Moda sektörü podyumdan iniyor mu?

Moda sektörü podyumdan iniyor mu?

Eskiden büyük modaevlerinin, markaların düzenlediği defilelerle o sene ne giyeceğimize karar verir; son moda kesimler, renkler, modeller hakkında fikir sahibi olurduk. Ancak artık işler değişiyor. 

Bir zamanlar işler şöyle yürürdü: Dünya çapında itibar gören modaevleri düzenledikleri defilelerle sezonun modellerini, kesimlerini, renklerini tanıtırdı. Hatta defilelere çıkacak modeller bile altı ay öncesinden belirlenir, basın ve PR kuruluşlarıyla iş birliğine gidilir ve günü geldiğinde de devasa birer şovla o yıl neler giyeceğimiz tanıtılır ve herkes adeta kendini bu moda devlerinin sunduğu model, renk ve kesimler doğrultusunda giyinmeye mecbur hissederdi. Sonra bir şeyler değişmeye başladı. Her şeyden önce internetten alışveriş yaygınlaştı. Sonra insanlar, modacıların tasarladığı “uçuk” kıyafetlerin içinde rahat edemediklerini fark etti. Bir de üstüne minimalist yaşam felsefesi gündeme geldi ki bu sayede büyük bir çoğunluk hiç giymeyeceği giysileri, hiç kullanmayacağı aksesuarları satın almaktan vazgeçti. Son iki yılda da moda dünyası Covid 19 salgınından ağır darbe aldı. Sadece büyük moda şovları iptal edilmekle kalmadı kapanma süreçlerinde zaten evde oturan, evden çalışan kitleler özel ya da modaya uygun bir şeyler satın almaya ihtiyaç bile duymadı. Son on yılda peş peşe yaşanan bu gelişmeler de akla şu soruyu getirdi: Moda sektörünün sonu mu geldi?

Elimizdeki giysiler iki yıllık

COVID-19 salgını devam ederken, mağazalar yeni tasarımları vitrinlere taşıdı ancak satın almaya gelen olmadı
COVID-19 salgını devam ederken, mağazalar yeni tasarımları vitrinlere taşıdı ancak satın almaya gelen olmadı

Moda endüstrisi için son felaketten başlamak gerekirse Covid 19 yüzünden tüm modaevlerinin çok zor zamanlar geçirdiğini söylemek mümkün. Gerçi sektörün direnebildiği kadar direndiği de ortada. Defileler ertelendi, bazıları da çevrimiçi düzenlendi. Örneğin dünyanın tamamen dijital ortamda düzenlenen ilk moda haftası 11 Mart 2020’deki Şangay Moda Haftası oldu ve 11 milyonu aşkın canlı yayın izleyicisine ulaştı. Dahası, Instagram ve diğer sosyal medya platformları da yavaş yavaş geleneksel medyanın yerini almaya başladı.

Ancak hem siparişler hem de üretimde gecikmeler yaşandı. Dahası güvenilir satış kanalları da bir anlamda ortadan kalktı. Bunun sonucunda da moda dünyası açısından zararlar büyük boyutlara ulaştı. Örneğin Ralp Lauren satışlarında yüzde 57’lik düşüş açıklarken Capri’deki gelirlerde de yıllık bazda yüzde 66,6 düşük kaydedildi. Versace ve Michael Kors da zarar ettiği bilinen moda devleri arasında. Hepsi bu kadar da değil. Pek çok marka dünya çapında faaliyet gösteren yüzlerce mağazasını kapattı. Diane von Furstenberg bunlardan biri. Firma tüm faaliyetlerini yeniden yapılandırma yoluna giderken biri hariç tüm ABD mağazalarına kilit vurdu.

Defile değil, şov

Moschino’nun İlkbahar 2018 kreasyonundan… Böyle kıyafetler için “bunları kim giyecek?” diye sorulduğunda cevap “onlar defileyi ilginç kılmak için” olurdu.
Moschino’nun İlkbahar 2018 kreasyonundan… Böyle kıyafetler için “bunları kim giyecek?” diye sorulduğunda cevap “onlar defileyi ilginç kılmak için” olurdu.

Öte yandan turizmin durması da sektörün gerilemesini büyük oranda etkiledi. Ne moda haftaları düzenleniyor ne de o moda haftaları için Londra, Paris, Milano, New York gibi kentlere akın edenler kaldı. Dünya çapında faaliyet gösteren moda devlerinin mağazalarından alışveriş etmeye gelen hatta sırf bu mağazaları ziyaret etmek için “modanın başkenti” olarak ilan edilen kentlere giden zengin turistler de yok artık.   

Sektörün sadece gelinlik üreten kesimi bile dünyada 57 milyar dolarlık bir değere sahip.
Sektörün sadece gelinlik üreten kesimi bile dünyada 57 milyar dolarlık bir değere sahip.

Aslında moda sektörünün uzun zamandır krizde olduğu salgın ile birlikte ortaya çıktı denebilir. Sektördeki aksaklıkların en önemli nedenlerinden biri ise her şeyin hep aynı kalacağı, hiçbir şeyin değişmeyeceği, moda çarkının daima aynı şekilde dönmeye devam edeceğine dair inanç olsa gerek. Zaten bunu ilk itiraf edenlerden biri de hem kendi markası olan hem de uzun yıllar Louis Vuitton’un baş tasarımcılığını yürüten Marc Jacobs. Ona göre tasarladıkları giysiler de ses getiren defileler de artık geri gelmeyecek ve hepsi “eski güzel günler”den birer anı. Vogue’un genel yayın yönetmeni ve pek çok derginin dijital yayınını üstlenen Conde Nast’ın kreatif direktörü Anna Wintour da “Gerçekçi olmayan ve en güçlü, en arkası sağlam, en büyük markaları bile zorlayan bir sistem yaratmışız” diyor. Wintour haklı çünkü defileler zaman içinde şovlara, eğlence etkinliklerine dönüşmüştü ve zaten sunulan giysi tasarımlarının çoğu da asla üretilmiyor, gösterinin bir parçası olarak boy gösterip unutuluyordu.

Kimsede nakit olmayınca 

Perakende giyim sektörü nakit sıkıntısı içinde olduğu için eskisi gibi altı ay öncesinden sipariş veremiyor
Perakende giyim sektörü nakit sıkıntısı içinde olduğu için eskisi gibi altı ay öncesinden sipariş veremiyor

Elbette moda devlerinin yaşadığı sıkıntının başka sebepleri de var. Örneğin perakendeciler. Birçoğu o kadar büyük nakit sıkıntısı çekiyor ki giyim firmaları özellikle satış ve iade sözleşmelerini eskisi gibi kolayca finanse edemiyor. Hemen hepsi de sezonun açılışına yakın bir tarihte satın almaya meyilli. Normalde moda sektörünün işleyişi altı aylık sezonlar halindedir. Yani bir perakendeci talip olduğu tasarımların siparişini ürünler tanıtıldıktan sonra, örneğin kış sezonu tasarımları yaz başında tanıtıldıysa, yaz başında vermek zorunda. Çünkü tasarımcısından üreticisine kadar herkes kış sezonu için hangi üründen kaç adet sipariş verildiğini önceden bilecek ki kumaşından düğmesine, fermuarından bağcıklarına her ürün önceden satın alınacak; Bangladeş Çin, Tayvan gibi ülkelere yollanacak ve dikilip hazır hale getirilecek. 

Mağaza mağaza gezip alışveriş edenler artık yok çünkü herkes online alışverişe yöneldi.
Mağaza mağaza gezip alışveriş edenler artık yok çünkü herkes online alışverişe yöneldi.

Perakendeciler artık önlerini göremedikleri için dünya devi de olsa bir markaya altı ay öncesinden para bağlamak istemiyor. Dahası, online alışverişlerin artması da yukarıda sözünü ettiğimiz altı aylık periyotların sonunu getiriyor. Ancak bu da “hemen sipariş ver-hemen satın al” şeklinde ilerlediği için üreticiler üzerinde “hızlı üretim-hızlı teslimat” baskısı yaratıyor. Çünkü artık ekranda gördüğü ürünü hemen satın almak isteyen doğrudan tüketici ile karşı karşıya kaldılar. Sonuç olarak gördüğü “son moda” ürünü sipariş eden bu kitle ürüne ulaşabilmek için epey beklemek zorunda kaldı. Bu da pek çok markayı online siparişleri canhıraş bir çabayla karşılama gerilimini terk edip çevrimiçi ziyaretçi sayısındaki artışları takip etmeye yöneltti.

Hala bir umut var

Modacılar, podyumda giysiyi üç dakika göstermek yerine artık web sitelerinde farklı açılardan fotoğraflarını yayınlayıp inceleme süresini müşteriye bırakıyor.
Modacılar, podyumda giysiyi üç dakika göstermek yerine artık web sitelerinde farklı açılardan fotoğraflarını yayınlayıp inceleme süresini müşteriye bırakıyor.

Aslında bu durum en çok stilistlere yaradı denebilir. Örneğin Yves Saint Laurent, geleneksel altışar aylık periyotları bırakıp tasarımlarını kendi koşulları doğrultusunda hazırlayıp sunacağını açıkladı. Ermenegildo Zegna ise özel üretim gerektiren giysilerde altı aylık döngüyü korurken diğerlerine daha iyi, daha yeni ve daha hızlı ulaşabilecekleri bir dizi “gardırop” hazırlamak gibi “hibrit” bir yöntem denemeye başladı. Moda devlerinin neredeyse tamamı koleksiyonları sunmak için defileler ve moda haftaları düzenleme alışkanlığından da vazgeçip dijital medyaya yöneliyor. Çünkü şu soruya verilecek doğru yanıtı buldular: Herhangi bir defilede herhangi bir giysiyi sunan mankenin ortalama üç dakika podyumda kalması mı yoksa o giysiyi tüm açılardan çekilen fotoğraflarla internet üzerinden tanıtıp tüketicinin ürünü uzun uzadıya incelemesine zaman tanımak mı? 

Moda ileri gelenlerine göre kadın için ayakkabı ne ise erkek için de kravat o ve bir erkeğin dolabında en az 50 kravat olmalı.
Moda ileri gelenlerine göre kadın için ayakkabı ne ise erkek için de kravat o ve bir erkeğin dolabında en az 50 kravat olmalı.

Sözün özü kimse moda sektörünün yeniden eski parlak günlerine kavuşması konusunda pek umutlu değil çünkü sadece 2020’yi kârlarında ortalama yüzde 90 azalmayla kapattılar ve durum 2021’de de pek değişmiş görünmüyor. Yine de şurası kesin ki moda endüstrisi de tıpkı diğer sektörlerde olduğu gibi salgın süresince yaşadığı deneyimlerinden aldığı dersleri salgın sonrasında uygulamalı şekilde hayata geçirecek. Buna bir anlamda sektörün kendini gözden geçirme “şansı” olarak bakanlar da var. En basitinden çoğu markanın koleksiyonlarında pek yer vermediği geniş beden kıyafetlere daha çok yer ayıracağı kesin çünkü salgın döneminde kadınlar da erkekler de epey kilo aldı.

Moda aleminin karanlık yüzü 

Bir tüketici satın aldığı giysilerin yüzde 60’ını bir yıl içinde atıyor. Oysa o giysileri üretmek için milyonlarca kadın ve çocuk zor koşullarda çalışıyor.
Bir tüketici satın aldığı giysilerin yüzde 60’ını bir yıl içinde atıyor. Oysa o giysileri üretmek için milyonlarca kadın ve çocuk zor koşullarda çalışıyor.
Modaevlerinin “sürdürülebilirlik” konusuna da ciddi anlamda eğilmesi bekleniyor çünkü giyim sanayii çevre kirliliğinin baş sorumlularından biri. Aslında sorunun temelinde de bizler, yani tüketiciler yatıyor çünkü kelimenin tam anlamıyla (en azından iki yıl öncesine kadar öyleydi) “çılgınlar gibi” giysi alıyoruz. Oysa raporlar ortada. Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu’na göre sıradan bir tüketici, 2000 yılına kıyasla yüzde 60 daha fazla giysi alıyor, alınan giysilerin de yüzde 60’ı dolapta daha bir yılını doldurmadan atılıyor! Dahası gardıroplardaki giysilerin yüzde 40’ı da ya hiç giyilmiyor ya da nadiren giyiliyor. 
Kamboçya’da iflas edip kapanan bir tekstil fabrikası. Tekstil sektörü her yıl 21 milyar ton atık üretiyor ve bunların pek azı geri dönüştürülebiliyor.
Kamboçya’da iflas edip kapanan bir tekstil fabrikası. Tekstil sektörü her yıl 21 milyar ton atık üretiyor ve bunların pek azı geri dönüştürülebiliyor.

Moda endüstrisi dünyanın en fazla su tüketen ikinci sektörü. Küresel bazda dünya suyunun yüzde 20’sini de israf eden bir sektör. Dahası temiz su kaynaklarını en fazla kirleten ikinci sektör! Küresel karbon emisyonunun yüzde 10’undan sorumlu olduğu ve her yıl 21 milyar ton atık ürettiğini de ekleyelim. Bunlar sektörün bilinen olumsuz yönleri. Pek bilinmeyen tarafta ise insanlık dışı çalışma koşulları altında işçi çalıştıran, işçilerinin çoğunu kadın ve çocuklardan seçen, sosyal güvenlik şöyle dursun can güvenliğinden bile yoksun atölyelerde üretim yapan tedarikçiler var. Zaten minimalist yaşam felsefesi giyim kuşam alışkanlıklarına da bu sebeple yansımıştı: Gerçekten ihtiyacın varsa satın al. Kullanmıyorsan başkasına ver. Daha az satın al, iyi olanı seç, uzun süre kullan!

Giyim endüstrisinin günümüzdeki değeri üç trilyon dolardan fazla! Lüks giyim sektörünün değeri de yaklaşık 340 milyar dolar. Erkek giyim sektörü 402 milyar dolar, kadın giyim sektörü 621 milyar dolar, çocuk giyim sektörü de 186 milyar dolar değerinde. Spor ayakkabı sektörünün değeri 90,5 milyar dolar ederken sadece gelinlik ve aksesuarları üreten sektör ise 57 milyar dolarlık bir değere sahip. Bu dudak uçuklatan rakamlar bile sektörün sadece iki yılda neden “o eski güzel günler”i özlediğini açıklamaya yeterli olsa gerek.  

Yedekleyen İş Yeri Sigortası

“Yedekleyen İş Yeri Sigortası”, 5 dakikada satın alabileceğin neredeyse tüm rizikoları güvence altına alan, son derece basit, yalın, kolay anlaşılır, sigorta işinin karmaşasından uzak bir ürün. Üstelik senelik 300 TL‘den başlayan fiyatlarla…

Detaylı bilgi için:

quicksigorta.com/yedekleyen-isyeri