Dijital içerik platformu Gain’de yayımlanan 10 Bin Adım dizisinin senaristi ve oyuncusu, İkinci Bahar’ın Cennet’i, Geriye Kalan filmindeki performansıyla Altın Portakal’ın en iyi kadın oyuncusu Devin Özgür Çınar. İzlemekten, hikayelerini seyretmekten büyük keyif aldığımız Devin Hanım ile 10 Bin Adım’ın hikayesi ve yaşamı hakkında sohbet ettik.
Galiba herkesin sizi ilk gördüğü, ilk sevdiği yer İkinci Bahar dizisi. O günden bugüne olan sürecinizi nasıl anlatırsınız?
O zamanlar çok genç ve yolun başındaydım. İkinci Bahar gibi iyi bir işle meslek hayatımın başlamasının avantajlarını ve dezavantajlarını yaşadım. O kadar ince elenip sık dokunmuş bir işte çalışınca, yaptığınız her işte aynı özeni arıyorsunuz. Ama hayat öyle değil. Düşe kalka, sınırlarınızı tanıyıp neleri hiç yapamayacağınızı ve neleri mutlaka yapmak istediğinizi keşfediyorsunuz. Büyüyorsunuz, geçmişte çok önemli olan bazı şeyler önemini yitiriyor. Çok olmasa da tiyatro oyunlarım oldu, sinema filmlerinde oynadım ama çoğunlukla dizilerdeydim. Yazmak, bu süreç boyunca hep kafamda vardı. Kimi zaman yok saydım ama bir şekilde karşıma çıktı. 10 Bin Adım dizisiyle birlikte sonunda senaryo yazmaya da başlamış oldum. Şimdi kendimi bütün bu tecrübelerle daha zengin hissediyorum.
10 Bin Adım dizisinin doğuşunu çoğu yerde anlattınız… Bize de kısaca doğuşundan bahseder misiniz? Gain ile nasıl çalışmaya başladınız?
Yürüyüşlerimde günde 10 bin adım atmaya takmıştım bir ara. Bir süre sonra Engin ile birlikte yürümeye başladık. Yürürken sohbet ediyorduk ve “Acaba iki kişinin yürüyüş sohbetlerinden oluşan bir dizi nasıl olur?” dedik. Sonra da projeyi unuttuk. Aradan uzun zaman geçti ve bir gün yapımcı arkadaşlarımız Nisan Ceren ve Faruk Özerten’e projeden bahsettik. Çok sevdiler ve projeyi yapmak istediler. İlk bölümü yazmaya başladım, arkası çok hızlı bir şekilde geldi. Sonra Gain ile konuştuk. Gain, projeyi duyar duymaz 10 Bin Adım’ı çok sevdi ve inandı. Onların kısa içeriklere yer veren bir platform olması, bizim de elimizde onlara uygun bir işin olması çok güzel bir denk geliş oldu. Sonuçtan onlar da biz de memnun kaldık ve bir gönül bağı oluştu aramızda.
10 Bin Adım’ın çok sevilmesi nasıl bir his? Süreçte neler hissettiniz?
İzleyicisi olsaydım benim de hoşuma gidecek bir işin bu kadar sevilmesi, karşılığının olması çok güzel ve insanı motive eden bir şey. Açıkçası, daha önce yapılmış işlere benzeyen bir tarafı olmadığı için sonucun nasıl olacağını kestiremiyordum. Engin ve benim sevdiğimiz ve inandığımız bir projeydi ama büyük beklentilerimiz yoktu. Galiba bir işi yaparken elinden gelenin en iyisini yapmak, sonra da bir şey beklememeye çalışmak lazım. Sevilen bir iş olması, bizim için ikinci bir ödül oldu.
Kısa süreli diziler giderek daha çok ilgi görüyor. Bir yandan da dizinizin izleyicileri arasında “Keşke daha uzun olsaydı” diyenler çok sayıda. 10 Bin Adım projesi daha uzun süreli istenseydi, yine yapar mıydınız?
10 Bin Adım’ın ortalama 10 dakika süren kısa dizi olmasının, sevilmesinde büyük payı olduğunu düşünüyorum. Bazı hikayelerin de kısacık anlatılması gerekir ki 10 Bin Adım da onlardan biri. O yüzden uzun bir iş olmazdı ve biz de hiç istemedik. Komedinin uzun olması zaten bana doğru gelmiyor, mesela ben izlerken sıkılıyorum. Bundan sonra kısa içerikler konusunda daha cesaretli olabiliriz gibi geliyor, bu da çok önemli bir kazanım bence.
10 Bin Adım ile ilk defa senaristlik yaptınız. Senaryo yazarlığı devam edecek mi?
Yazmayı düşündüğüm daha uzun işler var. Şimdi yavaş yavaş onları düşünüp tartıyorum kafamda. Daha önce yazdığım projeler de bir kenarda duruyor, onlar da tekrar gündeme gelebilir.
10 Bin Adım, 2020 Aralık ayında ve COVID-19 nedeniyle sokağa çıkma yasaklarının olduğu zamanlarda yayımlanmaya başlamıştı. Evde sıkılan insanlara nefes aldıran, çok da eğlendiren bir iş olmuştu. Siz nasıl tepkiler aldınız?
Pandemi dönemine denk gelmesi güzel bir tesadüf oldu. Sokakta çıkıp yürümeyi çok özlediğimiz bir zamandı. Yayımlanır yayımlanmaz sanırım bunun da etkisiyle çok sevildi. Değişik ve kısa bir iş olması, hap gibi izlenecek bir dizi olması bize çok iyi geri dönüşler getirdi. Hatta, 10 bin adım seferberliği başladı. Çok tatlıydı, sosyal medyadan herkes bana adım sayılarını yolluyordu. Çekim yaptığımız yerlere gidip oralarda yürüyen ve fotoğraf gönderenler çok oldu. Adımını 10 bine tamamlama takıntılı insanlar birbirini buldu, 10 bin adımı tamamlamak için 50 adımı eksik olanlar evin içinde attığı o adımları çekip bana yolluyordu. Resmen 10 bin adım kardeşliği yaşandı ☺
İkinci sezon çekimlerini bitirdiniz. Nasıl geçti, ikinci sezonu ne zaman izleyeceğiz? Ve tabii ki izleyicilerin merak ettiği bir soru… Üçüncü sezon konuşuluyor mu?
İkinci sezon çekimleri iyi geçti, her şey yolundaydı. Yine yorulduk, çok adım attık ama aksayan bir şey olmadı. Dizimiz şu an kurguda, sanırım aralık ayının ikinci haftasından sonra yayımlanacak. Umarım yine sevilir, ilk sezonun coşkusu olur. Üçüncü sezon hakkında şu an ne desem yalan olur. Derdimiz önce ikinci sezonun altından kalkmak oldu. Zaman gösterecek.
Engin Günaydın ile konservatuvar günlerinden eski arkadaş olduğunuzu biliyoruz. Diziyi çekerken çok eğlendiğinizi de… Diziyi izleyenlerle eğlenceli bir set anınızı paylaşabilir misiniz?
Dizideki en büyük anılarım, benim gülme krizlerim. Engin, ne kadar komik olursa olsun gülmezdi ama ben en çok Engin’e gülüyordum. Sağ olsun bu konuda ekip ve yönetmen bana çok anlayışlı davrandı, dizinin senaristi olmasam belki de kovulabilirdim. ☺ “Bak bu insanlar seni bekliyor, gülme yapma” desem de aklıma acıklı şeyler getirmeye çalışsam da yine güldüm yine güldüm. Çok zevkliydi.
Dizideki haliniz o kadar gerçek ki yani “Ezgi ve Memet karakterleri kurgu değil, biz öyle kamerayı aldık birlikte yürüdük” deseniz inanırız. Bu ikinizin ve ekibin yansıttığı bir şey galiba?
Sanırım Engin ile uzun yıllara dayalı bir arkadaşlığımız olması, karakterleri yazarken kimi zaman bizi referans alarak yazmam böyle bir duyguya sebep oldu. Aramızdaki arkadaşlık, bu karakterleri oynarken çok işe yaradı. Yönetmenimiz Duygu da eski arkadaşımız, bizi iyi tanıyor. Bence bu da bir avantaj oldu.
Yürüyüşlerinizde 10 bin adım atmaya devam ediyor musunuz?
Evet devam ediyorum, hatta bazen kesmiyor 10 bin adımın üstüne çıkıyorum. Yürümeyi çok seviyorum ve kendimi kaptırıyorum açıkçası. Kulağımda müzik oluyor; bir şey dinlerken düşünüyorum, sağa sola bakınıyorum ve çok iyi vakit geçiriyorum. Yürüyüş yapmaktan vazgeçmem herhalde, beni en çok dinlendiren şey bu. Bir de değişik yerlere yürümeye çalışıyorum, güzergahı değiştirmek de hoşuma gidiyor.
Dijital platformların gelişimini nasıl görüyorsunuz? Siz neler izliyorsunuz?
Sıkı bir Seinfeld hayranıyım, tekrar tekrar izliyorum ve hala çok gülüyorum. Dijital platformlar hayatımıza çok hızlı girdi, artık televizyon seyretmiyorum desem yalan olmaz. Ama içerik açısından kat edilecek daha çok yolumuz var. Deneye yanıla ilerliyoruz gördüğüm kadarıyla. Fikir edinmek için yapılan işleri izlemeye çalışıyorum, sevdiğim bir iş olunca sonuna kadar izliyorum. Dijital platformlar için sektörde büyük bir iştah var, bu iyi bir şey. Sonuçta iki saatlik dizilerden sektör de çok yoruldu. Daha fazla niteliğin peşinde koşmaya çalışan yaratıcı insanlara bir alan açıldı. Yapılan işlerin daha da iyiye gideceğini düşünüyorum, düşünmek istiyorum.
Pandemi ve özellikle eve kapandığımız günler sizin için nasıl geçti?
Herkes gibi dışarı çıkacağım, tatil yapacağım, arkadaşlarımla buluşacağım günlerin hayalini kurarak geçirdim o günleri. Önce herkes gibi eve gelen her şeyi yıkamakla geçiyordu günlerim. Sonra her türlü pasta börek tariflerinin içine düştüm, bol bol görüntülü konuşmalar yapıyordum arada sıkılıyordum. Aşı olunca rahatladım ama hala dikkat etmeye devam ediyorum. Kapalı alanlara girmemeye özen gösteriyorum
Hayatla ne gibi dertleriniz var, umutlarınız ve hayalleriniz var mı?
Adaletsiz bir toplumda yaşamak, kadınların pek çok şey için savaş vermek zorunda kalması, bir erkek zihniyetin içine doğmak; benim değişmesini istediğim, öfkelendiğim ve beni çok mutsuz eden şeyler. Kendi hayatının biraz dışına çıktığında, mutsuz olunacak çok şey var. Her hafta bir kadın cinayeti haberi duruyoruz. Biliyorum hayal ama kadınların, çocukların, hayvanların haklarını sonuna kadar koruyan, kollayan, gözeten; bıyıklı erkekler kadar kadınların da yönettiği, söz hakkı olduğu bir ülkede yaşamak güzel olurdu doğrusu. Ama umutsuz değilim, en çok kadınlardan umutluyum ben.
*21 Haziran 1973 yılında Zonguldak’ta doğan Devin Özgür Çınar, 1996 yılında Ankara Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünü bitirdi. 1997 yılında, Yanlış Saksının Çiçeği adlı filmle kariyerine başladı. 1998-2001 yıllarında yayınlanan ve çok sevilen İkinci Bahar dizisinde, Türkân Şoray’ın kızı Cennet karakterini canlandırdı. Çınar; 2001’de Karanlıkta Koşanlar, 2005’te Gönül Yarası, 2011’de Geriye Kalan (2011 Altın Portakal Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu ödülü) ve 2017’de Aile Arasında olmak üzere birçok projede rol aldı.