“Motor sporları pahalıdır” algısını kırıyor
Ralli şampiyonu Volkan Işık, 2011’de Türkiye’nin ilk yarış otomobili Volkicar’ı üretti. Volkicar adına düzenlenen Türkiye’nin ilk yerli yarış serisi V1 Challenge’ın yedincisi, 2017 Aralık başında İzmit Körfezi’nde gerçekleşti. Volkan Işık’la Volkicar’ı, V1 Challenge’ı ve motor sporlarının son durumunu konuştuk.
V1 Challenge nasıl geçti? Ürettiğiniz araçlar birbiriyle yarışıyor, ilgiden memnun musunuz?
Şampiyonanın son ayağı İzmit’te gerçekleşti ve yedinci yılını tamamlamış oldu. Biz V1’in isim haklarını üç yıllığına İzmirli bir firmaya devrettik. Bu yarış, ikinci senenin son yarışıydı ve ben bu sene ilk kez seyretmeye gittim. V1'i uzun bir aradan sonra, yedinci senesinde misafir olarak seyrediyor olmak benim için heyecanlıydı. İzlerken her şeyine dikkat ettim. Türkiye'de hala isminin sürüyor olması ve o otomobillerden birçok gencin fırsat yakalıyor olması önemli diye düşünüyorum. İnşallah daha fazla kitlelere erişeceği günleri de görebilirim.
Bugüne kadar çok sayıda şampiyona düzenlendi, peki V1 Challenge’ı farkı nedir?
V1 Challenge’ın özelliği her zaman rekabetçi olmasıdır. Maalesef Türkiye'de otomobil sporları son 10 yılda ciddi bir düşüşte. Var olan ralliler, pist şampiyonaları az rekabetçi ve bu yüzden de az heyecanla gerçekleşiyor. V1'in diğerlerinden farklı olarak, hala farklı bir heyecanı var. En azından 20'ye yakın denk yarış pilotunun eşit otomobillerde çıkıp ellerinden geleni yapıyor olması, Türkiye'ye başka bir örneği olmayan bir durum. Ekonomik bir şampiyona olması itibarıyla birçok insan için daha kolay dahil olunabilecek bir şey.
“Volkicar bir amaç değil araç”
Türkiye'de başka bir örneği de yokken, yarış otomobili üretme fikri nasıl ortaya çıktı?
Ben ralli pilotu olarak Türkiye'de az yarıştım ama Avrupa'da gitmediğimiz yer kalmadı. Orta Doğu hariç dünyanın her yerinde Avustralya’dan Çin’e, Arjantin’den New York'a kadar birçok yarışa katıldım. Oralarda seyrettiğim, katıldığım düzenlerde, özellikle Avrupa'da, bu sporun çok daha ilgi gördüğünü, bizim ülkemizde zayıf olduğunu düşünerek ülkemde bir şeyler yapmak istedim. Bu otomobili yapmadan önce de ben birçok sporu geliştirecek, spora katkı sağlayacak projeler yaptım. Sporcunun yanında olmaya, sponsora yol göstermeye çalıştım. Yaptığım şeylerle çok tecrübe de kazandım. Bunların en sonuncusu Volkicar'dır.
Volkicar’ı üretmenizdeki amaç neydi peki?
Volkicar yılların tecrübesiyle Avrupa'da gördüğümüz, özendiğimiz, Türkiye’de de böyle olsun dediğimiz düzene, bir başka türlü bakış açısı ve sporu tabana yayma, sporu ucuzlaştırma hedefiyle hareket edilen bir projedir. Volkicar esasında bir amaç değil, araçtır. Sporun çok faydalı olduğunu, çok sayıda insanın yapabilmesini sağlayan düzenler olması gerektiğini, kültürel bir gelişim olduğunu düşündüm. Sonunda geldiğim noktada şöyle bir şeye ihtiyacımız olduğunu gördüm: Yepyeni, sempatik, küçük, ekonomik, süratli, eğlenceli bir otomobil yapalım ve bu hem alırken hem de yarışırken ekonomik olsun. Bu arada da otomobil sporlarındaki bütün sorunları bertaraf etme mantığıyla bakarak, yeni bir anlayışla kuralları yazılmış bir şampiyona yapalım istedim. Birçok şeyi, var olan kurallar üzerine geliştirdik, birkaç yerde devşirme yaptık, biraz da bizim eklediğimiz şeyler var. Mesela bu şampiyonanın en büyük özelliklerinden bir tanesi para ödülüdür. Türkiye'de hatta Avrupa'da bile bizden sonra para ödülü konuşulmaya başlandı. Yarışı kazanan birinci, ikinci ve üçüncüye para ödülleri veriliyor.
“Sporu tabana yayma iddiası çok önemli”
Derece almış bir pilot olmak yarışanlara cazip gelmiyor muydu?
Daha önce sistem farklı çalışıyordu. Siz yarışı kazandığınız zaman, kazanan bir pilot oluyordunuz. Kazanan bir pilot olduğunuz zaman da sponsorun sizi bulması kolaylaşıyordu. Şimdi kazanan pilot olmak yetmiyor, hala sponsorun ilgisini çekmeyebiliyor, o yüzden pilotları teşvik edecek bir düzen gerekiyor. Kazanan pilotun bir şekilde motive olması gerekiyor. Hayatındaki bazı giderlerini karşılaması gerekiyor. Öyle esnek ve rekabetçi kurallar koyduk ki pilotu desteklemeyi, daha başarılı noktalara getirmeyi hedefledik. Bu işi yapmak isteyenlerin bu işe çabuk dahil olmasını sağlamak önemli. Sporu tabana yayma iddiası çok önemli bir iddiadır. Bu yola çıkarken illa çok zengin olmaya gerek yok.
Tüm bunları yaparken ne gibi zorluklarla karılaştınız?
Avrupa'da öyle değil ama Türkiye'de seyirciyi rallilerde dağa, tepeye, ormana getiremiyorsunuz. O yüzden seyircinin ayağına giden bir organizasyon yapısı oluşturduk. Şehirlerin göbeklerine çok büyük olmayan pistler yaparak ve bir günlüğüne trafiğe kapatarak, şehir içinde yarışlar organize ediyoruz. Dolayısıyla şehrin göbeğinde olunca insanlar balkonlardan da seyrediyordu. Böylece otomobil sporunun seyirci problemini de çözmeyi hedefledik. Ekonomik, ödüllendiren, sporcuyu destekleyen, sporcuyu eğiten, rekabetçi... Aslında F1 Monaco'nun bir küçük versiyonunu yapıyoruz.
Şu ana kadar kaç adet Volkicar üretildi?
110 adet imal ettik ve altı ülkeye satıldı. İtalya'ya ilk Türk marka otomobili biz sattık. Bunun dışında Lübnan, Azerbaycan, Türkmenistan, Moldova ve Bulgaristan’a ihraç ettik. Yurt dışında alanlar genelde eğitim amaçlı alıyor çünkü bu otomobilin en büyük özelliği, drifti çok rahat yapıyor olması. O yüzden eğitimlerde ve şovlarda da sevilen, kullanılan bir otomobil.
“Otomobil kullanan herkesin yapabileceği bir şey”
Otomobile ilgi duyan, otomobil sporuyla ilgilenmek isteyen herkes bunu yapabilir mi? Kısaca öğrenmek için ilgi yeterli mi yoksa bir yetenek de gerektirir mi?
Bu, otomobil kullanmanın bir ileri safhasıdır. Yani teknik olarak daha doğru otomobil kullanman gerekiyor. Hatta birçok insan yarışlar sayesinde günlük otomobil kullanımını da düzeltiyor. Öğrenilebilen bir şey. Sadece sürat göreceli bir şey, kimi viraja 100 km hızla girer, kimi 90 km hızla girer, aradaki fark bu. Otomobil kullanan büyük bir kitlenin rahatlıkla yapabileceği bir şey. Teoriyi bilirseniz onun üzerine pratik yaptığınız zaman, gelişimi farkında olmadan başlıyor.
Araçları merak edip görmek isteyenler nerelerde görebilir?
İzmir Pınarbaşı'nda Ümit Ülkü Pisti'nde görebilirler. Şu an yarışlar da sürüyor. Şampiyonanın bir birinci ligi bir de ikinci ligi vardır. Birinci lig yazın, ikinci lig kışın yapılır. Şimdi V2 adını verdiğimiz şampiyonanın ikinci ligi yapılacak. V2'nin farkı sadece amatörlere açık olması ve daha da ekonomik bir yapısı olmasıdır. Ayda 500 TL ayırabilen insanların bu sporu yapmaları için kurgulanmıştır.
Peki, merak edip kullanmak isteyen biri için o süreç nasıl işliyor?
Ben yarışacağım, dediğiniz zaman önce bir eğitime katılıyorsunuz. Bunun için kişinin ehliyet sahibi olması yeterli. Önce otomobile binip, otomobili tanıyorsun, davranışlarını anlıyorsun, eğitimciler tarafından nerede ne yapacağının tarifi yapılıyor ve ondan sonra pratik yaparak geliştiriliyor.
Amatörler için ayrı şampiyona: V2 Challenge
Bu eğitimin bir süresi var mı?
Yok, bu kişiden kişiye göre farklılık gösteriyor. Bazıları çabuk adapte olabilir, bazıları uzun süreli adapte olabilir. Herkesin öğrenme şekli farklı ve herkes ayırdığı vakit sonucunda bir karşılık görüyor. V2 ile başlamak daha doğru çünkü V2 sadece yeni başlayanların olduğu üç yarışlık bir şampiyona. Ekonomik olduğu kadar başlangıç için de doğru. Orada başarı elde ettiyseniz, bir üste çıkmak için atılımları yapmaya başlıyorsunuz. V1 tabii daha rekabetçi, bütçe olarak daha fazla, para ödülleri ve organizasyon yapısıyla daha ciddi bir şekil alıyor.
Bu otomobil yarışçılığı ile ralli pilotluğu arasında ne gibi farklar var?
Ralli pilotu doğanın içinde giden yollarda, otomobil yarışçısı ise sayılı virajları olan bir pistte yarışır. Yarış pistinde antrenman yapmak ve yolu ezberlemek mümkün ama ralli öyle değil. Rallide hep bir bilinmezin içinde gidiyorsun. Tabii yanında da co-pilotun var o sana yol tarifi yapıyor. Pist yarışçılığında sırt sırta bir mücadele vardır. Arkanda bir tanesi seni kovalar ve hatanı bekler. Rallide tek tek gidersin, başlangıç ve varış arasında zaman tutulur. Sonuçlar herkesin zamanına göre ortaya çıkar.
“Türkiye'de daha büyük potansiyeller var”
V1'de yarışan yarışçılar ardından ralli pilotu da olabilir mi?
Olabilir tabii. Bizim amacımız zaten ortanın altında, kartingden sonra gelen ama birçok sporcunun da doğduğu nokta olacak olan bir şampiyona yapmaktı. Amaç çok para harcamadan bu sporun yapılabilirliğini göstermek ve bunun da türevlerini oluşturmak. Buradan ister pist yarışçılığına devam edebilirsiniz, isterseniz ralli pilotluğuna geçebilirsiniz.
Şu an Türkiye'de ralli, daha da genellersek motor sporları sizce ne durumda?
Bana göre Türkiye'de ralli çok kan kaybetmiş durumda. Önemli olan şey şu; Türkiye'de otomobil sporuna sponsorluk alanında akan para azaldı. Televizyonda yapılan programlar neredeyse bitti. Bu durum zincirleme olarak sporcu yetişmemesine ve bu işe emek veren kişilerin zorluklar çekmesine sebep oluyor. Bugün Türkiye’de motor sporları ciddi sıkıntılarla boğuşuyor. Katılım, seyirci ve tanıtım sıkıntılarıyla uğraşıyor. Bana göre Türkiye'de çok daha büyük potansiyel var ve bu potansiyeli özel projelerle ortaya çıkarmak ve bunun yaşamasını sağlamak gerekiyor.