Üç beyazdan uzak durmak gerektiği veya her gün en az iki litre su içmek gerektiğini bilmeyen kalmadı. Şimdi herkes daha sağlıklı olabilmek için daha fazla ne yapabilirim derdinde. Bunun sınırlarını Dr. Fevzi Özgönül’e sorduk.
Son yıllarda sağlıklı beslenme sadece kilosundan şikayetçi olanların değil herkesin önemsediği bir konu haline geldi. Şekerden ve tuzdan vazgeçtik, ekmeği çavdarlı yemeye başladık ve her dönemin trend besinlerini baş tacı ettik. Salatalarımıza chia tohumu ve keten tohumu eklerken, siyez bulgurunu menülerimize katmaya başladık. Ve tabii glütensiz beslenme çabalarını da es geçmedik.
Peki sağlığımıza neden birdenbire bu kadar dikkat etmeye başladık ve bu bahsi geçen besinler gerçekten herkes için faydalı mı? Bu soruları Dr. Fevzi Özgönül’e sorduk.
Sağlıklı beslenme neden trend oldu?
Aile hekimi, “Beden Aklıyla Zayıfla” kitabının yazarı Dr. Fevzi Özgönül, insanların son yıllarda beslenmeyi neden bu denli önemsediğine dair şunları söylüyor: “Artık insanoğlu uzun ve sağlıklı yaşamın beslenme ile bağlantılı olduğunu ve beslenme sırasında gıdaların ancak sindirildiği zaman kullanılabileceğini öğrendi. Bu nedenle beslenmenin yanında bağırsak sağlığının da ne derece önemli olduğunu bilerek, bağırsak sağlığına da önem vermeye başladı.”
“İnsanoğlu beslenme konusunda çok şanslı”
“Bazı televizyon programlarında sağlıklı beslenme uzmanlarının yaptığı açıklamalar da, büyük bir kitlenin bu konuya olan ilgisini artırmış olabilir. Her programda farklı bir sebze, ot ya da besinin faydasının anlatılmasının ardından kısa sürede o yiyeceğin aktarlarda veya pazarlarda fiyatının arttığına bile şahit oluyoruz.”
Peki beslenme her insana göre değişen bir şey mi?
Neticede hepimiz farklı yaşam şekillerinden geliyoruz. Aslında tüm insanların aynı beslenme şekli olan anne sütüyle hayata başladığını söylüyor Özgönül. Zaman içinde insanların farklı beslenme alışkanlıkları ile hayatlarına devam ettiklerini anlatan Özgönül, “İnsanoğlu diğer canlılara göre beslenme konusunda çok şanslıdır. Çok çeşitli beslenebilir ve sindirim sistemleri hemen hemen tüm şartlara uyum sağlayabilecek şekilde değişir. Etçil beslenme alışkanlığından bir anda otçul beslenmeye geçebilirler. Hem otu hem de eti bir arada yiyebilirler” diyor.
Chia tohumu ve glütensiz beslenmenin altın çağı
Böylesine bir şansa sahip olan insanoğlu, isterse bu sistemi de elbette bozabilir. Bunun sonucunda da “Unlu yiyecekler, tatlılar ve aşırı meyve ile sindirim sistemini tembelleştirerek, ekmeksiz doymayan, tatlısız veya meyvesiz bir hayatı düşünemeyecek hale gelirler” diyor Özgönül.
Sık duyduğumuz chia tohumunu ise şöyle anlatıyor: “ Chia tohumunun en önemli özelliği, su ile karşılaştığında çok aşırı şişerek uzun süre tokluk hissi vermesidir. Kilo vermek adına diyet yapan kişiler için kulağa çok hoş gelir. Chia tohumunun bu özelliği çok uzun yıllardır bilinmesine rağmen son günlerde gündeme fazlası ile yerleşmesi yeme isteğini azaltarak, glütensiz beslenmeyi desteklemesi nedeniyledir.”
Glütensiz beslenmeyi ise destekliyor Özgönül ve ekliyor: “En azından ekmek yemeyin gibi kulağa hoş gelmeyen söylem yerine, glütenin zararlarını anlatmak birçok hastalıktan da kişilerin uzaklaşmasını sağlayabilmektedir.”
Esasında her şeyin özü ne yediğimizi ve ne zaman yediğimizi bilmekte yatıyor. Çok geç saatlerde yemek yiyerek yediklerinizden faydalanamayacağınızı söylüyor Özgönül ve her şeyi şöyle özetliyor: “Kötü yiyecek yoktur, kötü zamanlama ve kötü sindirim sistemi vardır. Yiyecekleri değiştirmek yerine tüm yiyecekleri sindirebilecek bir sindirim sistemini geri kazanmak ve gündüz ağırlıklı beslenmek yeterli olacaktır.”