Sürdürülebilirlik, ekolojik ve çevre dostu gibi kavramlar artık hayatımızın tam ortasında. Peki bu kavramları teknolojiden bağımsız düşünmek mümkün olabilir mi?
Bugünlerde herkes ekoloji ve sürdürülebilirlik gibi kavramlardan bahsediyor. Tarım üreticileri, gıda sanayicileri, bankalar ve hatta petrol şirketleri bile isimlerinin yanına “ekoloji dostu şirket” ünvanı eklemek için birçok proje geliştiriyor. Daha az kağıt tüketmek, doğa dostu filtreleme sistemleri kullanmak ve geri dönüşüme yatırım yapmak sürdürülebilirlik alanında akla gelen ilk eylemlerden olsa da bu konuda çok daha geniş etkili çözümler geliştirmek de mümkün. İşte GreenTech yani çevre teknolojisi tam da bu amaca hizmet ediyor.
GreenTech nedir?
Gezegenimizin yüzleşmeye ve etkilerini hissetmeye başladığı küresel iklim krizi hepimizin malumu. Bu konuda alacağımız bireysel önlemlerin kıymeti büyük olsa da bu önlemler ise maalesef küresel iklim krizinin olumsuz etkilerini engellemek için yeterli değil. Daha geniş kapsamlı ve sürdürülebilir çözümlere ihtiyaç duyan gezegenimizin bu ihtiyacını karşılamak ise her zamanki gibi bilim insanlarına düşüyor.
İşte çevre bilimleri ile inovatif teknoloji sektörünü bir araya getiren GreenTech sektörü, çevreye ve doğal kaynaklara verilen zararın azaltılması ve engellenmesi için çözümler üretirken, insanlığın ihtiyaçlarını daha ekolojik yollardan karşılamaya yönelik formüller üreten bir dal.
GreenTech birçok alanda çözümler üretiyor
Küresel değeri bu yıl itibariyle 9 milyar Amerikan dolarını aşan GreenTech sektörünün tahmini hacminin 2027 yılı itibariyle 50 milyar dolara yaklaşacağı öngörülüyor. Bu devasa yatırımların ardında ise elbette tek bir alan yok. GreenTech ya da sürdürülebilirlik teknolojisi deyince aklımıza ilk olarak dikey tarım teknolojileri ve elektrikli araçlar gelse de bu endüstri aslında aşağıdaki gibi birçok alt dala ayrılıyor:
● Sürdürülebilir inşaat endüstrisi: Ekoloji dostu, enerjisini kendi üretebilen konut projeleri, yeşil yapılar ve karbon ayak izi açısından nötr yaşam alanları inşa etme amacı güder.
● Sürdürülebilir kimya endüstrisi: Özellikle ağır sanayide kullanılan kimyasalların doğaya zarar vermeyen ya da minimum etkisi olanlarını geliştirmek için Ar-Ge çalışmaları yapar.
● Sürdürülebilir tarım teknolojileri: Küresel iklim krizinin en fazla etkilediği ve etkileyeceği konu olan gıda üretimini daha az su ve kaynak kullanarak sağlamayı amaçlayan alternatif teknolojiler üretir.
● Sürdürülebilir nanoteknoloji alanı: Çevre bilimleri ile nanoteknolojinin kesişimi olan bu dal, doğaya negatif etkisi en az nanoteknolojik materyalleri geliştirmeye çalışır.
● Sürdürülebilir yazılım teknolojileri: Yukarıda bahsettiğimiz tüm bu alt dalların yazılım altyapısını geliştiren sürdürülebilir yazılım alanı, aynı zamanda küresel enerji tüketimini ciddi oranda azaltan bulut yazılım ve blockchain teknolojilerini de içerir.
Türkiye’nin en çok dikkat çeken GreenTech girişimleri
Vahaa Smart Garden
Nehir Boyacıoğlu ve Orhan Çelebi tarafından kurulan Vahaa, şehir koşullarında mikro tarım üretimi yapabilmeyi sağlayan akıllı bahçeler tasarlıyor. IOT (Internet of Things) ile hidroponik tarım (topraksız tarım) prensiplerini kullanan Vahaa, isteyen herkesin ev ortamında kendi taze yeşilliklerini üretebilmesine imkan sağlıyor.
Genema
Tarım ve sanayi ekipmanları üretmek amacıyla kurulan Genema, bugün üretmekte olduğu yeni nesil kompost makineleri; organik gübre granül makineleri ve yüksek verimlilik odaklı mühendislik çözümleri ile özellikle sürdürülebilir tarım teknolojisi alanında önemli atılımlar yapıyor.
Biolive
Biyolojik olarak parçalanabilen, kanserojen ve toksik madde içermeyen zeytin çekirdeği bazlı hammadde ile birçok farklı endüstride kullanılabilen biyoplastikler üreten Biolive, 2016 yılında İTÜ Kuluçka Merkezi’nde start-up olarak kurulmasının ardından 2017 yılında Zorlu Holding bünyesinde ki Vestel Ventures’tan almış olduğu yatırım ile şirketleşti.
Pusula.ai
Pusula.ai, işletmelerin maliyetleri düşürmesi ve kârı optimize etmesi için yapay zeka çözümleri geliştiriyor. Yeni kurulmuş bir şirket olarak Pusula.ai'nin en güçlü yönü, kurucularının yapay zeka alanında hem akademik hem de endüstriyi kapsayan 40 yılı aşkın deneyime sahip olmaları.
