Sıfır emisyonlu kulübelerin fendi, lüks villaları yendi

Sıfır emisyonlu kulübelerin fendi, lüks villaları yendi

Yaşam alanı şeklinde karşımıza çıkan sıfır emisyonlu kulübeler, günümüzde oldukça popüler. İnsan ve doğa ilişkisini bambaşka boyuta getiren özel tasarımlı bu ekolojik kulübeler, artık tasarımcıların elinden çıkan lüks villaların önüne geçiyor.

Çağ, aşırı tüketime “dur” deme çağı

Artık hepimizin çok iyi bildiği üzere dünyanın sahip olduğu doğal kaynaklar inanılmaz bir hızla tükeniyor. Hatta öyle bir durumdayız ki sadece doğayı doğrudan tahrip eden orman yangınları ya da akaryakıt sızıntıları değil, günlük yaşamlarımızdaki bilinçsiz tüketim alışkanlıklarımız da ne yazık ki gezegenimizin sonunu hazırlıyor. Ancak tüm bu umutsuz tabloya rağmen hala yapılacak çok şey var! İnsan ve doğa entegrasyonuna bambaşka bir boyut getiren özel tasarımlı ekolojik kulübelerde yaşamak gibi…

Sıfır emisyon nedir?

Daha önceleri yalnızca tematik yayınlarda rastlamamıza rağmen, son yıllarda her yerde karşımıza çıkan emisyon kavramını tanımakla başlayalım. Kelime anlamı “salınım” olan ancak çevre bilimcilerin genelde “karbon salınımı” anlamında kullandıkları emisyon kavramı, bugün küresel iklim değişikliği ile doğrudan ilişkilendirilen bir etken. Öyle ki taşıtların, sanayi / üretim tesislerinin, hanelerin, iş yerlerinin, şehirlerin hatta canlı hayvan ve insanların yaydığı karbondioksit gazının bütünsel etkisiyle atmosferde geri dönüşsüz değişimlere yol açabiliyor. Ayrıca son 30 yılda yaşadığımız keskin iklim değişikliklerinin de temel sebebi. İşte son zamanların gözde terimlerinden “sıfır emisyon” da gezegenimize durmaksızın yaydığımız bu karbondioksit gazını sıfırlamaya yönelik yöntemlere verilen genel isim.

İlk olarak sıfır emisyonlu araçlarla başlayan ve yaygınlaşan bu hareket artık yavaş yavaş yaşam alanlarımıza da giriyor.
İlk olarak sıfır emisyonlu araçlarla başlayan ve yaygınlaşan bu hareket artık yavaş yavaş yaşam alanlarımıza da giriyor.

Karbon salınımı yani emisyon deyince aklımıza hemen dev fabrika bacaları ya da otoyolları arşınlayan araçların egzozları gelse de aslında bireysel düzeyde hepimizin yaşadığımız süre boyunca ardımızda bir “karbon ayak izi” bıraktığımızı da unutmamak gerekiyor. Kişi başına düşen ortalama karbon salınım miktarı anlamına gelen karbon ayak izinin içine neler girmiyor ki? Tükettiğimiz her türlü işlenmiş gıdalar (özellikle hayvansal ürünler), petro-kimya ürünleri, kullandığımız su, doğalgaz, akaryakıt, elektrik ve tabii ki doğaya bıraktığımız atıklar… İşte sıfır emisyon hareketi bireysel karbon ayak izini azaltmaya yönelik son derece etkili bir proje.

İlk olarak sıfır emisyonlu araçlarla başlayan ve yaygınlaşan bu hareket artık yavaş yavaş yaşam alanlarımıza da sirayet ediyor. Başta yalnızca ekonomik segment modellerle öne çıkan sıfır emisyon otomobil sektörü, günümüzde (özellikle Tesla, BMW ve Volvo gibi markaların da girişimleriyle) lüks segment araçlara da sıçramış durumda. İşte yaşam alanlarındaki sıfır emisyon trendi de tıpkı otomobillerde olduğu gibi önce mütevazı kulübelerle başlamış olmasına rağmen, bu trend zaman içinde tasarımcı elinden çıkmış lüks sürdürülebilirlik vahalarına evriliyor.

Sıfır emisyonlu kulübelerin geleneksel evlerden farkı ne?

Robin Falck tasarımı The Nolla adlı sıfır emisyonlu kulübe özel tasarlanan solar çatısı sayesinde kendi elektriğini üretebiliyor.
Robin Falck tasarımı The Nolla adlı sıfır emisyonlu kulübe özel tasarlanan solar çatısı sayesinde kendi elektriğini üretebiliyor.

Görsel Kaynak: www.dezeen.com

Sıfır emisyonlu kulübelerin geleneksel evlerden en büyük farkı elbette metrekare bazında daha küçük olması. Çok daha kompakt ve kullanışlı şekilde tasarlanan bu tarz kulübelerdeki en temel amaç, mekanda hiçbir ölü alan bırakılmaması. Geleneksel evlere nazaran daha küçük ve kullanışlı olan bu evler, doğal olarak çok daha az enerjiyle iklimlendirilebiliyor ve çok daha az eşya ile yaşanır hale geliyor.

Sıfır emisyonlu kulübelerin bir diğer özelliği ise sürdürülebilir malzemelerle inşa edilmiş olmaları. Örneğin, geri dönüşüm için ayrılmış ahşap malzemeler, geri dönüştürülmüş plastik ya da kağıt atıklarıyla elde edilen tuğlalar ve hatta ömrünü tamamlamış lojistik konteynerler sıfır emisyon bir kulübe inşa etmek için yeter de artar. Yine eski zamanlarda çokça kullanılan kerpiç ve ateş tuğla gibi doğal malzemeler de sürdürülebilirlik odaklı bu yeni nesil evlerde sıkça tercih edilen malzemelerden.

Sıfır emisyonlu kulübelerin geleneksel evlerden en keskin şekilde ayrıldıkları kısım ise elbette bu doğa dostu evlerin kendi enerjilerini kendilerinin üretmesi. Solar çatı sistemleri ve ek güneş panellerin sıkça kullanıldığı bu kulübelerde, rüzgar ve jeotermal gibi temiz enerji kaynakları da tercih ediliyor. Yağmur suyu biriktirme ve arıtma üniteleri de sıfır emisyonlu kulübelerin vazgeçilmezleri arasında.

Sıfır emisyonlu kulübelerde yalıtım nasıl oluyor?

Tüm bunların yanı sıra yalıtım da sıfır emisyonlu bir kulübeler için önem arz eden diğer bir konu. Özellikle ısıtma ve soğutma işlemlerinden sonra içeride yakalanan ısıyı muhafaza eden doğal yalıtım malzemeleri sayesinde sıfır emisyonlu kulübelerde üretilen enerji miktarı da en aza indirgeniyor. Bambu, mantar, saman, pamuk, selüloz, kenevir ve mısır koçanı gibi doğal malzemelerle yapılan bu tür bir ısı yalıtımı sayesinde doğaya çözünemeyen inorganik atıklar bırakılmamış oluyor.

Sıfır emisyonlu kulübelerde yaşamak gerçekçi mi? 

Buna ek olarak sıfır emisyonlu kulübeler de tıpkı geleneksel evler gibi belediyelerden alınacak imar izinlerine tabi tutuluyor.
Buna ek olarak sıfır emisyonlu kulübeler de tıpkı geleneksel evler gibi belediyelerden alınacak imar izinlerine tabi tutuluyor.

Aslına bakarsanız sıfır emisyonlu bir kulübe ya da ev inşa etmek için ciddi bir teknik ve teorik bilgi birikimine sahip olmanız gerekiyor. Eğer ben bu işlerden anlamam diyorsanız bu konuda danışmanlık yapan, hatta sıfır emisyonlu evler inşa eden mimarlık firmalarının var olduğunu da belirtmek gerekiyor. Ancak günümüzde özellikle solar çatı ve dönüştürücü sistemleri oldukça yüksek fiyatlarla satıldığı için sıfır emisyonlu bir kulübe inşa etmek başlangıç maliyetleri açısından biraz zorlayıcı olabiliyor. Uzmanlar her ne kadar bu tarz bir evin maksimum 10 yıl içinde kendini amorti ettiğini belirtse de başlangıç maliyetleri bu hayale ulaşmayı engelleyebiliyor.

Buna ek olarak sıfır emisyonlu kulübeler de tıpkı geleneksel evler gibi belediyelerden alınacak imar izinlerine tabi tutuluyor. Ancak önümüzdeki yıllarda belediyelerin, daha çok ekolojik ev inşa edilmesi için izin ve harçlar konusunda ayrıcalıklar sağlayacağı düşünülüyor.