Sürdürülebilir finans, finansal sistemin ekonomik büyümeyi sağlarken çevresel ve sosyal faktörleri de dikkate almasını ifade ediyor. Peki, Türkiye bu anlayışı ne kadar yakalayabiliyor?
Özellikle iklim değişikliğiyle mücadelenin ortaya çıkardığı “Sürdürülebilir Finans” kavramı, bir sürecin tamamını ifade ediyor. Finansal kaynakların çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG - Environmental, Social, Governance) kriterlerine uygun olarak yönetilmesi anlayışına dayanan bu süreç, doğal kaynakların korunması, sosyal eşitlik ve etik kurumsal yönetim gibi başlıklara odaklanıyor.
Temelleri 1960’lı yıllarda etik yatırım hareketleriyle atılan sürdürülebilir finans kavramı, 20’nci yüzyılın ikinci yarısında kendisini göstermeye başlıyor. Kavramın 21’inci yüzyılda kurumsallaşarak küresel bir finans anlayışına dönüştüğü söylenebilir. Özellikle Paris İklim Anlaşması, Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakatı ve ESG düzenlemeleri, sürdürülebilir finansın günümüzdeki önemini de artırıyor.
Tarihi süreçte sürdürülebilir finans
1960’lı yıllar kavramın etik kaygılarla ortaya atıldığı zamanlar. Özellikle bazı yatırımcılar etik ve sosyal sorumluluk ilkelerini bu zamanlarda benimsemeye başladı denebilir. Bunda Vietnam Savaşı’na karşı düzenlenen protestoların da etkisi olduğu görülüyor. Birçok yatırımcının Apartheid rejimi nedeniyle Güney Afrika'da savaşa destek veren şirketlere yatırım yapmama kararını uygulaması değişim rüzgarını başlattı. 1980’lere gelindiğinde ise çevresel ve sosyal sorumluluk bilinci hakim olmaya başladı. Bu dönemde öne çıkan 1987 Brundtland Raporu, “sürdürülebilir kalkınma” kavramını tanımlayarak çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliğin iç içe olduğunu vurguladığında da günümüzdeki sürdürülebilir finans anlayışıldığı görülüyor. Yine bu yıllarda uygulamada olan sosyal sorumluluk fonları (Socially Responsible Investment – SRI) daha da popüler hale geldi. 1990’larda hükümetler ve finans kuruluşları sürdürülebilir yatırımlara yönedi ki 1992 Rio Çevre Zirvesi bunda önemli bir rol oynadı. 1999 Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) ile özel sektörün sürdürülebilir finans süreçlerine dahil olması sağlandı. 2000’li yıllar kavramın kurumsallaştığı yıllar. 2004’te Birleşmiş Milletler, ESG (Environmental, Social, Governance – Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) kriterlerini ortaya koydu. 2006’da da BM Sorumlu Yatırım İlkeleri (PRI) yayımlanıyor ve büyük yatırımcılar ESG kriterlerine göre hareket etmeye başladı. 2015’te gündemde olan ve sonraki yılları da meşgul eden Paris İklim Anlaşması, karbon nötr finansal sistemlere geçişi hızlandırdı Bununla beraber AB Sürdürülebilir Finans Taksonomisi ve Yeşil Tahvil Standartları, sürdürülebilir finansın kurumsallaşmasına destek oldu. 2020’de Avrupa Yeşil Mutabakatı (Green Deal)’nın kabulüyle sürdürülebilir finansın regüle edilmesi hızlandı. O günden bu yana Dünya Bankası, IMF, OECD gibi kuruluşlar, sürdürülebilir yatırımları destekleyen politikalar geliştirmeye deveam ediyor.

Dünya sürdürülebilir finansı nasıl uyguluyor
Günümüzde sürdürülebilir finans uygulanırken bazı temel araçlar kullanılıyor ki bunların başında da “yeşil tahviller” geliyor. Çevresel projeleri finanse etmek için ihraç edilen bu borçlanma araçlarını, dezavantajlı gruplara yönelik projeleri destekleyen “sosyal tahviller” izliyor. Bir diğer araç olan “sürdürülebilir bankacılık” bankaların kredi politikalarını ESG kriterlerine uygun şekilde düzenlemesini sağlıyor. Sadece finansal kazanç sağlamak değil, aynı zamanda toplumsal veya çevresel fayda yaratmayı amaçlayan “etki yatırımları” da sürdürülebilir finans uygulanırken kullanılan araçlardan.
Dünya genelinde birçok ülke ve finansal kuruluş, sürdürülebilir finansı teşvik eden politikalar uyguluyor.
AB: AB, Yeşil Mutabakat çerçevesinde Sürdürülebilir Finans Taksonomisi oluşturdu. Bu sistem, hangi yatırımların gerçekten sürdürülebilir olduğunu belirleyerek yeşil yıkama* riskini azaltmayı hedefliyor. Ayrıca, AB Sürdürülebilir Finans Stratejisi, şirketlerin iklimle ilgili finansal raporlamalarını da zorunlu hale getirmesi anlamında önemli.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD): ABD'de SEC (Securities and Exchange Commission), şirketlerin çevresel riskleri raporlamasını zorunlu kılan düzenlemeler hazırlıyor. Birçok büyük yatırım fonu da sürdürülebilirlik kriterlerine göre portföylerini yeniden şekillendiriyor.
Çin: Çin, yeşil tahvil piyasasında dünyanın en büyük aktörlerinden biri. Ayrıca devlet bankaları da yenilenebilir enerji ve karbon salınımını azaltan projeleri desteklemeye odaklı olarak çalışıyor.
BM Girişimleri: BM tarafından oluşturulan Sorumlu Bankacılık Prensipleri ve Sorumlu Yatırım Prensipleri (PRI), bankaların ve yatırımcıların sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı kalmasını teşvik ediyor.

Türkiye’de sürdürülebilir finansın durumu
Gelişmiş ülkelere kıyasla sürdürülebilir finans anlayışında Türkiye başlangıç aşamasında olsa da alanda bazı önemli gelişmeler de söz konusu. Bunların başlıcaları şöyle sıralanabilir:
Türkiye yeşil tahvil ihraçları: Türkiye’de kamu ve özel sektör tarafından sunulan yeşil tahviller ve sürdürülebilir finansman araçları giderek artıyor. Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası (TKYB), 2021 yılında Türkiye'nin ilk düşük karbonlu ekonomiye geçiş tahvilinin (transition bond) ihracında münhasır finansal danışman olarak görev alıyor. Bu tahvil, Palgaz Doğalgaz Dağıtım şirketi tarafından 200 milyon TL tutarında ihraç edildi. Ancak Türkiye'nin ilk sürdürülebilir tahvil ihracı, 2016 yılında Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) tarafından gerçekleştirildi. TSKB, 300 milyon dolar tutarındaki bu ihraçla Türkiye ve bölgedeki ilk yeşil/sürdürülebilir tahvili piyasaya sunmuş oldu.
Bankacılık düzenlemeleri ve ESG uyum çalışmaları: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), bankalara ESG kriterlerine uyum konusunda rehberlik ediyor. BDDK, bankaların çevresel ve sosyal riskleri yönetebilmesi için sürdürülebilir bankacılık ilkeleri geliştiriyor. Finansal kuruluşların yeşil tahviller, sürdürülebilir krediler ve karbon-nötr projelere yatırım yapmalarını teşvik ediyor. Yine bankaların iklim değişikliği kaynaklı finansal riskleri değerlendirmesi ve stres testleri uygulaması konusunda onlara gerekli yönlendirmeleri yapıyor. ESG uyumlu krediler ve yatırımlara yönelik şeffaf raporlama ve uluslararası standartlara uygunluk konusunda bankalara rehberlik ediyor. Bu adımlar, Türkiye’nin Yeşil Mutabakat’a uyumu, AB ile ticari ilişkilerin sürdürülebilirliği ve finans sektörünün iklim değişikliği risklerine karşı dayanıklılığını artırmak açısından önemli bir çerçeve oluşturuyor. Borsa İstanbul, Sürdürülebilirlik Endeksi ile ESG’ye duyarlı şirketleri listeleyerek yatırımcıları da bilgilendiriyor.
Türkiye yeşil mutabakat eylem planı: Türkiye, AB ile ticari ilişkilerini koruyabilmek adına Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nı uyguluyor. 16 Temmuz 2021 tarihinde hayata geçen eylem planı, özellikle Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ve döngüsel ekonomi, sürdürülebilir tarım, yeşil finansman gibi konulara odaklanarak Türkiye'nin AB ile rekabetçiliğini korumasını hedefliyor. Bu kapsamda da sürdürülebilir yatırımlara yönelik teşvikler artırılıyor. Amaç, şirketlerin karbon emisyonlarını azaltması ve ESG uyumlu finansal raporlar sunması.
Türkiye, sürdürülebilir finans konusunda farkındalığı artan ve yeni düzenlemeler geliştiren bir ülke konumunda. Bu işlerin öncüsü olarak 1960’lı yıllarda kavramın gelişimini başlatan ABD ve yıllar içinde uygulama ve raporlarla anlayışa belli bir ivme kazandıran AB’deki gelişmeleri de yakından takip ediyor. Ancak, AB ve ABD’ye kıyasla kurumsal sürdürülebilirlik raporlama uygulamaları henüz çok da yaygın değil. Yeşil finansman araçları hâlâ sınırlı ve büyük ölçekli yatırımlar ise düşük. Bankalar ESG kriterlerine uygun krediler vermeye başlasa da şirketler bu dönüşüme tam olarak uyumlanabilmiş değil.
Sonuç olarak Türkiye, sürdürülebilir finans anlayışını benimseme yolunda ilerliyor ancak küresel standartlara ulaşması için daha fazla düzenleme, teşvik ve özel sektör iş birliği gerekiyor.
*Yeşil yıkama: Aldatıcı/hileli davranış ve işlemlerle haksız menfaat elde edilmesini nitelemek için kullanılıyor.