İklim değişikliği Türkiye’yi nasıl etkiliyor?

İklim değişikliği Türkiye’yi nasıl etkiliyor?

Son yıllarda yaz aylarının uzun, sıcak ve bunaltıcı geçtiğini fark etmenin ötesinde hem doğadaki yansıması hem de insana yaşattıklarıyla derinden yaşıyoruz. Şehir yaşamı da risk altında.

Ne yazık ki ısı artışları sadece bir his değil; bilimsel olarak da kanıtlanmış bir gerçek. İklim değişikliği, artık sadece kutuplardaki buzulları değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki şehir yaşamını da etkiliyor. Özellikle son dönemde Türkiye’nin birçok bölgesinde artan hava sıcaklıkları, özellikle kentlerde hayatı son derece zorlaştırıyor. Sadece sıcakları hissetmek ve serinlemek ihtiyacı dahi klimalar ya da vantilatörler nedeniyle şehir yaşamında kullanılan enerji kaynaklarını zora sokuyor. Sürdürülebilirlik anlamında enerjiyi baltalıyor adeta.

Sıcak hava dalgalarının süresi de uzuyor, gece serinliği azalıyor, nem artıyor, UV ışınlarına maruziyet yoğunlaşıyor. Bu etkiler; bazı şehirleri diğerlerinden daha fazla zorluyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve iklim bilimciler, Türkiye'nin özellikle kıyı şehirlerinde ve büyük metropollerinde sıcaklık artışının daha yoğun hissedileceğini öngörüyor. Kırılganlık ise yalnızca sıcaklıkla ilgili değil tabii ki. Kırılganlık, şehirlerin, nem oranı, gece ısısının düşmemesi, altyapı ve yeşil alan kapasitesi, betonlaşma ve şehirleşme yoğunluğu gibi faktörlerle doğrudan ilişkili.

Yüksek nem, rüzgar akımlarının azalması ve hızlı yapılaşma İzmir’i kırılgan bir hale getiriyor.
Yüksek nem, rüzgar akımlarının azalması ve hızlı yapılaşma İzmir’i kırılgan bir hale getiriyor.

Yazları yaşanması daha zorlaşacak altı Türk şehri

Özellikle altı önemli metropol açısından her yıl yaz mevsimi çok daha zor bir hale geleceğe benziyor. Bunlar şöyle:

İstanbul: Yoğun betonlaşma, yüksek nüfus, azalan yeşil alanlar, kıyı etkisiyle artan nem kırılganlığın ilk ve temel nedenleri. Riskler arasında, ısı adası etkisi, gece sıcaklıklarının düşmemesi, klimasız binalarda sağlık sorunları sayılabilir. En temel olan ve öne çıkan sorun ise altyapının sıcak hava dalgalarına karşı hazırlıksız oluşu.

İzmir: Yüksek nem, rüzgar akımlarının azalması ve hızlı yapılaşma İzmir’i kırılgan bir hale getiriyor. UV ışınlarına artan maruziyet, termal stres, deniz seviyesinin yükselme tehdidi de riskler olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle sahil hattındaki ilçeler nispeten serin kalsa da şehir merkezi yazın çok bunaltıcı.

Adana: “Güneşe silah sıkma” esprilerine konu olan zaten yüksek sıcaklık değerlerine sahip Adana’da sıcaklıkların daha da artacak olması ve nemin bunaltıcılığı artırması bu güzel şehri de kırılgan hale getiriyor. Bu kentteki gölge alan eksikliği, kamusal serinleme alanlarının yetersizliği, gece ısısının çok yavaş düşmesi ise kentin risk unsurları. Sıcak hava dalgaları bu şehirde insan sağlığı için tam anlamıyla gerçek bir tehdit.

Antalya: Turizm merkezlerinin aşırı yoğunluğu, kıyı iklimine rağmen hissedilen sıcaklığın yüksekliği, Türkiye’nin turizmle yaşayan kenti açısından önemli bir kırılganlık. UV indeksinin çok yüksek olması, yaz aylarında su tüketimi ve elektrik talebinin zirveye ulaşması kentin riskleri. Tatil için ideal görünen şehir, yazın sakin yaşam açasından çok fazla zorlayıcı hale gelebilir.

Diyarbakır: Karasal iklimin etkisiyle gündüz çok yüksek, gece ise çok düşük sıcaklık farkı kenti kırılgan hale getiriyor. Giderek artan yaz sıcaklığı, altyapı eksikliği, suya erişim sorunları kentin karşı karşıya olduğu riskler arasında başta gelenler. Kentte özellikle güneş altında kalma süresi arttıkça dış mekan yaşamı neredeyse imkansız hale geliyor.

Mersin: Yüksek nem oranı ve sıcaklık birleştiğinde hissedilen ısı çok daha artıyor. Aşırı terleme, uyku bozuklukları, çocuklar ve yaşlılarda sıcak çarpması riski söz konusu. Artan yapılaşma ile doğal hava sirkülasyonu engelleniyor.

: Bugünün ve geleceğin şehirleri yeşil alanların arttırılması gereken alanlar.
: Bugünün ve geleceğin şehirleri yeşil alanların arttırılması gereken alanlar.

Bunlar yapılabilir

İklim değişikliği tüm dünyayı ilgilendiren bir sorun. Bu sorunun yansıması salt doğada ya da salt kentte farklı çözümlere olan ihtiyacı beraberinde getiriyor. Bu noktaya gelirsek şehir düzeyinde alınabilecek bazı önlemler söz konusu elbette. Bunlar şöyle sıralanabilir:

- Yeşil alanların artırılması

- Serinleme alanları, gölgelikler ve kamusal su noktaları oluşturulması

- Isı yansıtıcı çatı ve yol kaplamalarının yaygınlaştırılması

- Kentsel dönüşümde enerji verimliliği yüksek, iyi yalıtımlı binalara öncelik verilmesi

- Sıcak hava erken uyarı sistemlerinin kurulması

Türkiye’de yaz ayları artık sadece “tatil sezonu” değil ne yazık ki! Yaz mevsimi aynı zamanda resmen hayatta kalma becerisi gerektiren dönemler haline geliyor, üstelik son derece hızlı bir biçimde! Özellikle yaşlılar, çocuklar, kronik hastalığı olan bireyler için bu değişim hayatî olabilir. Kent planlamacıları, yöneticiler ve vatandaşlar olarak bu yeni gerçeğe hazırlıklı olmamız gerekiyor. Çünkü geleceğin şehirleri, sadece estetik vurgularıyla değil; iklime dirençli özellikleriyle öne çıkanlar olacak.