Kurtuluş Savaşı'nı tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zaferle taçlandıran 30 Ağustos Zaferi, bu yıl da tüm yurtta ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde büyük bir coşkuyla kutlanacak. Bu yıl şanlı Türk milletinin ordusu ile birlikte yüce Atatürk'ün önderliğinde yazdığı kahramanlık destanının 100. yılı. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı bu destan tarihe, yüreğindeki vatan sevgisiyle gözünü budaktan sakınmayan Türk askerinin ve dahi Türk milletinin kazandığı en büyük zafer olarak geçmiştir.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve beraberindeki neferler tarihe geçen bir destan yazar. Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olan, 26-30 Ağustos 1922 tarihindeki Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlanması, esaret altına alınmak istenen Türk milletine pranga vurulamayacağını dünyaya göstermiştir.
1922 yılının haziran ayı ortalarında, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçme kararı alır. 6 Ağustos’ta ise komutanlara gizlice hazırlanma emri verilir. Mustafa Kemal Paşa, 20 Ağustos 1922’de gizlice cephe karargahının olduğu Akşehir’e gelerek taarruzun ayrıntılarını kurmaylarıyla görüşür. Çok gizli bir biçimde yürütülen tüm bu planları kamuoyundan saklamak için 21 Ağustos 1922’de Çankaya’da bir çay daveti verileceği gazete ve ajanslara bildirilir. Elbette bu uydurma bir ilandır. Paşa o gece sabaha karşı otomobille Konya yolu üzerinden gizlice cepheye hareket eder.
Mustafa Kemal Paşa’nın amacı, yok edici bir meydan savaşıyla düşmanı hem çok çabuk hem de kesin bir sonuç alacak şekilde dağıtmaktır. Tınaztepe, Belentepe ve Çiğiltepe insanüstü bir çaba ile alınır. 27 Ağustos sabahı ise, Afyon’dan zafer müjdesi yükselir. 28-29 Ağustos taarruzları sonrası 30 Ağustos 2022’de Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Zafertepe’den idare ettiği Başkomutanlık Meydan Muhaberesi ile düşman hezimete uğrar. Düşman ordusunun büyük bir kısmı dört taraftan sarılmıştır. Düşman güçleri tamamen yok edilmiş veya askeri esir alınmıştır. Çalköy’de yıkık bir evin avlusu içinde konuşan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Yunan ordusunu takip etmesi için Türk ordusuna o tarihî emri şu sözlerle verir: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Takip harekâtıyla gelen şanlı zafer
1 Eylül 1922’de Türk ordusunun takip harekâtı başlar. Muharebelerden kurtulan Yunanlar İzmir’e, Dikili’ye ve Mudanya’ya doğru kaçmaktadır. Türk ordusu bu muharebe neticesinde 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’i, 11 Eylül'de Bursa ve 18 Eylül'de de Batı Anadolu’yu tümüyle düşman işgalinden kurtarır. 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Doğu Trakya, silahlı çatışma olmadan Yunan askerinden arındırılır. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye bağımsızlığını tüm dünyaya kabul ettirir.
Türk milletinin vatan sevgisinin, çelik gibi azim ve iradesinin bir eseri olarak ortaya çıkan bu zaferle bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam temeller üzerinde kuruluş süreci başlamıştır. Sonunda, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilir.
TRT arşivinden çıkan 1975 yılına ait bir kayıtta, gazilerin sözleriyle yaşananlar çok daha etkileyici bir biçimde gün yüzüne çıkıyor. Sunuculuğunu Erol Aksoy’un üstlendiği Zafer Günü isimli programa katılan eski muhariplerden Mehmet Ali Soy anlattıklarıyla o günleri yeniden yaşayıp yaşatmış.
“Önümüze bir kurt geçti”
Büyük Taarruz emri verildikten sonra yaşananları aktaran ve savaşta bir kolunu kaybeden Mehmet Ali Soy, komutanlarının verdiği bilgi üzerine taarruza başlamadan önce tüm askerlerin birbirleriyle helalleştiklerini, sabahın ilk ışıkları ile hücuma geçtiklerini şu sözlerle anlatıyor:
"Efendim, bir ikindi günü bizi hareket ettirdiler. Oradan yürüdük. ‘Cepheye gidiyoruz arkadaşlar’. ‘Harbe gidiyoruz’ en doğrusu. Köyden kurtulduk, önümüzde bir kilometre ileriye bir kurt geçti efendim. Sağımızdan solumuza bir kurt geçti, yani 20 metre bir aralıkla sancağımızın önünden geçti. Dedik ‘Zafer bizim inşallah’. ‘Zafer bizim’, böyle de asker bağırdı. Hareket ettik. 26 Ağustos gecesi olacak. Orada ikindiden sonraydı. Bölük komutanları bizi topladılar, bize nasihat verdiler. Komutanlarımız 'Bu gece harbe gireceğiz. Birbirinizle helalleşin. Alacağınız, vereceğiniz varsa verin' dediler. Oradan biz de 'Hadi bakalım' ettik, yürüdük. Sabah namazı ile gün doğmanın arasında toplarımız geriden ateş etti. Öyle bir ateş etti ki düşmanın istihkâmını savurdu. Düşman diye bir şey kalmadı. ‘Hadi hücum!’ dediler. Allah Allah sedası… Tel örgülerini makaslarla kestik, teptik, ayağımızla girdik içeriye, düştük düşmanın arkasına."
İstiklal Savaşı Gazisi Üsteğmen Raif Akalın ise yine TRT arşivlerinden çıkan bir programda, şöyle konuşuyor: “Çalköy’üne giderken topçu ateşine tutulduk. Rüştü Bey ve ben. Hemen atlar geri döndü. Dört nal geri çekildik. Bu sefer tümenin ucu yayılmaya başladı. Başkumandan Muharebesi’ne başladık. Akşamüzeri saldırıyorlar her tarafa. Ama biz sıkıştırdıkça sıkıştırdık. Bir de sabaha baktık ki düşmandan eser yok.”
İstiklal Savaşı Gazisi Mustafa Okyay ise benzer bir belgeselin konuğu olmuş. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’yı savaş alanında yakından görenlerden biri olan Okyay yaşadıklarını heyecanla şöyle ifade ediyor: “O zaman millet gayret… Ezan okuyanı mı ararsın, türkü söyleyeni mi ararsın? O zaman Atatürk, ‘Akdeniz, Akdeniz’ diye bağırıyor.”
Yine TRT’nin arşivlerinden çıkan bir başka programda ise, Gazi Hulusi Alphan konuşuyor: “25 Ağustos’ta 3. Süvari Fırkası’ndan şu emri almıştım: ‘Düşmanın Uşak, Buldan, Alaşehir, Salihli, Nazilli, Aydın, Ödemiş, Bayındır, Tire ve Torbalı istikametinde ve bu saha içerisinde düşmana ait telli ve telsiz ne kadar muhabere vasıtası varsa onları darp edeceksiniz.’ Bu emir yerine getirildi ve 26 Ağustos’ta taarruz başladığı zaman, düşmanı bu bölgede bulunan kuvvetlerle muhabere yapamaz hale getirmiştik.”
Türkiye son gazi olarak bilinen Mustafa Şekip Birgöl’ü 11 Kasım 2008 yılında kaybetti. 105 yaşında hayata gözlerini yuman Birgöl, İstiklal Madalyası sahibiydi. Ardından Hatay’da yaşayan Abdil Ateş’in yaşayan son gazi olduğu belirlendi. Gazi Abdil Ateş ise 21 Eylül 2019’da 119 yaşında aramızdan ayrıldı.
Bu anlı şanlı zaferin şehit düşen, gazi olan kahramanları asla unutulmayacak. Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve bize zaferi getiren büyük kahramanlarımıza minnettarız. Ruhları şad olsun ve huzurla uyusunlar.
Mustafa Kemal Atatürk’ün o eşsiz sözü ışığımız olsun: “Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.”