Geçmişten bugüne şehirciliğin hikayesi

Geçmişten bugüne şehirciliğin hikayesi

Şehircilik, insanlık tarihinin en eski süreçlerinden biri. Kökleri antik dönemlere dayanan şehirleşme sürekli bir değişim ve gelişim halinde.

Her yıl 8 Kasım’da kutlanan Dünya Şehircilik Günü’nün doğuşu, şehircilik mesleğinin önemini ve topluma katkılarını vurgulamak amacıyla yola çıkan Arjantinli Profesör Carlos Maria Della Paolera sayesinde oluyor. 1949 yılında Paolera tarafından “Uluslararası Özel Anma Günü” olarak düşünülen Dünya Şehircilik Günü, ilk kez Buenos Aires'te düzenleniyor. Aynı yıl, Prof. Dr. Tahsin Yücel’in girişimiyle Türkiye’de de kutlanmaya başlayan bu özel gün, zamanla uluslararası bir boyut kazanarak Birleşmiş Milletler tarafından da destekleniyor. Bu anlamlı gün, şehirlerin tarihsel gelişimi ve şehircilik alanındaki farklı yaklaşımlar üzerinde düşünmemize de vesile oluyor.

Şehircilik, insanlık tarihinin en eski süreçlerinden biri ve kökleri antik dönemlere dek uzanıyor. İlkel tarım toplumlarından modern kentlere ulaşana kadar, şehirleşme sürekli bir değişim ve gelişim süreci geçiriyor. Antik dönemden bugüne şehirciliğin gelişimine bakalım.

Mısır şehirlerinde tapınaklar, piramitler ve saraylar gibi anıtsal yapılar inşa ediliyor; şehir planlaması bu yapıların etrafında şekillendiriliyor.
Mısır şehirlerinde tapınaklar, piramitler ve saraylar gibi anıtsal yapılar inşa ediliyor; şehir planlaması bu yapıların etrafında şekillendiriliyor.

Antik Dönem (MÖ 4000 – MS 500): İlk şehirleşme örnekleri Mezopotamya, Antik Mısır, İndus Vadisi ve Antik Çin’de ortaya çıktı. Bu dönemde şehirler, tarımın gelişimiyle birlikte nüfusun belirli alanlarda yoğunlaşması sonucu oluştu. Dahası sosyal ve ekonomik merkezler olarak şekillendi. Şehir planlamasında surlar, tapınaklar, saraylar ve ticaret alanları öne çıktı. Bu coğrafyalar, tarım için elverişli topraklara sahip olduklarından, insanların sürekli olarak yerleşip topluluklar halinde yaşamalarına imkan veriyordu.

Bu kapsamda ele alındığında ilk şehirleşme örneklerinden bazıları Mezopotamya bölgesinde, yani Fırat ve Dicle nehirleri arasında kuruldu. Buradaki en eski şehirlerden biri olan Uruk, MÖ 4000 civarında Sümerler tarafından inşa edildi. Sümerler, aynı zamanda ilk yazılı kanunları oluşturarak toplumsal yaşamı düzenlemeye yönelik önemli adımlar attı.

Antik Mısır’ın insanları da Nil Nehri Bölgesi’nde kurduğu şehirlerde gelişmiş tarım uygulamaları yapıyordu. Memfis ve Teb gibi şehirler ise Mısır’ın önemli idari ve dini merkezleri olarak biliniyordu. Mısır şehirlerinde tapınaklar, piramitler ve saraylar gibi anıtsal yapılar inşa ediliyor; şehir planlaması bu yapıların etrafında şekillendiriliyordu. 

Orta Çağ dönemindeki şehirlere bakıldığında, genellikle kale ve surlarla çevrili, savunma odaklı yerleşimlerin öne çıktığı görülüyor.
Orta Çağ dönemindeki şehirlere bakıldığında, genellikle kale ve surlarla çevrili, savunma odaklı yerleşimlerin öne çıktığı görülüyor.

Orta Çağ ve Rönesans Dönemi (500-1500): Orta Çağ’ın özelliklerine baktığımızda ise bu çağda şehirlerin genellikle kale ve surlarla çevrili, savunma odaklı yerleşimler olarak öne çıktığını görüyoruz. Ancak Rönesans’ın başlamasıyla birlikte Avrupa’da şehircilik anlayışı değişti. Şehirler, sanat, bilim ve kültürün geliştiği merkezler olmaya başladı. Bu dönemde şehirlerin estetik ve işlevsel yönleri ön plana çıktı. Yine geometrik düzenlemelerle şekillendirilen meydanlar, geniş caddeler şehirleşmeye hakim oldu.

Sanayi Devrimi ve Modernizm (18 – 20’inci yüzyıl): Sanayi Devrimi ile birlikte şehirler, büyük göçler ve nüfus artışı nedeniyle hızlı bir şekilde büyüdü. Bu dönemde yoğun ve plansız yerleşimler ortaya çıktı. Sağlıksız yaşam koşulları ve çevresel sorunlar da artış gösterdi. 20’inci yüzyıl başında ise modernizm akımıyla birlikte daha düzenli ve fonksiyonel şehir planlamaları yapıldı. Bu dönemde Le Corbusier gibi öncü mimar ve şehir plancıları, “fonksiyonel şehir” kavramını ortaya attılar. Buna göre şehirler belirli işlevlere göre bölündü.

21’inci yüzyılın akıllı şehirleri: Günümüzün şehircilik anlayışına baktığımızda da teknolojinin etkisiyle yaşanan hızlı dönüşüm öne çıkıyor. Özellikle akıllı şehir konsepti, dijital alt yapı ve veri analizi yoluyla şekillenen şehirlerin kent sakinlerinin yaşam kalitesini artırması amaçlanıyor. Aynı zamanda sürdürülebilirlik de şehircilik politikalarının merkezinde yer alıyor. Enerji verimliliği, yeşil alanların korunması, ulaşımda karbon ayak izinin azaltılması gibi hedefler doğrultusunda planlamalar yapılıyor. Günümüzde “kapsayıcı şehir” anlayışıyla tüm toplumsal kesimlere hitap eden alanlar yaratmak, şehircilik politikalarının öncelikli hedefleri arasında geliyor.

Ekolojik şehircilik, çevresel sürdürülebilirliği ön planda tutan yaklaşımıyla öne çıkıyor.
Ekolojik şehircilik, çevresel sürdürülebilirliği ön planda tutan yaklaşımıyla öne çıkıyor.

Günümüzde şehircilik türleri

Şehircilik, farklı dönemlerde ortaya çıkan çeşitli yaklaşımlar ve modellerle şekilleniyor ve tıpkı yaşayan bir organizma gibi varlığını sürdürüyor. İşte bu yaklaşım ve modellerden bazıları:

Fonksiyonel Şehircilik: 20’inci yüzyılda Le Corbusier gibi mimarların savunduğu bu yaklaşımda, şehirlerin işlevlerine göre bölümlere ayrılması hedefleniyor. Konut, ticaret, endüstri ve rekreasyon alanları birbirinden ayrılarak daha düzenli bir yaşam alanı oluşturulması amaçlanıyor.

Ekolojik Şehircilik: Çevresel sürdürülebilirliği ön planda tutan bu yaklaşımda ise yeşil alanların korunması, enerji verimliliği, su kaynaklarının yönetimi ve atık yönetimi gibi unsurlar önceliklendiriliyor.

Akıllı Şehircilik: Dijital teknolojilerin entegrasyonuyla şehirlere yönelik hizmetlerin iyileştirilmesini amaçlayan bu modelde de internet, nesnelerin interneti, veri analitiği, sensörler ve yapay zeka gibi teknolojiler kullanılarak şehirlerin yönetimi optimize ediliyor.

Kapsayıcı Şehircilik: Sosyal eşitlik ilkesine dayanan bu yaklaşım, toplumdaki tüm kesimlerin şehre tam anlamıyla entegre olmasını ve şehir imkanlarına erişimini hedefliyor. Erişilebilirlik, toplumsal uyum ve sosyal destek mekanizmaları bu yaklaşımın temel unsurları olarak kabul edilebilir.

Tarihi ve Kültürel Şehircilik: Tarihi dokunun korunması ve kültürel mirasın yaşatılması üzerine odaklanan bu yaklaşımda da şehrin geçmişini gelecek nesillere aktarmak temel hedef. Özellikle UNESCO Dünya Mirası listesine giren şehirlerde bu tür şehircilik uygulamaları görülüyor.

Dünya Şehircilik Günü, şehirlerin geçmişten bugüne geçirdiği evrimi düşünmek için bir fırsat olduğu kadar gelecekte şehirlerin nasıl daha sürdürülebilir, kapsayıcı ve yaşanabilir hale getirilebileceği konusunda da yeni ufuklar açabilir. Her bir şehir kendi dinamikleri ve tarihsel birikimiyle benzersiz. Bu nedenle şehircilik planlamalarında tek bir modelin tüm şehirlere uygulanamayacağını unutmamak gerekiyor. Gelecek nesiller için daha iyi şehirler inşa etmek amacıyla sürdürülebilir, akıllı ve kapsayıcı şehircilik politikalarının yaygınlaşması umuduyla, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü kutlu olsun.