Öğrendik artık, kusursuz cinayet yok ve her temas bir iz bırakır. Arthur Conan Doyle’un meşhur kahramanı Sherlock Holmes, Edgar Allen Poe'nun dedektifi Mösyö Dupin, Agatha Christie'nin detektifi Poirot, Patricia Higsmith'in anti kahramanı Bay Ripley hakkında bilgi sahibi olanlar da ayrıca bilirler ki, bu işin özel bir matematiği vardır. O da karakter analizi. Suçlular bir yerde açık verir, ancak bu açığı bulmak için onu doğru analiz etmek gerekir. Ne yer, ne içer, ne giyer, ne okur, nerede yaşar? En önemlisi bunları neden yapar? Nedenler bizi geçmişine götürür. O geçmişten ipuçlarını toplarız. "Herkes suçlu olabilir" diyen Ufak Tefek Cinayetler'de analiz kısmındayız. İpucuna giden yolda da bol malzeme var.
Olay mahalli Sarmaşık
Dizi cinayetle başlıyor. Kim kimi öldürdü muammasıyla flash forward'lara yelken açıyoruz. Bir kere olaylar zengin bir muhitte geçiyor. Adı Sarmaşık olan bu sitede kadınlar, koca parasını mükemmel peyzaja, en şık elbiselere, havalı partilere, en iyi pilates hocasına ve bir kuş sütü eksik sofralara harcamak gibi zor bir işle meşgul edilmişler. Erkeklerin mesaisi de parayla oynamak ve kendi eşleri olmayan kadınlarla meşgul olmaktan ibaret. Bir çeşit 30'lu yaşlarını süren sosyete. İlginçtir sadece çocuklar normal çocuk rolünü oynuyor.
Sosyetiklerin kraliçesi Merve. Yancısı da Pelin. Arzu da ikilinin kafaya aldığı üçüncü kadın. Kadınlar kolejden beri kanka. Yine kolejden eski arkadaşları Oya'nın yıllar sonra Sarmaşık'a dönmesiyle, bu ışıltılı pembe dünya sarsılıyor. Niye? Çünkü Oya, ergenlikte üçlünün gazabına uğramış ve Monte Kristo Kontu gibi bir köşede gücünü toplayıp (sekiz sene tıp okumuş) intikam almaya gelmiş.
Konu Türk ekranlarında bu haliyle (zengin, güzel kadınlar üzerinden) pek işlenmediği için “çalıntı” iddiaları hemencecik ortaya atıldı. Yabancı muadillerini düşünürsek şöyle benzetmeler yapabiliriz: Biraz Desperate Housewifes'ın zengin ve kriminal versiyonu. Daha çok Big Litte Lies tandanslı gibi. Ama orada kadın dayanışması kazanıyordu, burada kadın kavgası. Arada The Affair'in gizli kapaklı aşkını da andırıyor. Liseli günler ise Pretty Little Liars tadında. Yani dizi kesinlikle Avrupai. Kısır muhabbeti asla yok. Cheescake'ler, ekinezya çayıyla mideye indiriliyor. "Lamia inci kolyem nerede?" sorusuna, ithal diplomalı hizmetkar Raşel muhatap oluyor. Karakterler okul aile birliği, site yönetimi, erkekler kulübü gibi yerlerde sosyalleşiyor.
Oya yine mi yenilecek?
Oya (Gökçe Bahadır): Hikayenin esas kahramanı. Lisede Merve, Pelin ve Arzu, öğretmeniyle kırıştırdığı iftirasını atınca, küçük Oya intihar girişiminde bulunur ve intim bölgesinden aldığı yara sonucu ileride çocuk sahibi olamayacağını öğrenir. Bu yarayla ilgisi olsa gerek, Sarmaşık'a başarılı bir jinekolog olarak döner. Ancak dizi ilerledikçe anlarız ki intikam hissi onu Sarmaşık'a götürmüştür. Sonrası belirsiz. Kendisi de zamanında adaletsizliğe maruz kaldığı için "kötü biri olmak" onun için kolay değil. Yoksul hastaları bedava muayene eden, sokak köpeklerine mama taşıyan Oyacık, Merve'nin entrikalarını nasıl çözsün? Üstelik Merve'nin yakışıklı kocası Serhan'a da gönlü kayarken aklı iyice karışıyor. Diğer taraftan intikam alma yolunda bir engeli daha var: İftiraya birlikte maruz kaldığı öğretmeni Edip, aşkıyla Oya'nın başına bela olacak gibi. Ki son bölümde sevgilicilik oyununa kendini kaptırması ve dümeni ele alması, hayra alamet değil. Yoksa ikinci bir dev acı daha mı yaşatacaklar Oya'ya? Yalnız senariste bir notumuz olacaktı. Panik atağı olan bir adamdan, jinekolog olan Oya'nın "hastam" diye bahsetmesini dikkatli gözler kaçırmadı.
Vakti bol Edip Hoca
Edip (Selim Bayraktar): Kızların lise hocası. Oya'nın kader arkadaşı, mentörü. O da Oya gibi, bermuda şeytan üçgeni Merve, Pelin ve Arzu'ya gıcık. Ama sanki onları boşverip, Oya'yla aşk yaşayıp hayatına bakmak istiyor. Fakat Oya, Serhan'la yakınlaştıkça, o da mecburen intikam oyununa girmek zorunda kalıyor. Anlamadığımız iki şey var. Birincisi Oya hangi ara "Örtmenim" derken sonra "Edip kanka"ya bağladı? İkincisi de bir öğretmen, sonra başına gelenlerle işini, ailesini kaybetmiş, şimdi de editörlük yapıyor, tamam. Haydi Sarmaşıklılar babadan zengin de, Edip'in bohemmiş gibi görünen aşırı pahalı hayatının faturalarını kim ödüyor? Canı istiyor fotoğraf çekiyor, canı istiyor kamp yapıyor. Hiç çalışmıyor. Gurme gibi yemek derdinde. E o halde böyle imkanların vardı, niye öğretmenlikten men edilince hayatın karardı? O kadar çok boş vakti var ki, üstüne bir de dizinin filozofu. Oya'ya psikanaliz yapıyor falan. Yetmezmiş gibi son bölümde içinden entrikacı bir adam fırladı. Olmamış. Onunla ilgili diyeceklerimiz şimdilik bu kadar.
"Canıma comcom"
Merve (Aslıhan Gürbüz): Hikayenin esas kötüsü. Aslıhan Gürbüz bu rolü çok iyi kotarmış. Şeytan kadın, karikatürize olmayan bir kötü. Sonuçta narsisizm de bir hastalıktır. Merve sabah “nasıl kötülük yaparım” diye uyanmıyor. O, kafasında kurduğu mükemmel hayatını yaşamasının önündeki engelleri, incelikle ortadan kaldırıyor. Yakışıklı koca ve sitenin ortasındaki en lüks eve sahip olmak nasıl onun en doğal hakkıysa, ilişkiler de onun kontrolünde ilerlemek zorunda. Narsisizm burada devreye giriyor. Manipülasyon yeteneğine şapka çıkarmamak mümkün değil. Yediği, içtiği, giydiği de cabası. Taşlı tuşlu telefonu, moda dergilerinden fırlamış gibi duran sükseli kıyafetleri, takıları, "Hello şekerim, canıma comcom, koket" gibi 80’ler konken masasından yükselen replikleri epey renkli. Kocası Serhan hem kendisiyle hem de kızlarıyla ilgilenmediğine dair türlü domuzluk yapsa da, Merve'nin aslında hiçbir sorun yokmuş gibi gülümseyerek durumu “ignore” etmesi de her bölümde seyirlik bir performans. Hoş 10. bölümde artık gözü açılıyor gibi ya, bakalım… Düşmanını yakınında tut ve onu manipüle et formülü, sanıyoruz ki Merve'yi en tahmin etmediği yerden vuracak. Ama her seferinde "Acımadı ki" diyecek bir dokuz canlı gibi. Merve'yle ilgili bir eksik var. Geçmişinde onu kötü kalpliliğe iten bir dramayı her an öğrenebiliriz. Merve de aslında başka bir canavarın kurbanı olduğu için bu kadar iyi bir canavar olmuş olabilir mi? "Mommy/daddy issues" diyenler parmak kaldırsın.
Kol düğmesi zenginliği
Serhan (Mert Fırat): Dizinin esas oğlanı. Karısı Merve'ye gıcık. Merve'nin tam tersi bir karakteri olan Oya'ya abayı yaktı. Doktor Oya'nın hastası oluverdi. Hatta henüz birlikte olamadığı kadını kaybedecek diye delirmeye başladı bile… Mert Fırat ne kadar yakışıklı, ne kadar iyi bir oyuncu olsa da zenginlik ona yakışmadı, yakışmayacak. Revenge'in Türk versiyonunda da yine kruvaze ceketli bir zengindi. Burada da aynı şekilde. Fakat zengin, gusto sahibi erkek demek, kol düğmesi takmak demek olmamalı. Dizide Oya'yı tanıdığında, Merve'nin yanlış bir seçim olduğunu anlıyor. Çünkü ayağına çamur değmemiş, iyi okullarda okumuş, şirketler kurmuş, şefkatli bir baba, ideal bir erkek olmuş. İyiyi hak ediyor. Ama daha çok Merve'ye iç güveysi gelmiş gibi duruyor. Öyle doğmamış da sonradan onu zorla zengin ve güçlü yapmışlar gibi bir tavrı var. Bu haliyle çok risk alacağa da benzemiyor. Bol şans kendisine.
Taylan obsesyonu
Pelin (Bade İşçil): Merve'nin “best friend”i etiketiyle yancısı olarak takılıyor. Sarı şeker pozlarında. İşte Pelin rolü karikatürize olabilir. Hangimiz sevmedik çılgınlar gibi ama bir kadın, ergenlikten beri aynı şapşal erkeği bu kadar takıntı haline getirebilir mi? Oya'yla arasındaki gerilimin nedeni bu. Lisede Oya'ya kurdukları tuzağın sonucunda Oya'nın sevgilisi Taylan'ı da kapmış. Taylan da enteresan olsa... Nedir bu Taylan obsesyonu. Ama bir de görünmeyen bir çatışma var, Merve'yle Pelin arasında. Merve onu kullandıkça, manipüle ettikçe, Pelin de her şeye “okey” dedikçe, içinde bir Merve nefreti büyüyor. Hatta şu meşhur kol düğmesi deliliyle başlayan “Oya’nın sevgilisi kim ola ki?” bulmacasında bunu iyice gördük. Üstüne Taylan da onu alenen kandırıyor. Bize göre Pelin milyon tane sinir krizinden sağ salim çıkıp sürprizli çatışmalara geçecek ve ona oyun oynayanlara okkalı tokatlar atacak.
Ne şiş yansın ne kebap
Taylan (Ferit Aktuğ): Aslında Taylan da kızlarla aynı geçmişe sahip. Lisede önce Oya'nın sonra da Pelin'in sevgilisi oluyor. İnanılmaz klişe bir Türk erkeği. Ne şiş yansın ne kebap. Hem Pelin'den ölümüne korkuyor hem de aklı fikri Oya'da. Kenarda köşede para saklıyor, kendisine yeni bir hayat kurması gerekirse diye. İşte onda "sülalem rahat" zenginliği var. Bıyık altından Oya'yı taciz ederken, tam suçüstü olmaya ramak kala Pelin'e aşkını ilan ederken, anlamsız selfie düşkünlüğünde falan potansiyelini görüyoruz. Muhtemelen göbeğini içine çeken kahramanımızın kendini kurtarmak için başkalarını nasıl yaktığına daha da çok şahit olacağız.
Katil Arzu mu?
Arzu (Tülin Özen): Arzu, bu saydığımız figürlerin en normali, en sessizi. Ama rolü Tülin Özen canlandırınca şüphelere gark oluyoruz. Hemen evlenip çocuk yapan, hayata toz pembe bakan, çocuklarının ergen ataklarına bile sakinleştirici yutmuş gibi gülümseyen en ev kadını Arzu, kocasının ihanetiyle sarsılıyor. Hayatı değişiyor. Çalışmaya başlıyor. Gözü açılıyor. Kaç darbe daha kaldırabilir bilmiyoruz. Kocasının yeni sevgilisi de onunla uğraşacağa benziyor. Merve'yle Pelin'in arkasından çevirdiği oyunları öğrenince Oya'ya vicdan borcu da kabarmaz mı! Bizce Arzu'nun içinden bir canavar çıkacak. Kötülükse kötülük. En alasını o yapacak. "Bu anam için, bu babam için" diye başlayacak kesip biçmeye... Katil potansiyelinin göz kırptığı bir karakter.
Acıklı bir andropoz hikayesi
Mehmet (Yıldıray Şahinler): Hikayenin klişe kötü erkeği. Yıllardır hayat arkadaşı olan, iki çocuğunun annesi iyi kalpli Arzu'yu, ondan genç ve ateşli bir kadınla aldatıyor. Ekran başındaki kadınlara "Erkek değil mi köküne kibrit suyu" dedirten kişi Mehmet. Boynundaki kolyesinden altındaki arabaya bakıp da andropozda dememek mümkün değil ama o kadar rahat yalan söylüyor ki... Hayatı da yalan oluyor. Etme bulma dünyası işte, yasak aşk yaşadığı pilates hocası Burcu da, yasak kalkınca maskesini indiriyor. Mehmet'e verilecek en güzel ceza Burcu'nun oyuncağı olmak. Geçmiş olsun.