Yaz sezonu açıldı. Bu da demektir ki Türkiye’nin dantel gibi koylarında birbirinden güzel, hani deyim yerindeyse “rüya gibi” yatlar göreceğiz yine.
Yat limanı ya da marina, küçük teknelerin ya da yatların barınabilmesi için özel bir mendirekle deniz içinde çevrilmiş bir alanı tanımlamak için kullanılan kelimeler. Bu marinalar özel de olabiliyor kamu teşebbüsü de. Yat sahipleri de belli bir aidat ödeyip bu limanları kullanabiliyor. Yat limanlarında yatların ve yatçıların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak tesisler bulunuyor. Tatlı su, teknelere kadar taşınan benzin, elektrik hattı, bakım ve tamir gibi hizmetler; her türlü denizcilik malzemesi, kişisel bakım malzemesi, giyim hatta iç giyim eşyaları satan dükkanlar; market, bar, duş, otopark, restoran da yat limanlarının birer parçası.
Marinalar yine dolacak
Türkiye’de İstanbul, Çanakkale, İzmir, Muğla, Balıkesir, Aydın, Antalya ve Mersin’deki yat limanlarının sayısı 50’ye yakın. Buralarda her yaz standart bir hareketlilik yaşanır ama iki yıldır daha olağan dışı bir hareketlilik var. Çünkü salgın sebebiyle Türkiye’de de dünyada da yat ve tekne turizmine bir eğilim var. Bu konuya sonra değineceğiz çünkü önce teknelerle ilgili daha farklı şeyler anlatmak istiyoruz.
Yat tasarımı, sevda işi
Yatlar, yapım malzemesine, yelkenli veya yelkensiz oluşuna, gövde şekline, stiline, tek ya da daha fazla sayıda gövdeye sahip olmasına hatta kullanım amacına, suda kayıcı veya su yarıcı oluşuna göre sınıflanabiliyor. Elbette en genel olarak da yelkenli ve motoryat olarak ikiye ayrılıyorlar.
Yat tasarımı ise gövde, dış tasarım ve iç tasarım olarak üç farklı kategoride ele alınıyor. Gövde tasarımı teknenin sağlamlığını, sudaki dengesini, teknenin suda yol alma performansını belirlediği için hassas ve doğruluk hesaplamaları gerektiren, yalnızca gemi inşaat mühendislerinin üstlenmesi gereken bir tasarım alanı. Çünkü hem teknik mühendislik hem de yaratıcılık gerektiriyor.
Mekanik, elektrik, makine ve sevk sistemleri, tanklar ve tüm teçhizatın yerleşimi de gövde tasarımının bir parçası. Dış tasarıma “stil tasarım” da deniyor ve teknenin su dışında kalan kısımlarının tasarımını ilgilendiriyor. Bu da kullanım amacına ve estetiğe bağlı olarak farklılık gösteriyor. İç tasarım ise teknenin içinde kalan alanların tasarımını ilgilendiriyor. Genel olarak iç mimar ve endüstri tasarımcıları tarafından yapılan iç tasarımda konfor ve işlevsellik başrol oynuyor.
Mühendisler, mimarlar ve iç mimarlar…
Yatlarda beş şey “arananlar” ya da “beklentiler” listesinin değişmezleri arasında ve bunlar da sağlamlık, güvenilirlik, performans, konfor ve lüks! Belki “lüks” biraz değişkenlik gösterebiliyor çünkü lüksün sınırı yok; hem yat müşterisinin ne kadar parayı gözden çıkardığıyla hem de müşterinin lüks anlayışıyla paralellik gösterebiliyor. Farklı bir bakış açısıyla, durum otomobillerdeki gibi. Zaten birbirinden farklı yat markalarının sürekli daha yeni, daha iyi, daha hızlı vb. modeller üretme sebebi de bu. Burada tasarımcıya düşen ise müşterinin de isteklerini göz önüne alarak yatın estetik görünümüne artılar kazandırmak oluyor. Çünkü bir yatta teknik açıdan bulunması gerekenleri belirlemek zaten gemi inşaat mühendislerinin işi. Farklı bir ifadeyle işin içine fizik ve matematik giriyor. Ancak yat tasarımının bir de sanat tarafı var ve sanatın hakim olduğu o tarafa da asıl ilham veren doğa!
Teknelerin, doğadan da ilham alan dış tasarımında, tüm çizgilerin göze güzel görünebilmesi gerekiyor. Bunun için de akıcı formlar, dolayısıyla estetiğin temelini oluşturanlar en çok tercih edilenler… Eskiden tekne tasarım ustaları “forma çekme” adı verilen bir yöntemle güzel tekne formları ortaya çıkarırmış. Çünkü o yüzyıllarda yapım malzemesi olarak sadece ağaç kullanılırmış ve ustalar da herhangi bir çizim olmaksızın sadece kullandıkları ahşabın sergilediği karakteristik özelliklere bakarak tekneleri tasarlarmış. Dolayısıyla aranan estetiği, kullandıkları malzemenin yapısında bulur, onu ortaya çıkarırlarmış. Günümüzde ise tekneler hayli farklı tasarlanıyor. Her şey bir yana üç boyutlu tasarım programları var. Bu programlar sayesinde yüzeyin eğriliği en doğru şekilde analiz ediliyor. Kağıt-kalem, hesap-kitap gerekmeden kusursuz bir pürüzsüzlüğe sahip, olması gerektiği kadar eğri, olması gerektiği kadar içbükey veya dışbükey bir de üstüne sade ya da karmaşık tasarımlar gerçekleştirilebiliyor. 3D modelleme programları ise hayal gücünü somutlaştırıp yatın model halini önümüze koyuyor.
Dün de bugün de ilham kaynağı doğa
Elbette tek fark kağıt-kalemden bilgisayarlı tasarıma geçiş değil. Örneğin çevreci arayışlar da söz konusu, ekonomik arayışlar da. Yine de yakın geleceğin yat tasarımlarına baktığımızda gelişen 3D yazıcıların önemli bir rol oynayacağını söylemek mümkün. Şu anda metal tozunu tanecik boyutunda lazerle birbirine kaynatarak 3D yazıcılarla paslanmaz çelik parçalar üretilebiliyor. Bunun tek bir anlamı var: Yakın bir gelecekte, yatların gövdesi ve üst yapısı tamamıyla 3D yazıcıdan çıkabilir!
Hem ekonomik hem ekolojik olmasından dolayı elektrikli motorların daha fazla tercih edileceğini söyleyebiliriz. Kimine göre gövde tercihleri de değişecek çünkü teknelerin çoğu hala tek gövdeli klasik formda ve bu da aracı verimsiz kılıyor. Çok gövdeli katamaranlar ve trimaranlar bir yana kanatları sayesinde suya sürtünmeden ancak su yüzeyinden belli oranda yükselerek yol alan, bu sayede daha hızlı giden ve bilgisayar destekli hidrofoil tasarımlarıyla dengeyi algılayan tasarımlar da beklentiler arasında.
Yine de tekne sevdalılarının hiç değişmeyen iki temel beklentisi var: Hız ve verimlilik! Daha açık ifade etmek gerekirse teknelerle ilgili temel kriter, mümkün olduğunca az yakıt ve güç tüketerek olabildiğince hızlı gitmesi! Manevra kabiliyetleri de önemli elbette. Motoryatlarda bunun için pervane, dümen, egzoz sistemlerinin bir arada bulunduğu, klasik şaftlı pervane sistemine göre ortalama yüzde 30 daha verimli pod drive denen yeni sevk sistemleri var. Bu pod drive sayesinde bir kumanda kolu ile her türlü manevrayı kolayca yapmak mümkün. Bunlar nispeten yeni teknolojiler ve yat satın alanlar artık bu teknolojileri araçlarında görmek istiyor.
Denizin üstü, tercih sebebi
Yatlar, tekneler denizin üzerinde süzülüyorsa onlar sadece rüzgar ya da motor gücüyle değil sevgiyle de yol alıyor. Çünkü bu başka bir zevk, başka bir tutku; yürekten bağlanmak gerekiyor. Yalnız geçen yaz da gördük ve eminiz bu yaz da göreceğiz: Yatlar, tekneler artık değişen tatil anlayışımızın da göstergesi.
Türkiye’de salgın öncesi 35 milyar dolarlık turizm gelirinin yüzde 20’si denizlerden elde ediliyordu. Bunda da seyir halindeki hemen tüm deniz araçları rol oynuyordu. Salgınla birlikte belki karadaki turizm darbe aldı ama denizlerde tam tersi yaşandı. Mavi Tur taleplerinde patlama yaşandı örneğin. Dahası, yurt dışından da pek çok ziyaretçi deniz yoluyla ülkemize geldi. Özel yat ve tekne kiralayan firmalar 2020 yılı bahar aylarından itibaren hemen hiç ara vermeden çalıştı. Soğuk iklimlerden gelenler sayesinde Haziran sonuna kadar rezervasyonlar doldu. İç turizm sayesinde de temmuz ve ağustostaki doluluk oranı şimdiden yüzde 80’leri buldu.
Ailece tatil yapmak, sevdikleriyle, kafa dengi arkadaşlarıyla birkaç hafta geçirmek, beş yıldızlı otel konforunu kalabalıktan uzakta yaşamak ve bir yandan da virüsten, hastalıktan uzak kalmak isteyenler tıpkı geçen yıl olduğu gibi bu yıl da tekneleri, yatları tercih ediyor. Bunun bir sebebi de teknelerde kişi sayısının farklılık gösterebilmesi. Dört kişilik tekne de var 30 kişilik de.
Kalabalıktan ve virüsten uzak
Deniz araçlarına bu ilgi sadece bize özel değil. COVID-19 salgınıyla birlikte dünyadaki hemen her sektörde küçülme yaşanırken tekne ve yat satışlarının yüzde 140 arttığı biliniyor. Hatta Amerikan Ulusal Tekne Üreticileri Birliği verilerine göre yeni tekne satışları 2020 yaz aylarından bu yana, aylık ortalama 31 bin adetle devam ediyor. En düşük satış seviyesi ise yılbaşı civarında gerçekleşmiş. Süperyat satışlarındaki artış ise yüzde 46 ile rekor seviyede!
Siz de şu ya da bu sebeple tekne, yat hatta belki de süperyat satın almış olabilirsiniz. O zaman ilk olarak Quick Sigorta’nın Tekne Sigortaları ve Yat Sigortaları’nı incelemenizi öneririz. Tekne Sigortaları, gemilerin kötü hava şartları, fırtına, karaya oturma, çarpma ve çarpışma sonucu uğrayacağı zararları teminat altına alırken Yat Sigortaları da yatların denizde, karada, tamirde, çekek yerinde ve depoda iken yatların gövdeleri, motor veya makineleri, servis botları, donanım ve ekipmanları deniz veya diğer rizikolara karşı teminat altına alır. Üçüncü şahıslara verilecek maddi ve bedeni zararlar da bu sigorta kapsamı altına alınabilmektedir.
Detaylı bilgi için: