İstanbul’un en ilgi çekici tarihi semtlerinden Balat, son yıllarda popülaritesinin zirvesinde. Bunda, Çukur dizisinin çekimlerinin etkisi de yok değil. Bakın Balat’ta bir günde neler yapabilirsiniz...
Balat’a dair bilgilerimizi tazeleyerek başlayalım. Semtin adı, surlardaki Blaherna Sarayı'na yakınlığından ötürü Rumca “saray” anlamındaki “palation” kelimesinden geliyor. İstanbul’un Fatih ilçesinde, Ayvansaray ve Fener semtleri arasında kalan Balat, mimarisinden mahalle kültürüne kadar İstanbul’un hem çok içinde hem de alıştığımız düzenden çok farklı bir dinamiğe sahip. Zaten bu “tanıdık-farklılık”, semtin çok sevilmesinin başlıca nedeni. Pek çok kişi televizyonda gördüğü, fotoğraflarda aşina olduğı o eski İstanbul’u görmeye geliyor Balat’a; esnaf bu durumdan çok memnun ama yerli halk hala alışamamış.
Berfin ve Rebeka’nın oyun oynadığı sokaklar
Balat’ta yerli halkın yaşamı, özellikle beyaz yaka çalışanların hayatlarına oranla çok farklı. Balkonsuz, yüksek ve sıkış tepiş binalara alışanlar, nispeten alçalmış evler arasında gökyüzünü gören, sahile koşma mesafesindeki Balat’a hayran kalıyor haliyle. Balat’ın yerlileriyse duruma hem alışmış hem de hala şaşkın ve bazen de rahatsız. Kimi çamaşır asarken fotoğrafının izinsiz çekilmesinden, kimiyse artan ilgiyle doğru orantılı yükselen fiyatlardan şikayetçi.
Neredeyse 150 yıldır Balatlı olan Hasan Amca, alışık oldukları mahalle kültürünün zedelenmesinden mutsuz mesela. Evlerin değeri artıyor ama içinde artık tanıdık kimse oturmuyor diye üzülüyor. Hatta bazen hiç kimse oturmadan evler durmadan el değiştiriyor. Açılan kafelerdeki fiyatlardan ve semtin çehresinin değişmesindense var olan kültürün korunmasını, onunla yeniliğin şekillenmesini istiyor.
Yerli esnafsa halinden memnun. Artan ilgiyi karşılamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Eğer Balat’a yolunuz düşerse göreceksiniz; Karaköy’de görmeye alışık olduğunuz kahve dükkanları burada da var ama mesela yandaki dükkan yıllardır Balat’ta yaşayan bir ailenin işletmesi olabiliyor. Örneğin, aklınıza gelebilecek tüm ünlülerin ziyaret ettiği, küçücük butik bir mekan olan Köfteci Namlı Usta, dört kuşaktır bu işi yapıyor. Balat’taki 15’inci yılları ve lezzetlerinden hiçbir şey kaybetmeden, hızlanan günlere ayak uyduruyorlar. Burada köftenizi ya da kuru fasulyenizi yedikten sonra keyif kahvesi için, semt yükselişe geçme sinyalleri verirken açılan Coffee Departmant’a gidebilirsiniz. Burası bölgedeki en şık kahvecilerden biri ama kendilerini kahveciden ziyade “çok özel kahve çekirdekleri bulup kavurmayı hedefleyen bir kahve kavurma evi” olarak tanıtıyorlar. Orada kahve ve hazırlanmasına dair merak ettiğiniz her şeyi keşfedebilir ya da sadece ellerinden çıkan lezzetin tadına bakabilirsiniz.
Eğer gezinizin ortasında dinlenmek isterseniz size iki önerimiz olacak. Nostaljiyi dekorasyonda görmeyi seviyorsanız, Nostalji Seksenler Cafe’ye ya da eski geleneklerimizden askıda ekmeğe gönderme yapan Askıda Çay’a uğrayın, çok seveceğinize eminiz.
Sinemanın yerinde artık han var
Balat’ı gezerken fark edeceksiniz ki, çevrede çok fazla antika ve vintage dükkanı var. Vintage dükkanların vitrinleri bile insanı nostaljik bir geziye çıkarabiliyor. Antika dükkanları da genel olarak gerçekleştirdikleri mezatlarla ünlü. Özellikle hafta sonu öğleden sonra hemen hemen tüm antikacılarda mezat yapılıyor. Biz Antik Mezat’ın sahipleriyle konuştuk. Önceden turizmle ilgilenen bir arkadaş grubu, yedi sekiz yıl önce, yıllardır çok sevdikleri Balat’a yatırım yapmaya karar vererek serüvenlerine başlamışlar. İkinci el ya da kendi sundukları ürünlerle mezatçılık yaparak Balat’ın dönüşümüne katkı sağlayan ekip, hem semtin hem de etkinliklerinin gördüğü ilgiden memnun.
“Bin yıllık Balat oldu Çukur, iyi mi?”
Balat’ın gördüğü ilginin son günlerde biraz daha artmasının bir diğer sebebiyse, semtte çekilen Çukur dizisi. Dizinin çok sevilmesiyle diziye konu olan sokaklara, mekanlara ve evlere olan ilgi de artıyor. Hatta dizinin çekildiği sokağa girdiğiniz gibi küçük çocuklar size rehberlik yapmak için koşuyorlar, sizi dizideki ünlü evlere götürmeyi teklif ediyorlar. Neredeyse 40 senedir o sokakta dükkanı olan esnaf, “Buralar yıllar önce de böyle cıvıl cıvıldı, para kazananlar gidince Balat sessizleşti ama bu dizi vasıtasıyla yeniden tanındı ve insanlar yeniden gelmeye başladı, değişik insanlar görmekten memnunuz” diyor. Tabii dizi çekimi olduğu günlerde yüzlerce hayranın sokağı tıkamasına hala şaşırıyor.
Mahallenin yerlileri de ilgiden hoşnut ama “Binlerce yıllık Balat’ın Çukur olması” konusu pek hoşlarına gitmiyor. Duvarlarda Çukur’dan alınan replikler, sokaklarda Çukur’un sokaklarını görmeye gelenler derken gerçekten Balat’ta belli bir bölge tamamen dizi seti gibi ve her daim kalabalık.
Fotoğrafçıların çok sevdiği Balat
Hani şu hepimizin iyi bildiği “sümüklü çocuk” fotoğrafları var ya... Onların çoğu Balat’ta çekiliyor. Yansıttığı kültür mozaiği, bozulmamış mahalleleri ve maalesef düşük olan sosyo-ekonomik yapısı Balat’ı kendine özgü bir semt haline getirirken, fotoğraf çekmeyi sevenlerin ve profesyonellerin de en sevdiği rotaya dönüştürmüş. Zaten sokaklarda yürürken göreceğiniz ilk şey fotoğraf makinesi. Tek başına ya da gruplar halinde olan herkes en güzel kareyi yakalama peşinde.
Özellikle Fener Rum Erkek Lisesi (Kırmızı Mektep) göz kamaştıran mimarisiyle yoğun bir kalabalığa modellik yapıyor. Oradaki fotoğrafçılar, semti tekrar tekrar her taşına kadar fotoğraflamayı çok sevdiklerini söylüyorlar. Bina İstanbul’daki en görkemli yapılardan biri ve ne kadar aşina olursanız olun her defasında sanki ilk kez görüyormuş gibi hayran kalmanız mümkün.
Balat ziyaretlerinin bir diğer önemli noktası da Merdivenli Yokuş. İki yanında merdivenler olan yokuşu bu kadar özel kılan, yokuş boyunca yan yana dizilen renkli evleri ve bu evlerin fotojenikliği. Tabii bu görsellik tesadüf değil, bu yokuş UNESCO Kültür Mirası kapsamında restore edilmiş.
Balat birçok cami, kilise ve sinagoga da ev sahipliği yapıyor. Bunların arasında restorasyonu 7 Ocak 2018’de biten Sveti Stefan Bulgar Kilisesi en görkemlisi. Balat turunuzu bitirirken deniz kenarına indikçe bu süslü yapıya yaklaşacaksınız. İçini gezmeden Balat’a veda etmeyin.