Sahaf kültürü yıllardır Türkiye’de usta - çırak ilişkisiyle devam ettirilmeye çalışılıyor. Biz de İstanbul’un sahaf denilince akla gelen ilçeleri Kadıköy ve Taksim’deki sahafları dolaşıp sessiz sakin biriktirdikleri kitaplarımızı ve anılarımızı konuştuk.
Kitaplarla bağ kurup satmak istemeyenler, kitap toplamak için gittikleri evlerde ilginç anılara şahit olanlar ve daha fazlası… İstanbul’da sahaf kültürü gencinden yaşlısına birçok emekçi tarafından devam ettiriliyor. QBlog olarak şehrin bilindik sahaflarıyla yaptığımız röportajlarda aldığımız yanıtlar oldukça dikkat çekici.
Teknolojik gelişmelerle birlikte çoğu kişi sahaflık mesleğinin biteceğini düşünse de özellikle bu mesleğe uzun yıllar gönül vermiş sahaflar, bu konuda geleceğe daha umutla bakıyor. İstanbul’un en eski ve en köklü sahaflarından Turkuaz Sahaf’ın kurucusu Emin Nedret İşli, “Teknolojik gelişmelerin nimetlerinden sahaflar da yararlanıyor. Şu an Nadir Kitap’ta 6 milyona yakın kişi Türkiye’ye ve yurt dışına satış yapıyor. Nadir bulunan kitapların bazen sayfaları hasarlı olabiliyor, bu durumda internetten pdf formatını bulup sorunu giderebiliyorsunuz. Bunlar bir nimet. Ama tabii teknolojinin bir yandan gazete ve dergi satışlarını öldürdüğünü de göz ardı edemeyiz. Bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum. Umberto Eco’nun ‘Kitaplardan Kurtulacağınızı Sanmayın’ kitabını okuyun” diyerek bu mesleğin kitaplar var oldukça devam edeceğini belirtiyor.
Öte yandan, Eflatun Sahaf’ı 10 yıldır işleten Hakan Yıldırım ise “Sahafların geleceğiyle ilgili bir sıkıntısı yok bence, kitap olduğu sürece sahaflar da olacak. Ama belki gelecekte sadece internetten satış yapan sahaflar olabilir, şimdi de bu şekilde çalışan sahaflar var” diyerek mesleğin ileride yok olmayacağını, evrilerek değişebileceğini öne sürüyor.
Ancak 34 yıldır işlettikleri aile dükkanı olan Sevgi Kitabevi’nin çalışanlarından Hanife Akman ise “Sahaflar can çekişiyor ama yine de keyifli bir iş olduğu için dayanıyoruz, direniyoruz” diyerek mesleğin gelecek kaygılarının olduğundan söz ediyor.
“Günümüz kitaplarının bir yüzyılı devirip devirmeyeceğinden emin değiliz”
Mesleğin geleceği konusunda sahaflar ikiye bölünmüş durumda ancak eski kitaplar ile yeni kitapların kıyaslanmasında eskilerin daha değerli olduğu konusunda çoğu sahaf birleşiyor. Taksim Aslıhan Pasajı’ndaki Barış Sahaf’ta satışlarını gerçekleştiren, 53 yıldır bu işle uğraşan Halil Bingöl “Eskiden kitabı basan, kitabı tertip eden yani dizen, kitabın kapağını dahi yapan insanlar sanatkârmış. Kitabın içeriğini okumadan kapağını yapmazlarmış. Kapak resimlerini ressamlar yaparmış ama şimdi kitap kapaklarında aynı kompozisyon, aynı güzellik yok” diyerek eski kitapların üzerinde daha incelikli çalışıldığının altını çiziyor.
Aynı zamanda Sahaflar Birliği Derneği başkanı olan Emin Nedret İşli ise “1920’ler, 1930’lardan itibaren basılan kitaplardan yok olan hiç olmadı. Dolayısıyla kağıtları ve ciltleri açısından dünyanın sonuna dek var olacaklar. Ama bugün basılan kitapların basımında kullanılan kimyasal maddeler nedeniyle günümüz kitaplarının bir yüzyılı devirip devirmeyeceğinden emin değiliz” diyerek yeni kitapların geleceğe aktarımının basım tekniklerinden ötürü sorun yaratabileceğine vurgu yapıyor.
8 bin TL’ye gazete satılıyor
Sahaf deyince çoğu kişinin aklına genel olarak maliyeti düşük kitaplar gelse de aslında sahaflarda orta ekonomik sınıfa mensup birinin bile alamayacağı kadar pahalı, nadir eserler bulunabiliyor. Özellikle çok eski sahaflarda bulabileceğiniz bu eserlerin fiyatları eserin yazıldığı yıla ve nadirliğine göre değişebiliyor. Müzayedeler aracılığıyla da satılabilen nadir eserlere genel olarak koleksiyoncular ve araştırmacılar rağbet gösteriyor. Sahaf Alperen Ekrem İlbey, Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu adlı romanının 1900 yılı baskısını 5 bin TL’ye sattığını; Kağıt Gemi Kitabevi’nin sahibi Gürsel Özer ise İttihat ve Terakki Gazetesi’ni 8 bin TL’ye ismini belirtmek istemediği önemli bir devlet adamına sattığını belirtiyor.
Uzun yıllardır bu işi yapan Emin Nedret İşli ve Halil Bingöl gibi sahaflar 1500’lü yıllara ait eserleri satarken, yeni yetişen sahaflar daha çok popüler kitapların ikinci ellerini satıyor. Ancak kimi zaman Martı Sahaf’ta arkadaşıyla ortak olarak çalışan Bertan Coşkun gibi altı 10 yıl arası bir süredir bu işi yapan sahaflar da çok eski kitapları satabiliyor.
“Kitaplarla konuşmanız lazım”
Aslıhan Pasajı’nın en köklülerinden Halil Bingöl’ün “Kitaplarla konuşmanız lazım; onlar size bir şey söyler, siz ona söylersiniz” diyerek anlattığı sahaflık mesleği, pek çok yaşantıya şahit olunması açısından bu işi yapanlar tarafından kolay bırakılacak bir meslek olarak değerlendirmiyor. Bingöl, “Zaten kitapları sevmeyen insan bu işi yapamaz” diyerek durumu özetliyor.
Sahaflık, kitaplarla haşır neşir olmanın yanında bir süre sonra sahafın o kitapla bağ kurmasına sebep oluyor. Alperen Ekrem İlbey, “Müzik ve Müzisyenler Ansiklopedisi adlı kitabı çok beğeniyordum, satmak istemiyordum hatta bu yüzden fiyatını yüksek söyledim ama o kişi yine de aldı” diyerek sahafların kitaplarla kurduğu özel bağa değiniyor.
“Şimdi nasıl kaybolup gittiysen bu kitap da seninle birlikte kaybolup gitsin”
Öte yandan, sahaflar kimi zaman kitaplarını satan kişilerle de ilginç anılar yaşayabiliyor. Taksim Demirören AVM’nin en üst katında yer alan ve diğer sahaflardan farklı olarak bu işi AVM’de yapması gerekçesiyle kendisini “Cumhuriyet tarihinin ilk modern sahafı” olarak tanıtan Pami Sahaf Pera’nın sahibi Tolga Gürocak, “Edirne’de bir köşkten bir kütüphane almaya gitmiştik. Adam ağlaya ağlaya verdi bize kitaplarını, ağlarken bir yandan da her kitapla ilgili anısını anlattı. Kitapları satan o kişi birkaç yıl sonra rahmetli oldu.” dedi.