Bir deprem yaşandığı andan itibaren, bu depremin tarif edilebilmesi için birtakım parametreler kullanılıyor. Depremle ilgili temel terimler nedir ve ne anlama gelir?
Türkiye'nin kuzey bölgelerinden boydan boya geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın batı bölümünde 17 Ağustos 1999’da yerel saatle 03:02'de güçlü bir kırılma yaşandı. 45 saniye süren Kocaeli-Gölcük merkezli Marmara Depremi, Marmara Bölgesi'nin genelinde hissedildi. İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Sakarya ve Yalova'da can ve mal kaybına neden oldu. Büyüklüğü de Richter ölçeğine göre ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS) tarafından 7.6; Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi tarafından ise 7.8 olarak ölçüldü. Bununla birlikte, bugün, Marmara Depremi’nin büyüklüğü yapılan ilk açıklama baz alınarak “7.4” kabul ediliyor.
17 Ağustos Depremi, büyüklüğü açısından Türkiye'de meydana gelen en büyük ikinci yer sarsıntısı olarak kayıtlara geçti. Derinliği 17 kilometre olan sarsıntıda yer kabuğu, sağa doğru hareket etti ve 120 kilometrelik bir hat boyunca kırıldı. Daha da önemlisi deprem sırasında Anadolu levhası 5,5 metre batıya doğru savruldu.
Deprem kırığı İzmit Körfezi’nin Marmara’ya girdiği yerde durdu. Böylece bu depremler belirli miktardaki stresi Marmara’nın altındaki kırılmayan kabuğa transfer etti. Normalde 200-220 senede birikebilecek olan bir stresi saniyeler içinde Marmara kabuğuna yükledi ve her sene de 2.5 cm’lik bir stresi yüklemeye devam ediyor. Bu nedenle deprem uzmanları Marmara Denizi’nin altındaki kabuğun fazla dayanamayacağını ve kırılarak büyük bir deprem üreteceğini savunuyor. İstanbul merkezli depremin tahmini büyüklüğü ise 7.2 olarak açıklanıyor.
Bu konuda yapılan açıklamalardan bugüne dek meydana gelen sarsıntılar da beklenen büyük İstanbul depremi endişesini canlı tutuyor. Depreme dair birçok haber üretiliyor ve televizyon programları düzenleniyor. “Büyüklük, şiddet, fay hattı” gibi sıkça duyduğumuz bazı terimleri bilsek de bazıları bize bir anlam ifade etmeyebiliyor. En çok kullanılan deprem terimlerini derledik.
Deprem parametreleri
Deprem-Sarsıntı: Yer kabuğu içindeki kırılmalar, ani titreşimler ortaya çıkarır. Bu titreşimler dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsar. Yıkıcı etkileri olabilecek bu doğa olayına deprem denir.
Sismoloji: ‘Deprem bilimi’ olarak özetleyebileceğimiz sismoloji, deprem ile ilgili konuları geniş çaplı inceleyen bir bilim dalıdır. Sismoloji, depremin nasıl oluştuğu, deprem dalgalarının yer yuvarı içinde ne şekilde yayıldığıyla ilgilenir. Ayrıca, ölçü aletleri ve yöntemlerini, deprem kayıtlarının değerlendirilmesini ele alır.
Sismograf: Depremin büyüklüğünü, süresini, merkezini ve saatini saptamaya yarayan aygıta denir.
Odak Noktası-Merkez: Bir deprem olduğunda en sık duyduğumuz iki kelime “depremin merkezi” oluyor. Odak Noktası olarak da adlandırılan Merkez, yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı nokta olarak tarif edilebilir.
Odak Derinliği-Derinlik: Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanın yeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin “odak derinliği”, bizim sıklıkla duyduğumuz şekliyle “derinlik” olarak adlandırılır. Yerin 0-60 kilometre derinliğinde olan depremler “sığ” olarak nitelenir. Yerin 70-300 kilometre derinliklerinde olan depremler “orta“, yerin 300 kilometreden fazla derinliğinde olan depremler “derin” depremlerdir. Türkiye’de olan depremler genellikle sığ depremlerdir. Derin depremler çok geniş alanlarda hissedilse de yol açtıkları hasar az olur. Ancak sığ depremler dar bir alanda hissedilse de çok büyük hasara sebep olabilirler.
Şiddet: Depremin, yeryüzünde hissedildiği noktadaki etkisinin ölçüsüdür. Depremin şiddeti “Şiddet Cetvelleri”ne göre değerlendirilir. Bu cetveller, depremin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir. Öyle ki, bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangi bir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Şiddet Cetveli’nde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir. Bugün dereceleri Roma rakamlarıyla gösteren, “Mercalli Cetveli (MM)” ve “Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)”kullanılmaktadır. Bu cetvellere göre, şiddeti V ve bundan küçük depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmez. VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilir.
Richter Ölçeği-Magnitüd: Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletleri’nden Profesör Charles Francis Richter 1930’lu yıllardaki çalışmalarıyla depremlerin aletsel ölçüsünü belirlemeye yönelik olarak “Magnitüd” kavramını tanımlanmıştır. Magnitüd’ü biz sıklıkla “Richter Ölçeği” olarak duyuyoruz.
Fay: Yer kabuğunu oluşturan hareketli levhalar gerilme ve sıkışmalara sebep olur. Bu durum yer kabuğunun bazı bölümlerinde yüzyıllar boyunca enerji birikmesine yol açar. Yer kabuğundaki bu hareketli kesimlere “Fay” adı verilir.
Öncü Deprem: Bazen büyük bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara “Öncü Depremler” denilmektedir.
Artçı Deprem: Büyük bir depremin ardından belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam eder. Bu küçük depremlere de “Artçı Deprem” denir. Büyük depremin taşıdığı özelliklere, yani depremin derinliğine ve büyüklüğüne göre bunların da şiddeti ve sayısı değişir.
Depremlerin Türleri
Tektonik: Bu depremler çoğunlukla levhaların sınırlarında oluşur. Türkiye’de olan depremler de büyük çoğunlukla tektoniktir.
Volkanik: Volkanların püskürmesi sonucu oluşan depremlerdir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler. Japonya ve İtalya’da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba giriyor.
Çöküntü: Yeraltındaki mağara gibi boşlukların, kömür ocağı galerilerinin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukların çökmesi sonucu oluşur. Enerjileri az olduğundan fazla zarar getirmezler.
Derin Deniz Depremi ve Tsunami: Odağı deniz dibinde olan depremlere Derin Deniz Depremi denir. Bu depremlerin ardından denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen büyük hasarlara neden olan dev dalgalar oluşur. Bunlar da Tsunami olarak adlandırılır.
Bina güvenliği ve DASK
Binaların depreme dayanıklı inşa edilmesi konusunda neler yapılıyor? İstanbul başta olmak üzere çeşitli şehirlerde yürütülen kentsel dönüşüm faaliyetleri ve inşaat sektörüne sorumluluklar yükleyen yürürlükteki deprem yönetmelikleri sayesinde az da olsa aşama kaydedildi. Elbette yine özellikle İstanbul’un tam manasıyla depreme hazır olup olmadığı büyük bir soru işareti. Öte yandan Türkiye’de 1999 Marmara Depremi sonrasında alınan bir kararla, 2000 yılında kurulan Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) ise deprem sonrası hayatın devamlılığı için önemli bir adım.
DASK, Zorunlu Deprem Sigortası edindirme, uygulama ve yönetiminden sorumlu tüzel kimlikli bir kamu kuruluşu. DASK’ın amacı, deprem sonrasında vatandaşların yaşamının güvenle devam edebilmesini sağlamak. Zorunlu Deprem Sigortası ile deprem ve depremden kaynaklanan yangın, infilak, yer kayması ve tsunami risklerine karşı, sigortalı konut sahiplerine maddi güvence sağlanıyor. İster oturulamaz durumda ister kısmî hasarlı olsun, bina zararının en hızlı şekilde tazmin edilmesine aracılık ediliyor.
DASK, Zorunlu Deprem Sigortası’nın yaygınlığını ülke genelinde birlikte çalıştığı sigorta şirketleri, bunlara bağlı acenteler ve banka şubelerinden oluşan dağıtım ağıyla artırıyor. Ayrıca uyguladığı düşük prim maliyetleriyle de herkesin bu güvenceye ulaşabilmesini mümkün kılıyor. Aynı zamanda kendi güvencemizi sağlarken olası bir depremde, deprem bölgelerine de etkin şekilde yardımda bulunmayı olanaklı kılıyor. DASK, sosyal dayanışma bilincinin yaygınlaştırılması konusunda da aracı oluyor.