Mayıs ayının ilk günlerinde başlayıp 4 Haziran’a dek devam eden 4. Mardin Bienali, hem şehrin sakinlerine hem de büyük şehirlerden gelen sanatseverlere büyülü anlar yaşattı.
4. Mardin Bienali, “Sözden Öte” temasıyla, Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nde düzenlenen “Ai Weiwei Mardin’de” sergisiyle eş zamanlı olarak 4 Mayıs’ta kapılarını izleyicilere açtı.
Gerek sokaklardaki yerleştirmelerle, gerekse bienale tahsis edilmiş mekanlarla şehri içine alan bienalin açılışına büyük şehirlerin sanat severlerinin ilgisi büyüktü. Devlet desteği olmaksızın “kitle fonlaması” yöntemiyle, bir nevi imece usulüyle, oluşturulan 4. Mardin Bienali’nin küratörlüğünü Fırat Arapoğlu, Nazlı Gürlek ve Derya Yücel’den oluşan bir ekip üstlendi.
İlk olarak 2010 yılında Döne Otyam’ın girişimiyle düzenlenen Mardin Bienali’nin iki edisyonu devlet desteğiyle, son iki edisyonda ise özel sektör ve izleyicinin desteğiyle gerçekleşti. Otyam, ilkinden itibaren Mardin Bienali’nin direktörlüğünü üstlenmeyi sürdürüyor.
“Sözden Öte” temalı 4. Mardin Bienali ise kendi içinde üç başlığa ayrılıyor. Fırat Arapoğlu’nun “Sonsuz Bakış”, Nazlı Gürlek’in “Beden Dili” ve Derya Yücel’in “Sınırlar ve Eşikler” başlıklarını taşıyan bölümlerinin her biri sözün ötesindeki anlam üretme ve ifade biçimlerine odaklanıyor.
Bienal, Mardin kentinin tarihi mekanlarını, müşterek bir alanın ve ortak bir dilin üretimini araştıran platformlara dönüştürmeyi amaçlarken ilk izlenim olarak bu amacını başarıyla yerine getirmiş gibi görünüyor. Alman Karargahı, Hamam, Mardin Müzesi Galerisi, Revaklı Çarşı Dükkanları ve Marangozlar Kahvesi, bienalin ana mekanları olarak belirlendi. Sanatçılar İhsan Oturmak’ın Sokağın Zoru isimli ara sokağa sıkışmış bir otomobil formunda karşımıza çıkan yerleştirmesi ya da Didem Erbaş’ın şehrin çatılarından birine çizdiği Dam isimli eseri, kadim kültürlerin yüzyıllardır yaşadığı bu şehirde kendiliğinden oluşmuş detayların arasında eriyor, şehirle bütünleşiyor.
Mardin Bienali sekiz yıldır karşısına çıkan tüm engellere direnirken özellikle şehirle bütünleşmesi ve bu rüya şehre ek bir değer katmasıyla son derece önem arz ediyor. Mardin halkı ise misafirlerine hızlıca adapte olmuş gibi bir izlenim verse de yıllardır sıklıkla kullanmadıkları mekanları tarif etmekte zorlanıyorlar.
Önemli bir gelir kapısı oluşturan bienalin şehre etkisi de dikkat çekici. Mezopotamya üzerine kurulmuş bu şehrin kendisi zaten büyüleyici ama bienalin tarihi mekanlarının koridor ve dehlizlerinde bir anda karşınıza çıkan eserler ise bir hazine avı peşinde olduğunuz izlenimini yaratıyor. Eserler dar merdiven ve yokuşlardan tırmanışınızı ödüllendirmek için sizi bekliyor adeta.