Tamamen tesadüf eseri bir şekilde yolu felçli kedilerle kesişen Agop Kuyumcuoğlu son bir buçuk senedir felçli kediler ve köpekler için yürüteçler tasarlıyor. Önceleri sadece Facebook’tan çevresindekilerle iletişimde bulunarak felçli kedilere ulaşabilen Kuyumcuoğlu, şimdilerde Türkiye’nin her bir yanına bu yürüteçlerden yaparak gönderiyor. Üstelik karşılığında tek istediği şey bir çift mutlu göz görmek. Siz de bu yolculuğa yakından tanık etmek isterseniz, Agop Bey’e yardımda bulunabilir, kendisi ile iletişime geçerek yürüteç yapımının püf noktalarını öğrenebilirsiniz.
Ama önce Agop Kuyumcuoğlu’nun bu serüvene nasıl başladığını kendi ağzından öğrenelim...
“Grubumuzda, insan yardımı olmadan hayatlarını devam ettiremeyecek felçli ya da kör hayvanları evlat edinen Dilek Hanım var. Bu yürüteci hayvanlar yararına yapılan bir kermeste Dilek Hanım’da gördüm. Model hakkında detaylı bilgi sorunca, yurt dışından getirilmiş olduğunu ve sadece elinde bir tane bulunduğunu öğrendim. O kermese de sahiplendirilmek için iki felçli kedi getirmişlerdi. Felçli kedileri yürütebilen bu yürüteci kediler paylaşacaktı. Birden bire soruverdim: ‘İki kedi var, ama bir yürüteç var, nasıl olacak?’ Bu sorunun yanıtı olarak yürütecin yurt dışından bir hayvan sever tarafından yollandığını ve Dilek Hanım’ın da kimin ihtiyacı olursa ona gönderdiğini öğrendim.”
Bunun sonucunda yürüteci iyice inceleyen Agop Kuyumcuoğlu, bunun yapılamayacak bir alet olmadığını düşünmüş. Sonuçta o, külçe altından eşsiz mücevherler yaratabilen bir usta olduğundan minik dostları için bu yürüteci yapmak onun için oldukça kolay olmuş.
“Dilek Hanım’dan bu yürüteci üç-dört günlüğüne aldım. Metalden ölçüp biçip bir bir şablon çıkarttım. Sonrasında bizim mücevher kaynak ustası arkadaşlara verdim, onlar da kaynak yaptılar. Ortaya birebir aynısı olan bir yürüteç çıktı. Hal böyle olunca, belki birilerine lazım olur diyerek Facebook’ta paylaştım ve öylece yayıldı.”
Yayılış o yayılış... Yüzlerce, binlerce kişi Agop Bey’in hesabından bu yürüteçleri takip etmeye başlamış. Devamı da çorap söküğü gibi gelmiş.
“Herkes birbirine bir şekilde haber yolluyor. Paylaşımları da açık yaptığımdan arkadaşım olmayanlar da yaptıklarımı görebiliyor. Medya ve hayvan dernekleri, bu yaptıklarımızı duyurursa çok sevineceğim.”
Aslında yoğun bir iş koşuşturmacası içinde olan Agop Kuyumcuoğlu, minik dostları için yapmış olduğu bu çalışmaları hayatının merkezi haline getirmiş durumda.
“2016 yılının başında başladım yürüteç yapımına. Şimdiye dek 280 tane yapmışımdır. Ben metallerini kesip biçtikten sonra çok kıymetli mücevher ustalarımız kaynaklarını yapıyor. Kumaştan bezleri kesiliyor, dikiliyor, tekerlekleri yapılıyor. İşimi aksatmıyor diyemem. Bazen bir müşteri geliyor, o an bir iş yetiştirmem gerekiyor ama bir yandan da bu canlar bekliyor. Hem ekmek paramı kazanmam lazım hem de o canlara yetişmem lazım derken sıkışabiliyorum. Başlarda haftada iki-üç tane yapabiliyorduk ama talep çoğalınca, tesadüfen Rami’de metalden aletler yapan bir firmanın sahibi olan Gökşin Bey ile yollarımız kesişti. Bizim sıkıştığımız durumlarda kendisi de yardım edebileceğini söyleyince bir nebze de olsa rahatlamış olduk. Ama köpekler için olanı tamamen ben kendim yapıyorum.”
Köpekler için yaptığı yürüteç zaten Agop Bey’in kendi tasarımıymış. Etrafındaki kişiler şaka yollu olarak patentini alsana abi bunun, dese de kendisinin gönlünde sadece karşılıksız bir şekilde iyilik yapmak yattığından bu cümlelere gülüp geçiyormuş.
“Bazen değişik talepler alıyoruz. Tek tek deneme yanılma yöntemiyle değişik yürüteçler tasarlıyoruz. Ön ayağı olmayan hayvana yürüteç yapmak çok daha zor. Çünkü yürüteci yaparken onun yanında olmalıyız. Ön ayaklar çok hassas, çok zor. Benim yakınımda olan hayvan dostlarıma gidip ölçü alabiliyorum ama uzaktakilerin ön ayaklarına ulaşmam daha zor oluyor.”
Agop Usta dört ayaklı dostlarla bu denli içli dışlı olunca, barınaklardan da yürüteç talebi geliyor mu ya da sokak hayvanları için yürüteç yapılabilir mi, merak ediyorum.
“Barınaklarda gönüllü olan insanlar var, onlar olmazsa kimse bu işi yapamaz. Yani ancak onlar isterse ben gönderebilirim, aksi mümkün değil. İnsanlar, kediyi ya da köpeği içine oturtacağını ve onların da aleti sonuna kadar kullanacağını sanıyor ama bu imkansız. Onu birinin oturtması, kaldırması lazım. Hayvancık bunu iki saat kullanır sonra yorulur, bir ara vermeli. Dolayısıyla birinin onunla ilgilenmesi lazım. Bu da barınakta zorlaşıyor. Sokaktaki hayvanlar için de aynı şey geçerli. Sokakta sahipsiz olan başıboş gezen hayvana bu sistemi uygulayamayız. Rahat uyuyamaz bir kere. Bu aletler, hayvanların moral ve motivasyonunu arttırsın diye yapılıyor. Günde birkaç kez ikişer saat arayla kullanmaları yeterli olacaktır. Anlayacağınız, kedinin de köpeğin de sahipli ya da bakım altında olması şart.”
Agop Kuyumcuoğlu, minik dostları için yaptığı bu çalışmadan çok memnun olmasına rağmen hiçbir zaman bu işten para kazanmak gibi bir amacı olmadığını da dile getiriyor.
“Ben bu olaya profesyonel açıdan bakmıyorum. Bundan bir gelir düşüncem hiçbir zaman olmadı. Tamamen bağış yapıyorum ve benimle birlikte başkalarının da bu projeye katılmasını diliyorum. El becerisi olan kişilerin benimle diyalog kurup, bu işi yapmalarını istiyorum. Mesele bana yardım etmeleri değil, kendileri de yapıp ortaya çıkabilirler. Ayrıca sakat olan sokak hayvanlarını birileri sahiplenirse onlara da yürüteç yapacağım.”
Agop Kuyumcuoğlu aslında köpeklerin ve kedilerin birer hediye gibi görülmesinden yana çok dertli. Kendisinin de sokaktan sahiplenmiş olduğu bir kedisi olduğundan bu konuda oldukça hassas.
“Gönül ister ki hiçbir kedimiz, köpeğimiz bu aletlere ihtiyaç duymasın, ama duyarsa ben buradayım. Çünkü insanın hayatını değiştiriyorlar, onların yüzüne yerleşen o mutlu ifade beni de çok mutlu ediyor. Kedi ve köpeklerin bu hale gelmeleri daha çok insan zulmünden ve dikkatsizliğinden kaynaklanıyor. Birbirlerine hediye ettikleri bu canları sonradan sokağa bırakan insanların yine kendileri ya arabayla çarpıyor ya da yeri gelince tekmeliyor. İnsanlar biraz daha duyarlı olmalı. Onların da bir kul olduğu unutulmamalı.”
Bugüne de birçok ilginç durumla karşı karşıya kalmış. Bazen kedinin biri üçüncü kattan bir kuşun ardından atlarken bazen köpeğe araba çarpıp kaçtığı için Agop Bey’in telefonu çalıyormuş. Ama günün birinde bir köpekçikle yüz yüze gelerek yardımlaşınca farklı duygular içine girmiş.
“Bir keresinde Kağıthane’ye gittim. Ölçülerini gelip ben alayım, dedim. Gittim baktım, zavallı bir kaniş yememesi gereken bir şeyi yiyince zehirlenmiş ve bütün vücut kasları felç olmuş, bir tek ön ayakları biraz sağlam kalmış. Başını okşadım, gözlerinin feri kaçmıştı, adeta umudunu yitirmiş bir halde bakıyordu. ‘Her şey yoluna girecek’ diye söz verdim ona. Hemen döndüm yaptım yürütecini ve kendim ona teslim ettim. Oturttum, ilk çok şaşırdı. Ama belli ki yürümeye meyilliydi. Bir hafta geçti, babasından mesaj geldi: ‘Agop Amcası bak, çocuğumuz ne güzel koşuyor’ diye. Köpekler çok çabuk alışıyorlar. Kediler sahipleri oturtsa da biraz kuşkuyla bakıyor olaya, kolay kabul etmiyorlar ama 15 günden onlar da adapte oluyor... Sokaklarda hayvanları görmek istemiyoruz ama biz yokken buralarda onlar vardı, bizler ev yaparak onların alanlarını gasp ettik, şimdi onlara bir teşekkür borçluyuz.”