Suç ve zevk kelimelerini bir arada duyduğunuzda ne hissediyorsunuz? Sizce birbirlerinden çok mu uzaklar? Peki ya tam aksine birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olduklarını söylesek?
Yapılan araştırmalar suçluluk hissinin zevk alma düzeyini artırdığını ortaya koyuyor. Burada bahsedilen suçluluk ise örneğin yememeniz gerektiğini düşündüğünüz halde tatlı yemeniz, saçma olduğunu düşündüğünüz halde bir televizyon programını izlemeniz, basit olduğunu düşündüğünüz bir pop şarkısını dinlemek istemeniz gibi durumlardan dolayı duyulan suçluluk. İngilizce’de guilty pleasure olarak da isimlendirilen bu kavram, kişinin yukarıdaki örneklerdeki gibi yapmaması gerektiğini düşündüğü ve çoğu zaman da başkalarından gizlediği aktivitelerden aldığı hazzı anlatıyor. Peki nedir suçluluğu böylesine zevkli kılan?
Yale Üniversitesi’nden Profesör Ravi Dhar bir meslektaşının çikolata yerken ne kadar zevk aldığını ama eş zamanlı olarak da hoşnutsuzluğunu bildirdiğini gördüğünde bu konuyu araştırmaya karar vermiş. Araştırmanın sonuçlarına göre suçluluk duygusu beyinde zevk alma duygusunu tetikliyor ve yaptığımız aktiviteden daha çok keyif almamızı sağlıyor. Bu çıkarım ise beraberinde ilginç sonuçlar getiriyor...
Sağlıklı beslenmeden uzaklaştırıyor
BBC’de David Robson tarafından yayınlanan araştırmaya göre psikologlar hayat tarzımızdan veya yemek alışkanlıklarımızdan duyduğumuz hoşnutsuzluğun ve suçluluğun aslında bizi daha sağlıklı bir noktaya götürmediğini söylüyor. Çünkü yediğiniz hamburgerden dolayı suçlu hissettiğinizde onu daha çok haz aldığınız, daha büyük bir arzu nesnesi haline getiriyorsunuz.
Çikolatalı pasta: Kutlama mı suçluluk mu?
Yeni Zelanda Canterbury Üniversitesi’nden Roeline Kuijer ve Jessica Boyce araştırmalarında çikolatalı pasta yediği için suçluluk hisseden kişiler ile aynı pastayı olumlu duygularla, örneğin bir kutlamayla özdeşleştiren kişiler kıyaslandığında suçluluk hissi duyan kişilerin kendileriyle ilgili olarak daha az özkontrole sahip olduklarına dair bir inanca sahip olduklarını ortaya koyuyor. Aynı araştırmanın önemli sonuçlarından biri de yediklerinden suçluluk duyan kişilerin diğerlerine kıyasla daha zor kilo verdikleri.
Sigarayı “yasak” diye öne çıkarmak doğru bir politika değil
Bu araştırmaların sonuçları özellikle sağlıkla ilgili kampanyalar göz önüne alındığında çok büyük önem taşıyor. Örneğin sigarayı bırakmakla ilgili yürütülen bir kampanyada sigaranın ne kadar zararlı, yer yer “yasak” olduğunun ön plana çıkarılması aslında pek de faydalı bir politika değil. Bu tip durumlar için vazgeçilmeye teşvik edilen aktivitenin ne kadar kötü olduğuna değil, diğer alternatifin olumlu yönlerine odaklanmanın daha verimli sonuçlar doğuracağı savunuluyor.
Terapi niyetine alışveriş
Aynı konu ekseninde Michigan Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma da bazen insanların suçluluk duyduğu bir aktivite olan alışveriş yapmanın bir nevi terapi yerine geçebildiğini ve çok daha mutlu, dolayısıyla sağlıklı bir ruh halini beraberinde getirebildiğini gösteriyor. Kendimizi daha iyi hissetmek için alışverişe çıktığımızda aldığımız şeyleri daha sonra kullanırken de olumlu duygulanımlar yaşıyoruz.
Kendinize çok yüklenmeyin!
Peki suçluluk ve zevk alma hissi arasındaki bu yakın ilişkiden ve de yukarıda bahsedilen araştırma sonuçlarından kendimiz için nasıl bir ders çıkarabiliriz? Uzmanlar kendinizi “saçma” veya “yanlış” olarak da nitelendirseniz zevk aldığınız şeyler için suçluluk duymamanız gerektiğini savunuyor. Örneğin akşam yorgun argın işten eve geliyorsunuz ve idealize ettiğiniz gibi son Nobel ödülünü alan yazarın kitabını okumak yerine zengin kız fakir oğlan temalı çok sıradan bir TV dizisini izlemekten kendinizi alamıyorsunuz. “Kendinize bunun için yüklenmeyin” diyor uzmanlar. Tam aksine beyninizi boşaltmak, rahatlamak için buna ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz ve bu sizin için o anda en sağlıklı aktivite olabilir. Bundan dolayı kendinizi suçlu hissetmeyin; böylece bu dizi izleme aktivitesi hakkettiğinden daha zevkli bir hal almayacaktır.
Reinecke’ye göre kendimize bu izni vererek “irade kasımızı dinlendiriyoruz ve özkontrolümüzü yeniden şarj ediyoruz”. Sizin de kulağınıza harika gelmiyor mu? Şimdi gönül rahatlığıyla dizinizi izleyip çikolatanızı yiyebilirsiniz. Kim bilir, belki de diziniz bu kez size eskisi kadar ilginç gelmeyecek.