Dünyanın ilk makyaj müzesi açılıyor. 2020’de New York’ta ziyaretçilerini ağırlamaya başlayacak müze, makyaj tarihine ışık tutacak. Müzenin açılışını beklerken makyaj dünyasında tarihsel bir yolculuğa çıkmak ister misiniz?
Makyajın 10 bin yıllık bir geçmişi var. Mısır ve Asur medeniyetinde doğadan elde edilen kök boyalarla insanların yüzlerini boyadıkları biliniyor. Arkeologlara göre Mısırlılar kem gözlerden korunmak için yoğun ve siyah bir göz makyajı yapıyor, kötülüğün ağızlarından gireceğini düşündükleri için dudaklarını asla boyamıyorlardı. Antik Yunan’da da makyaj önemli bir yere sahipti. Solgun bir yüz, varlık ve soyluluk emaresi olarak kabul ediliyordu.
İkinci Dünya Savaşı etkiledi
Rönesans döneminde bembeyaz bir şekilde pudralanan yüze kırmızı allık sürülüyordu. 17’nci yüzyılda makyaj soyluların tekelinden çıkıp halka yayıldı. 1900’lü yıllara geldiğimizde sessiz sinemanın icadıyla birlikte özellikle göz ve dudakları ön plana çıkaran makyajlar güzellik sahnesine çıktı. 1920’lerde dumanlı göz makyajlarının ilk örnekleri görülmeye başlandı. 1930’ların popüler makyaj malzemesi vazelindi. Vazelin mat farları parlatmak ve kaşları sabitlemek için kullanılıyordu. Marlene Dietrich 30’larda kadınların idol olarak kabul ettiği isimdi. Yarım daire şeklindeki incecik kaşları döneme damgasını vurdu. İkinci Dünya Savaşı sırasında zarar gören kozmetik sektörü, 1950’lerde endüstriyelleşme ve makyaj malzemelerinin üretiminin yaygınlaşması sayesinde büyük bir dönüş yaptı.
İlk sergi: Pembe Orman
İşte tam da bu sebeple önümüzdeki sene açılacak Makyaj Müzesi’nin ilk sergisi Pembe Orman: 1950’lerin Amerika’sında Makyaj adını taşıyor. Müzeyi ziyaret edenleri vintage ürünler, tarihi önemi olan nesneler ve bilgilendirici etkinlikler bekleyecek. Erno Laszlo’ya ait Marilyn Monroe ve Greta Garbo tarafından kullanılan yüz bakım ürünleri koleksiyonu da bu parçalardan biri. Müzenin genel müdürü ve kurucusu Doreen Bloch’a göre 1950’ler modern kozmetik endüstrisinin doğduğu tarih olarak görüldüğü için makyajın tarihi açısından dönüştürücü bir öneme sahip.
Kırmızı dudaklar
Femme Fatale dönemi olarak da adlandırılan 50’lerde Hollywood aktrisleri, güzellik sektöründe trendlere yön vermeye başladı. Grace Kelly, Marilyn Monroe, Elizabeth Taylor ve Audrey Hepburn gibi film yıldızlarının izinden giden kadınlar, keskin hatlara sahip makyajlar yaptı. Kırmızı rujla boyanmış dudaklar, oyuncak bebeğinkini andıran pürüzsüzlükte bir cilt, yay gibi ve belirgin kaşlar ve uzun kuyruklu eyeliner’lar, 50’ler makyajının öne çıkan görünümleriydi. Dönemin en popüler oje renkleri de rujların izinden gidiyordu ve çoğunlukla pembe, kırmızı ve mercan rengindeydi.
Renkli görünümler
Baby Doll yılları olarak bilinen 60'larda Londra özgürlük denince akla gelen başkentlerden biriydi. Beatles'ın ortaya çıkışıyla sokak stili yepyeni bir kimlik kazandı. Mini etekler, rengarenk kombinler, Jean Shrimpton ve Twiggy gibi moda ikonları bu yıllarda kitlelere ilham kaynağı oldu. Simsiyah kirpikler ve yoğun eyeliner uygulamaları dönemin çarpıcı görünümlerindendi. Gözlerin ön planda olduğu 60’lar makyajında dudak olabildiğince nötr bırakılıyordu. İlk defa 1916 yılında üretilen takma kirpikler 1960’larda zirveye yerleşti. Üstelik makyaj artistleri sadece üst değil, alt kirpiklerde de takma kirpik kullandı. Allık bu dönemde popüler bir güzellik ürünü değildi. Ancak sarı, mavi ve yeşil gibi alışılmışın dışında renkler yaygınlaştı.
Disco makyajı
Barış, özgürlük ve eşitlik kavramlarının damgasını vurduğu 70’li yıllarda bohem bir güzellik anlayışı ön plana çıktı. Jane Birkin ve Romy Schneider gibi isimlerden ilhamla yaratılan disko makyajı, parlak ve renkli görünümleriyle özgür ruhu temsil ediyordu. Punk’ın da yaygınlaştığı 70’lerde parlak mercan tonları, turuncu dudaklar, mavi veya yeşil tonlarında abartılı farlar sıklıkla tercih edildi. Bu dönemde simli farlarla süslenen göz kapaklarını inceltilmiş kaşlar çevreliyordu.
Gökkuşağı çağı
1980’ler; disko müziği, farklılığı ve hedonizmi kutlayan Studio 54 gibi yıldızlarla dolu kulüpleri ile kadınları makyajda farklı stiller aramaya yöneltti. Madonna ve Cyndi Lauper şüphesiz bu stili unutulmaz kılan isimler arasında yer alıyordu. Kabarık saçlar, canlı maviler, pembeler, morlar, ışıltılı dokunuşlar, gökkuşağına benzer bir görünüm yaratarak dönemin çılgın ve eğlenceli kimliğini pekiştiriyordu. Tarihte ilk kez L’OREAL erkekler için de bakım ve güzellik ürünleri yarattı.
Modeller ve pop starlar sahnede
90’lı yıllar adeta bir önceki 10 yılın abartılı görünümüne tepki niteliğindeydi. Bu dönemde nötr tonlar ve sadelik geri geldi. Çağın süper modelleri Cindy Crawford ve Kate Moss zarafetleriyle güzellik sahnesine damga vurdu. Makyajda kestane tonları ve yoğun dudak kalemi kullanımı öne çıktı. French manikür moda oldu.
Kendinden önceki her dönemden ufak izler taşıyan 2000'li yılların trendlerini dönemin ünlü pop yıldızları belirledi. Britney Spears, Jennifer Lopez gibi isimlerin makyaj stillerini takip eden kadınlar bolca aydınlatıcı ve dudak parlatıcısı uygulamayı tercih etti.
2010’lu yıllarda makyaj blogger’larının hakimiyeti altına giren sektör, bugünlerde hiç olmadığı kadar hızlı bir değişim yaşıyor. Bu döneme damgasını vuran uygulama hiç kuşkusuz kontür. Tıpkı moda trendlerinde olduğu gibi makyaj trendlerinde de nostaljik bir bakış açısı hakim. Bakalım yakın zamanda hangi dönemin uygulamaları yeniden moda olacak. Takipçisiyiz…