Geniş kitlelerce takip edilen bilim kurgu literatürüne, “2 Ocak Bilim Kurgu Günü” ile saygı duruşu gerçekleşiyor. Bilim kurgunun doğuşu ve günümüze kadar aldığı yol hayli uzun ve zorlu olsa da türün var oluşu ve geleceği yıldızlar kadar parlak.
Yeni yıl sonrası bir başka renkli kutlama, 2 Ocak Bilim Kurgu Günü. Peki neden 2 Ocak seçilmiş? 2 Ocak, bilim kurgunun babası kabul edilen Isaac Asimov’un doğum günü. Çok üretken bir yazar olan bugüne kadar toplamda beş yüzden fazla kitap, kısa öykü ya da düzeltme eser verdiği bilinen Asimov’un ortaya koyduğu *“Robotiklerin Üç Yasası”nın bugünün eserlerine de etkisi büyük. Amerika'da büyüse de 1920 yılında Rusya'da doğduğu bilinen Asimov’un resmi doğum günü 2 Ocak kabul ediliyor. Resmi bir otorite tarafından belirlenmeyen Bilim Kurgu Günü ilk kez 2012 yılında Asimov’un doğum günü olan 2 Ocak’ta geniş kitlelerce kutlanmaya başlıyor.
İngilizcesi “Science Fiction” olan “bilim kurgu” sözcüğü, 1926 yılında ilk bilim kurgu dergisi Amazing Stories (Şaşırtıcı Öyküler)’i yayınlayan Lüksemburg asıllı ABD vatandaşı Hugo Gernsback tarafından ortaya atılıyor. Türün takipçileri o günden bugüne bu sözü severek kullanıyor. “Bilim kurgu”nun TDK’ye göre tanımı ise şöyle: “Çağdaş bilim verileriyle düş gücünden oluşan film ya da roman.”
Bilim kurgu severlerin türü tasvir ederken özellikle temas ettikleri bir başka nokta da fantezi ile bilim kurgu arasındaki fark. Genellikle bilim kurgu eserleri yakın ya da uzak bir gelecekte geçiyor ve fanteziden farklı olarak bilim kurgu, doğaüstü ve büyülü olmaktan uzak duruyor.
Kimilerine göre ise destanlar ve mitoloji bilim kurgunun atası olarak kabul ediliyor. Hindistan’ın ünlü Mahabharata Destanı gibi. Yazıldığı dönemin çok ötesinde silah teknolojilerinden ve çeşitli gök cisimlerinden bahseden Mahabharata’nın MÖ 200 civarında kaleme alındığı iddia ediliyor. Elbette bu hala tartışmalı bir konu. Antik Hint destanı Mahabharata’da geçen tasvirler, bugünün teknolojisi ile yorumlandığında bilim kurgu izlenimi yaratıyor.
Aslına bakılırsa mitolojik hikayelerin birçoğunda bilim kurguya dair izler görmek mümkün. Ancak mitolojileri dışarıda tutarak bir bilim kurgu tarihi ortaya koymak istediğimizde, karşımıza çıkan ilk isim MS II. yüzyılda yaşayan Samsatlı Lukianos oluyor. Batı’da daha çok Lucian adıyla bilinen yazar, Dünya ötesi bir yolculuğu konu edinen ilk yazar. Yazarın özellikle “Gerçek Bir Öykü” (True Story) adlı çalışması, aynı zamanda “Dünyanın ilk erken bilim kurgu öyküsü” olarak da kabul ediliyor. Öyküde Lucian ve arkadaşları, bir tekneyle Herkül Sütunları’nın (Cebelitarık) batısındaki denizlere (Atlas Okyanusu) açılıyor. Lucian’ın zamanında Cebelitarık’ın ötesi henüz keşfedilmemiş. Bu gizemli su diyarında yol alan tekne aniden kopan fırtınayla göğe savruluyor. Macera, kahramanların Ay’da; Aylılar ve Güneşliler arasında yaşanan savaşlara tanık olmasıyla devam ediyor.
Lukianos’dan yüzyıllar sonra astronom Johannes Kepler’in 1608 yılında kaleme aldığı “Somnium” da tarihçiler tarafından “ilk çağdaş bilim kurgu yapıtı” olarak kabul ediliyor. Isaac Asimov ve Carl Sagan gibi önemli isimler de Somnium’un ilk çağdaş bilim kurgu yapıtı olduğu konusunda hemfikir. Kepler’in bir bilim insanı olması dolayısıyla işlediği öyküyü, bilimsel bir perspektif ve kaygıyla ele alması, eserin çağdaş bilim kurgunun neredeyse tüm evrensel kalıplarını taşımasını sağlıyor. Tek fantastik nokta yolculuğun periler tarafından çekilen bir taşıtla gerçekleşiyor oluşu!
Cyrano de Bergerac’ın “Ay’da Gezi” (1650)’si içeriğiyle zamanının ötesine geçiyor. Kitapta Ay’a yolculuk, bugünkü teknolojiyi yansıtır bir biçimde fişekler kullanılarak yapılıyor, ayrıca Cyrano eserinde, gramofon ve paraşüt gibi buluşları da öngörüyor. Fransız Filozof Voltaire, “Mikromégas” (1752) adlı kısa bir öykü yazarak çağdaş bilim kurgunun gelişimine katkıda bulunuyor. Voltaire’in bu öyküsü sayesinde “Dünya dışından gelen yaratık” kavramı da literatüre giriyor.
Çağdaş bilim kurgunun önemli örneği: Frankenstein
Ünlü İngiliz yazar Mary Shelley’nin ilk kez 1818 yılında yayımlanan “Frankenstein ya da Çağdaş Prometheus” adlı ölümsüz eseri de çağdaş bilim kurgunun önemli örneklerinden biri. Romanda, üstün insana ulaşmak isteyen çılgın bir bilim adamı sonunda bir canavar yaratıyor. Bu eser, kendisinden sonra gelen roman ya da film gibi çok sayıda bilim kurgu üretimine de esin kaynağı oluyor.
Yine 1800’li yıllarda çağdaş bilim kurgunun en güçlü kalemlerinden Jules Verne sahneye çıkıyor. Yazar, “Denizler Altında 20.000 Fersah”, “Ay’a Yolculuk” gibi yapıtlarıyla, günümüzdeki bilim kurguyu biçimlendiriyor. H.G. Wells de Jules Verne’in açtığı yolda ilerleyerek türün en önemli temsilcileri arasındaki yerini alıyor.
1900’lerin ortaları itibarıyla özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nde bilim kurgunun giderek gelişmeye ve yaygınlaşmaya başladığı görülüyor. Bu dönemin önemli yazarları arasında; Hugo Gernsback, Isaac Asimov, Robert A. Heinlein, Ray Bradbury, Ursula K. Le Guin, Frank Herbert geliyor. 1950 yılından sonraki dönemde ABD’deki politik ortamın da etkisiyle bazı yazarlar, bilim kurguya sığınarak türün daha da gelişmesine vesile oluyor. Tam da bu dönemlerde George Orwell, Arthur Conan Doyle, Karel Capek, Stanislaw Lem, Douglas Adams gibi başarılı yazarlar bilim kurguyu ABD dışında da popüler hale getiriyor. Günümüzde de yukardaki yazarların birçoğunun eserleri yeni eserlere ve filmlere ilham veriyor.
Bilim Kurgu türünün okunması gereken kitapları
Bilim kurguyla ilgilenen herkesin mutlaka okuması gereken aşağıdaki kitaplardan bazıları beyaz perdeye de taşındı.
1- Mülksüzler - Ursula K. Le Guin: Le Guin’in ilk eserlerinden Mülksüzler, 1974 yılında yayımlanmış ütopik bir bilimkurgu romanı. Kitap; 'Anarres' ve 'Urras' adlı farklı ilkeleri savunan bir ikili dünya sisteminde geçiyor.
2. Ender'in Oyunu - Orson Scott Card: 1985 yılında yayımlanan askeri bilimkurgu romanı, "Bugger" denilen uzaylı böceklerin saldırdığı geleceğin dünyasına götürüyor bizi. Peki, Bugger’larla savaşmak için yetiştirilen çocuklar arasında bulunan romanın kahramanı Ender Wiggin’in zekası bu savaşı kazanmak için ne kadar yeterli?
3. Biz - Yevgeni Zamyatin: 26’ncı yüzyılda geçen romanda insan doğadan ve kendi “ben”liğinden koparılıp bürokratik devlete teslim oluyor. İnsanların adları değil, numaraları bulunuyor. Saydam, cam duvarların arkasında yaşayan insanların her dakikası devletçe denetleniyor. Erkek ve dişi numaralar yalnızca, izin belgeleriyle önceden belirlenmiş saatlerde romantik (!) görüşmeler için bir araya geliyor.
4. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell: Alegorik, distopik ve politik bir roman olan Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, insanların her anlarının sistem tarafından kontrol altında olduğu bir dünyada geçiyor. Eser, Big Brother (Büyük Birader) ya da "düşünce polisi" gibi kavramları günümüze kazandırıyor.
5. Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley: Yazarın ilk ütopik romanı olan Cesur Yeni Dünya, insanlığa yapılan ağır bir eleştiri. İnsani duyguların yok edildiği ve her şeyin kontrol altında tutulduğu bir dünyada geçen Cesur Yeni Dünya, bilim kurgu türünde yazılmış en iyi eserlerden biri.
6. Fahrenheit 451 - Ray Bradbury: Fahrenheit 451, Ray Bradbury'nin 1951'de ilk defa basılan ünlü bilimkurgu romanı. Kitapların itfaiyeciler tarafından yakıldığı, insanların sadece televizyonda beyin yıkayıcı şovlar izlediği ve kitap bulundurup düşünen insanların yok edildiği bir gelecekte geçen kitap, adını kağıdın 451 Fahrenheit'ta tutuşmasından alıyor.
7. Otostopçunun Galaksi Rehberi - Douglas Adams: Seri, bir perşembe sabahı Arthur Dent adındaki bir İngiliz’in dünyadan otostopla kaçışına odaklanıyor. Bu maceranın sebebi, uzayda kestirme bir yol yapılması için dünyanın patlatılması. Patlamadan önce Ford Prefect adındaki bir uzaylı, Arthur Dent’i de yanına alarak Vogon inşaat gemisiyle dünyadan ayrılır. Otostopçunun Galaksi Rehberi beş seri olarak basıldı.
8. Cam Kule - Robert Silverberg: Kitap, tüm servetini, hırsını, umudunu ve tutkusunu yeryüzünden sonsuzluğa uzanan bir kule dikmeye adayan Simeon Krug’un hikayesini anlatıyor. Androidler aracılığıyla insan hakları ve köleliği irdeleyen kitap, modern çağ efendiliğini eleştiriyor.
9. 2001: Bir Uzay Efsanesi - Arthur C. Clarke: Uzay Macerası 2001 filmine de ilham veren “Bir Uzay Efsanesi”, Ay'da ortaya çıkarılan bir keşfe odaklanıyor. İlk kez güneş sisteminin derinliklerine gönderilen insanlar hedeflerine ulaşmaya çalışırken bir şeyler ters gidiyor. Ay'a ayak basmanın henüz hayal olduğu bir dönemde yazılan ve yüzyılımızın en yaratıcı filmlerden birine konu olan çarpıcı bir kitap. 2001: Bir Uzay Efsanesi, “İnsanın evrendeki yeri nedir?” sorusuna cevap arıyor.
10. Vakıf Serisi - Isaac Asimov: Kitaplar, Galaktik İmparatorluk’a odaklanıyor. İmparatorluğun çöküşü ve feodalizmin dönüşü, İkinci Galaktik İmparatorluk döneminden bir söylemle anlatılıyor. Seride, “Tarih tahmin edilebilir mi?”, “Toplum nasıl yönetilmeli?” ya da “İmparatorluklar neden yükselir ve çöker?” gibi sorulara cevap aranıyor.
Günümüzde izlenmesi gereken bilim kurgu filmleri
The Times gazetesinin 2021 yılı sonunda yayımladığı bu liste ise bugüne kadar yayınlanmış en iyi 10 bilim kurgu filmine işaret ediyor. İşte mutlaka izlenmesi gereken 10 bilim kurgu filmi:
1-ET (1982): Steven Spielberg imzalı 1982 yılı yapımı E.T. (The Extra-Terrestrial) meraklı bir uzaylı grubun, dünya ziyareti sırasında bir arkadaşlarını geride bırakmalarına odaklanıyor. 3 milyon ışık yılı uzaktan gelen bu sevimli yaratık korku içerisinde, hiç tanımadığı bir yerde tek başına kalıyor. Film, birçok farklı “izlenmesi gereken film” listesinde yer alıyor.
2- Star Wars (1977): Günümüzün bilim kurgu filmlerine ortam hazırlayan Star Wars, kurgusal bir uzay galaksisinde geçiyor. Uzaylı ırkları ve sahiplerinin emirlerini yerine getiren robotların yaşadığı evrende, gezegenler Galaktik Cumhuriyet yani Galaktik İmparatorluk üyesi olarak yerini alıyor. İyiler ve kötüler arasındaki savaş uzayda farklı bir boyutta tüm ihtişamıyla sürüyor.
3- Matrix (1999): Serinin son halkası 22 Aralık 2021’de vizyona giren “Matrix Resurrections” filmiydi. İlk filmde, saygın bir yazılım şirketinde çalışan Thomas Anderson (Keanu Reeves), gecelerini "Neo" adı altında program kırarak ve Matrix'i araştırarak geçiriyor. Esrarengiz şekilde Trinity ve Morpheus ile tanışan Neo, yaşadığı dünyanın aslında beyninde gerçekleşen bir simülasyondan ibaret olduğunu öğreniyor ve olaylar gelişiyor.
4- Alien- Yaratık (1979): Dünya'ya dönmeye hazırlanan kargo gemisi Nostromo'nun beş erkek, iki kadın ve bir kediden oluşan mürettebatı özel kabinlerinde uykudadır. Bilgisayar çevredeki bir gezegende yabancı bir yaşam türü tespit eder ve mürettebat uyanır. Ekip, gezegene gittiğinde terk edilmiş bir uzay gemisiyle karşılaşır. Burada yengeç benzeri bir yaratık mürettebattan Kane'in yüzüne yapışır. Karantina gereği gemiye alınmaması gereken Kane, arkadaşları tarafından gemiye alınır. Gemide artık hepsi için bir hayat mücadelesi başlamıştır.
5- Metropolis (1927): Yeraltında yaşayan işçiler zorlu bir yaşam sürerken, yönetici sınıf konforlu hayatlarına devam etmektedir. Times eleştirmenlerine göre şimdiye kadar yapılmış en etkili bilim kurgu filmi olarak kabul edilen Metropolis, Blade Runner’dan Terminatör’e kadar birçok filme de ilham verdi.
6- The Fifth Element- Beşinci Güç (1997): Geleceğin dünyasında geçen ve bir Luc Besson klasiği olarak kabul edilen filmin başrolünde Bruce Willis’i izliyoruz. Yapımda aşkın dünyayı nasıl kurtaracağına odaklanılıyor. Tam da bu nedenle, birçok Hollywood bilim kurgu filminde eksik olan romantizm ve dramaya yer vermesi sebebiyle bilim kurgu filmleri arasında farklı bir yeri var.
7- Maymunlar Cehennemi (1968): İlk kez 1968 yılında çekilen serinin son filmi, 2017 yılında yayımlandı. Filmde, maymunlar dünyayı işgal ediyor ve insanların yerine geçmeye çalışıyor. Merak edenler bu seriyi baştan sona izlemeli.
8- Sunshine- Gün Işığı (2007): Dünya'nın son umudu Icarus II adlı bir uzay gemisindeki sekiz kişilik erkek ve kadınlardan oluşan ekiptedir. Ekibin görevi güneşi tekrar hareket geçirmesi ve beslemesi beklenen bir nükleer başlığı taşımaktır. Bu yolculuk sırasında Dünya ile bağlantıları kesilir ve önemli görevde önemli kararlar almak için artık ekip baş başadır. Film, bilimsel gerçekleri ön plana çıkardığından bilim kurgu dünyasında önemli bir yerde.
9- Solaris (1972): Sinema eleştirmenleri tarafından çokça incelenen Tarkovski'nin ölümsüz eseri Solaris, bazı yerlerde Kubrick'in “Uzay Macerası: 2001”ine Rusya'nın beyaz perdeden verdiği yanıt olarak değerlendiriliyor. Birçok görüşe göre bu film, yeni bilim kurgu filmlerinin de temellerini oluşturuyor.
10- Logan's Run- Logan’ın Kaçışı (1976): Mükemmel bir gelecekte geçen hikayede, ultra-modern bir şehir, saat gibi işleyen bir sistem söz konusudur. Tüm bu mükemmelliğin bir bedeli vardır: 30 yaşında ölmek. 30 yaşına basan herkes, Carousel adlı çılgın bir teatral katliam gösterisinde öldürülüyor. 23’üncü yüzyılda geçen apokaliptik distopya Logan’s Run’da ‘sistem polisinin uyanışı’ hikâyesi izliyoruz.
KAYNAKLAR
bilimkurgukulubu.com
The Times
oggusto.com