Her geçen yıl sanat alanında bazı ilginç gelişmelere, projelere ve dijital alanda yeni platformlara tanık oluyoruz. Güncel teknolojilerin sanat ekosistemi üzerinde nasıl bir etki yarattığına ve sanatın üretilme ve deneyimlenme biçimini nasıl dönüştürdüğüne gelin birlikte göz atalım.
Hayatımızın giderek dijitalleşen doğası, yaratıcılığın yanı sıra sanat üretimi, koleksiyonerlik ve sergilemenin geleceğine ilişkin tartışmaları da beraberinde getirdi. İşte sanatın geleceği ile ilgili güncel söylem ve tartışmalardan bazıları.
Metaverse'de sanat
New York Times için yazan eleştirmen Dean Kissick, "Metaverse'de sanat neye benzeyecek?" sorusunu ortaya attı. Facebook'un Meta olarak yeniden markalaşması ve şirketin pazarlama kampanyasında Metaverse'te sanatın deneyimlenmesine odaklanmasına değinen makale, bu fikirlerin teknoloji şirketleri ve mühendisler tarafından yönlendirilmesinin sanat için ne anlama geldiğini değerlendiriyor. Kissick'in de belirttiği gibi Meta ve diğerleri tarafından tasarlanan ve pazarlanan teknoloji yoluyla sanat üretme ya da deneyimleme vizyonları genellikle geçmişin başyapıtlarını yeniden üretmeye odaklanıyor. Ancak makale, buna rağmen ve bu yeni teknolojiler göz önüne alındığında, "Bugün, belki de bu yüzyılda ilk kez tamamen yeni bir estetik icat etmek mümkün görünüyor." fikriyle sona eriyor.
Metaverse'de sanatı deneyimlemek şimdiden bir gerçeklik haline geliyor - Sotheby's'de açılan ve müzayede evinin Londra galerilerini sanal gerçeklikte kopyalayan Decentraland'i düşünün. Toronto merkezli sanal gerçeklik platformu Art Gate VR tarafından da bir Meta Bienali başlatıldı; katılımcı sanatçıların çalışmaları, bilgisayar ya da sanal gerçeklik başlığı aracılığıyla sanal gerçeklikte ziyaret edilebilen bir alanda sunuldu. Burada ziyaretçiler, sergilerde gezinirken ve sanat eserleri ve birbirleriyle etkileşime girerken, çeşitli renklerde yüzen el setleri ve çok yönlü kafalar olarak görünen avatarların şeklini aldılar. Bu format, her zaman ücretsiz ziyaret edilebilen, 7/24 açık olan ve coğrafi kısıtlamalar olmaksızın ziyaret edilebilen bir bienal modeline olanak sağlamayı amaçlıyor. Art Gate VR için bu aynı zamanda fiziksel ve sanal dünyaları birleştirmek için bir fırsat sunuyor - pratik düzeyde, örneğin bir serginin üretilmesiyle ilgili maliyetleri azaltarak - sanat eserlerinin yaratılması ve sunumunda en son teknolojilerin denenmesine olanak sağlıyor.
Meta Bienal süresince, konuşmalar ve panel tartışmaları metaverse’e eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşarak ruh sağlığı, metaverse’de eşitlik ve sosyal adalet gibi konuları ele aldı. Bu tartışmalar çok önemli çünkü dijital alanların ve teknolojilerin potansiyelleri hakkında konuşurken ki bunlar genellikle ütopik rüya gibi terimlerle ifade edilir, şu soru akla geliyor: Bu kimin rüyası?
İnsani yaratımın ötesinde
Sanatçı Hidéo Snes, resim ortamının ve daha geniş anlamda sanatsal üretim süreçlerinin potansiyelini ve sınırlarını keşfetmek için bir yapay zekayı "genişletilmiş resim" olarak adlandırılan bir resim yapmak üzere eğitmiş. Bu süreçte Snes, hem tarihsel olarak hem de günümüzde insanlar, sanat ve makineler arasındaki ilişkiyi incelemiş. Sanatçı için temel soru, bir yapay zekanın çalışmasının bir yeniden üretimden ziyade nasıl bağımsız bir şey olarak görülebileceği.
Kaynak: www.pexels.com
AI sanatı etrafındaki tartışmalar, bu teknolojinin kullanımının insan yaratıcılar için ne anlama geldiğine değiniyor - AI sadece başka bir araç mı yoksa nihayetinde bir ikame mi olacak? Max Planck Enstitüsü ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre AI'yı ne kadar insanlaştırırsak ona bir yaratıcı olarak o kadar fazla kredi verme eğilimindeyiz ve sonuç olarak arkasındaki sanatçılara daha az değer veriyoruz. Bazıları ise bunu kolektif bir çaba olarak görüyor zira internet kullanıcıları olarak hepimiz, algoritmayı beslemek için sıklıkla kullanılan verileri üretiyoruz.
Art Basel'in web sitesinde yer alan bir makalede, yapay zeka tarafından üretilen sanat eserlerinin çağdaş sanatın geleceği olup olamayacağını değerlendiren Chloe Stead, yapay zeka ile çalışan sanatçıların sadece teknolojinin neler yapabileceğini göstermek yerine, teknolojiye ve onun kültürel sonuçlarına, olanaklarına ve sınırlamalarına eleştirel bir şekilde yaklaşmalarının önemini vurguluyor.
Resim yapmak tarihe mi karıştı?
Yirmi yıl içinde, Paul Delaroche'un "Resim öldü!" diye haykırmasının üzerinden 200 yıl geçmiş olacak ve avangardın bir aracı olarak medyumun ne kadar güncel olduğuna dair makul argümanlar var. Delaroche'un orijinal fikri, yeni medyumlar gündeme girip çıktıkça sonsuza kadar tekrarlandı ve geri dönüştürüldü ancak resim hiçbir yere gitmeyecek gibi görünüyor.
Kaynak: www.pexels.com
Yirmi yıl içinde piyasa bugünkünden çok farklı olmayabilir - modern resmin hakimiyeti bir şekilde devam edebilir.
Resim satışları halen müzayede evleri, sanat fuarları ve galerilerin en önemli itici gücü ve rekor kıran tüm sanat satışlarını domine edebiliyor. Yirminci yüzyılın ilk yarısında yapılan modern tablolar, piyasadaki en çok arzu edilen ve en pahalı sanat eserleri olma özelliğini koruyor. Bugüne kadar satılan en pahalı 10 tablonun dokuzu 1892 ile 1955 yılları arasında yapılmış olup bunun tek istisnası yeni keşfedilen 1490 ile 1519 yılları arasında yapılmış bir Leonardo da Vinci tablosu; bu tablo açık arttırmada 450,3 milyon dolar (341 milyon sterlin) gibi olağanüstü bir fiyata alıcı bularak bugüne kadar satılan en pahalı sanat eseri olmuştu.
20 yıl içinde piyasa bugünkünden çok farklı olmayabilir - modern resmin düzleminde- ancak belki de daha fazla kadın ve azınlık sanatçıyı içeren 20. yüzyılın ikinci yarısına ait eserler değer kazanmaya başlayabilir: 2017'de Jean-Michel Basquiat'ın İsimsiz (1984) adlı tablosu 110,4 milyon $ (85,4 milyon £) ile müzayedede satılan en pahalı çağdaş sanat eseri olarak yeni bir rekor kırdı. Kerry James Marshall da Past Times (1997) adlı tablosuyla 21.1 milyon dolar gibi şaşırtıcı bir rakam elde ederek yaşayan Afro-Amerikan sanatçılar arasında yeni bir rekora imza attı.
Çoklu fütürizm
Chicago Sanat Enstitüsü'nde mimarlık ve tasarım küratörü olan Maite Borjabad, "tahmin bile edemeyeceğiniz şeylerin olmasına hazır olmamız" gerektiğini söylüyor. Başka bir deyişle, tek bir geleceği tahmin etmeyi bekleyemeyiz, bunun yerine birçok geleceğe hazırlanmalıyız.
Müze sadece bir şeylerin var olduğu bir yer değil, aynı zamanda başka seslerin de duyulabileceği bir platform. Dolayısıyla Borjabad'a göre küratör bir tür arabulucudur. Örneğin komisyonlar aracılığıyla müze sadece sanat eserlerinin sergilendiği bir yer değil, aynı zamanda yeni eserlerin üretilmesi için bir "fikir kuluçka merkezidir." BBC Culture'a verdiği demeçte, "Bence gelecek çoklu ve çoğuldur, tek bir gelecek değildir" diyor. "Kültürel kurumlar ve koleksiyonlar son derece politiktir ve çok dogmatik bir tarih anlayışını sürdürmüş ve sağlamlaştırmıştır" diye devam ediyor. "İşte bu yüzden Art Institute gibi koleksiyonlar, yalnızca bir tarihi değil, çoğul tarihleri yeniden yazmamıza yardımcı olacak mükemmel materyaller."
2040 yılında sanat, sanat gibi görünmeyebilir (resim olmadığı sürece) ama diğer her şey gibi görünecek, sanatçıların kendileri kadar çok ve çeşitli zamanın ruhunu yansıtacak. Siyasi karışıklığa öncülük eden sanatçı-aktivistler olacak; yeni ortamlar ve alanlar (hatta uzayda) keşfeden resmi deneyciler olacak ve Latin Amerika, Asya ve Afrika'da güçlü pazarlar ortaya çıkacak.