini konuştuk.
Otomobil Sporlarıyla ilk tanışmanız nasıl oldu?
Ortaokul yıllarında oldu. Figürine Panini çıkartma kitaplarım, 1990’da Milona’dan aldığım Camel ve Benetton F1 Burago’larla ilk tutku ve heyecanı içimde hissettim. Bakırköy seyirci etabını, Belgrad Ormanı’nda Lancia’ları ve Okmeydanı Pist Yarışı’nda Renault 21 Turbo’ları seyrettikten sonra zehri tamamen almış oldum.
Yarışçı kimliğinizden bahseder misiniz? Ne tür yarışlara katıldınız?
Yarışcılığa başlamam çok da kolay olmadı. Ülkemizde genelde aileden veya iş dalıyla ilgili bir gelenek ile otomobil yarışçılığına ilk adımlar atılır. Benim hikayem epey farklı ilerledi. Annem ve abimin dolaylı destekleri oldu hep. Kendi otomobilimle yarışırken bir ralli otomobilim, bir de akbilim vardı. Bütün bütçemi yarışabilmek için kullanıyordum. İlk yıllarımda Rallikros ve Ralli Şampiyonaları’nda yarıştım. Ülkemizde yapılan Avrupa ve Dünya Şampiyonası rallilerine ise 2008’de Ford takımında sporcu olarak başladım.
Asıl mesleğiniz mimarlık ile yarış sporlarını birleştirmek... Pistler inşa etme fikri ne zaman aklınıza geldi? Bu yoldaki ilk projeniz neydi?
İlk olarak doksanlı yılların ikinci yarısında üniversitede mimari proje dersinde, Prof.Dr. Cengiz Eruzun hocamın grubundayken Kurtköy’de olası bir pist için padok alanı projesi hazırladım. Sonrasında Kurtköy ile ilgili çok ciddi bir fizibilite raporu hazırlayıp Mesut Yılmaz’ın başbakan olduğu dönem yayınlanmış Teknopark yönetmeliğiyle bölgenin ilave avantajlarını fark ettim. Bunu dönemin Formula1 Derneği ile paylaştım. Aynı dönemlerde Ntvmsnbc.com portalı için motor sporları haberleri yazıyordum. Bu dönem Renault Clio Cup’ı organize eden Ethem Genim ile tanıştım ve Tuzla Orhanlı’daki bir sürüş teknikleri eğitim kompleksi olan Autodrom Projesi’ni hayata geçirdim. İlk projem bu oldu.
Tasarladığınız pistleri ve bunların yapım öykülerini kısaca anlatır mısınız?
Tuzla Orhanlı’daki Autodrom Projesi’ne benzer şekilde Antalya’da bir Autodrom Projesi, Kıbrıs ve Azerbaycan için kapalı karting kompleksleri tasarladım. 2007-2009 yılları arasında Antalya Motorsporları Kulübü’nde yöneticilik yaptığım dönemde rallikros (Kapalı bir parkurda toprak-asfalt zeminde iki veya ikiden çok aracın aynı anda start aldığı bir branş) ile çok daha detaylı mesaim oldu. Sonrasında ise Düzce, Kaynaşlı İlçesi’ndeki ulusal rallikros pistini tasarladım. Bu pist, çoklu çıkış formatı, joker tur gibi detayları ile ulusal çapta istenen rekabete uygun bir yapıda oldu. Sonrasında İzmit Körfez pisti dahilinde köprü geçişli özel kros parkuru, geçen yıl Antalya’da Türkiye’nin ikinci drag (kalkış yarışı) pisti inşası geldi. Hatta şu sohbetimiz sırasında dahi TR Motodrag Şampiyonası Antalya’daki bu pistte yapılıyor. En son projem ise İzmir Pınarbaşı ilçesindeki Ülküpark pist revizyonu.
Bir otomobil pistinde motosiklet yarışı yapılamaz mı? İki tür için de ayrı pistler mi tasarlamak gerekiyor?
Otomobil ile motosikletin pist dışı güvenlik alanı ihtiyaçları farklı. Aynı pistlerde yarışabilirler ama otomobilde yol dışına çıkan aracın yarışa geri dönebilmesi için sert zemin daha çok tercih edilir. Motosiklette ise yol dışa çıkan araç ve sürücünün düşüş enerjisini emebilmesi ve güvenli bir şekilde yaralanmadan durabilmesi için mıcır havuzları olması istenir. Temel farklılık budur.
Bir pistin proje aşamasından itibaren izlediği yolu anlatır mısınız? Pist tasarımı için iyi bir proje dışında hangi unsurların bir araya gelmesi gerekir?
Pist tasarımında en önemli kriter, o tesisin hangi sınıftaki araçlara göre planlandığıdır. Yani bir hobi karting tesisi mi yoksa uluslararası standartları olan bir kompleks mi hedefliyorsunuz? Buna karar vermek gerekiyor. Bu önemli bir karar çünkü voleybol topuyla basketbol oynanmaz. Haliyle pistin tasarımı da hedeflenen araç gruplarına göre olmalı. Her araç grubu için viraj açıları, yol genişliği, uzunluk, kaçış alanları, servis yolları gibi birçok teknik farklılık bulunuyor.
İyi pistin önemini anlatır mısınız? Ne tür tasarlanmış pistler pilotlar için güvenlidir veya pilotların başarı oranını artırır?
İyi bir pist için en temel kriter, yarış sırasında sporcuların geçiş yapma fırsatı bulabilmesi diyebiliriz. Düzlüklerin yanı sıra elevasyon, birden fazla karakteri olan virajlara sahip olması ve bunu tüm güvenlik ve sportif kurallar dahilinde tasarlanması son derece önemli. Bu güvenlik standartları ise ilgili federasyonumuzun denetlemesi ve şartları sağlayan tesislere verdiği lisansla sağlanıyor. Şu anda ülkemizde 300 civarı lisanslı karting pisti mevcut. Lisansı olmayan tesisler için ise güvenlik açısından aynı şeyleri söylemek zor.
Pist mimarlığında dünyanın neresindeyiz?
Pist mimarlığında ne yazık ki dünyada iyi bir yerde değiliz. Ülkemizdeki F1 pistini dahi o dönemin star mimarı olan Alman Herman Tilke çizmişti. Kendi insanımızın çizdiği asfalt olarak inşa edilmiş iki pistimiz var. Birisi İzmit Körfez pisti, diğeri ise benim çizdiğim İzmir Pınarbaşı. Şimdi Kenan Sofuoğlu’nun tasarladığı Cumayeri pisti için hummalı bir çalışma var. 2020 Nisan ayına yetişmesi hedefleniyor.
Türkiye'de motor sporlarına ilgi ne düzeyde?
Açıkçası bir gerileme söz konusu ve bunun birden fazla sebebi var. Öncelikli sebep, ekonomik. Ülkedeki ekonomi haliyle zaten ciddi bir bütçe gerektiren bu sporu olumsuz etkiliyor. İkincisi otomobil ve yan sanayi markalarının başındaki yönetici profili en büyük sorun bence. Son 10 yılda bu kurumların satış ve pazarlama birimlerine diğer sektörlerden kişiler girdi. Çoğunun özünde bir otomobil tutkusu yok ve olası her projeye kağıt üzerindeki veri olarak bakabiliyorlar sadece. Bu vizyonu olanlar tarihe geçen işlere imza atıyor, olmayanlar ise yıl sonunda kalan bütçeyle bayileri tatile götürüyor. Üçüncü sorun ise tesis. 60-80 milyon TL civarı para harcanan ve yılda sadece 17 gün kullanılan bir 3.lig stadı maliyetine ülke genelindeki yedi bölgeye, yılın neredeyse 365 günü kullanılan ulusal çapta gayet nitelikli motor sporları kompleksleri yapılabilir. Bu kadar otomobilini seven bir ülkede, bu kadar çok trafik kazasının karşısında otomobil ve motor sporları kültürünün toplumun geneline yayılmamış olmasını, artık birilerinin görmesi lazım.
Bundan sonra yapmak istediğiniz projeler neler?
Amacım ülkenin dört bir yanında yerel sporcuların da kendini gösterebileceği, Türkiye şampiyonası yarışlarının adı gibi ülkenin dört bir yanında gerçekleştiği pistleri tasarlamak ve hayata geçtikleri görmek. En büyük hedefim ise yurt dışında bir motor sporları tesisi tasarlamak. Biz tasarımcıyı ithal değil, ihraç ettiğimiz zaman ülkece kalkınacağız.