Normalleşme sürecinde tatil planlarken de dikkat etmemiz gereken kurallar var. Kalabalık olmayan yerler tercih edilmeli. Sosyal mesafeye uyulmalı ve her gün plaj çantasında kişi başı dört maske bulunmalı.
Türkiye; koronavirüs salgınını önlemeye yönelik kısıtlamaların kalkmasıyla birlikte yeni normale alışmaya çalışırken, tatil planları yapanların aklında pek çok soru var: Koronavirüs denizden ya da havuzdan bulaşır mı? Plajdaki şezlonglar, duşlar, kabinler tehlikeli mi? Bu yıl yola çıkarken seyahat çantamızda neler olmalı?
Aslında tüm bu soruların cevapları bireysel olarak alacağımız önlemlerde gizli. Zira turizm işletmeleri bu yıl hükümetin belirlediği kurallar çerçevesinde hizmet verecek. Oteller misafirlerini yarı kapasiteleriyle ağırlayacak. Sahillerdeki şezlong sayıları azaltılarak sosyal mesafe kuralına uyulacak. Otellerdeki açık büfeler açılmayacak. Tüm personeller maske takacak. Ancak salgının yayılmasını önleme konusunda tıpkı işletmeler gibi tatilcilere de büyük görev düşüyor. Normalleşme sürecinde unutulmaması gereken en önemli unsur ölümcül virüsün hala aramızda olduğu gerçeği. İstanbul Rumeli Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Koruyucu Sağlık Uzmanı Prof. Dr. Oğuz Özyaral, normalleşme sürecinde tatil planlarken kişinin kendi sağlığını ve hijyen kurallarını asla göz ardı etmemesi gerektiğini vurguladı.
Doğayla iç içe bir tatil planı yapın
Tatil planı yaparken sosyal mesafeyi koruyabilmek için kalabalık olmayan yerleri tercih etmek gerektiğini ifade eden Prof. Özyaral, “Kişiler tatil anlayışlarıyla doğru orantılı olarak daha doğayla iç içe olabilecekleri planlar yapabilir. Örneğin kamp yapılabilir, trekking turlarına katılmak olabilir ya da mümkünse karavanla tatil yapılabilir. Bu yıl doğayla daha çok kaynaşıp solunabilir hava kalitesinin daha yüksek olduğu yerlerde tatil yapabiliriz.
Burada önemli bir nokta daha var, o da arkamızda çöp bırakmamak. Kimse kimsenin kirliliğini paylaşmak zorunda değil. Sokaklara, ormanlara asla maske atılmamalı. Bu şiddetli bir şekilde etrafa virüs yayılmasını sağlar. Bu yıl halk plajlarında tıklım tıklım denize girilmesini doğru bulmuyorum. Plajlarda da sosyal mesafe korunmalı. Plaj çantasında mutlaka kişi başı dört maske olmalı. Belki güneşlenirken maske takmak gerekli değil ama sonrasında yemek alanına giderken ya da bir şey almaya gittiğinizde maske takılmalı. Dört saatte bir maske değiştirilmeli. Islanırsa hemen değiştirilmeli çünkü ıslanan maskenin etkinliği kalmaz. Normalleşme sürecindeyiz ama asla unutmamamız gereken bir şey var: Virüs hala aramızda! Her gün tedavi olan kişi sayısı kadar yeni vaka çıkıyor. Sağlık bakanının uyarılarını dikkate almalıyız” dedi.
Plajda hayalet hastalar olabilir
Gerek iş ya da ev hayatımızda gerekse tatil sırasında sosyal mesafe kuralına dikkat çeken Prof. Özyaral, virüsün yayılabilme hızını çarpıcı örneklerle şöyle açıkladı: “Yüksek sesle konuşmak ya da bağırmak bulaşmayı artırıyor. Öyle ki çok yüksek sesle konuşulduğunda, bir kişi dakikada ağzından en az bin damlacık saçar. Bağırma esnasında çıkan bu bin damlacığın hareket etme hızı 15 ila 20 metre. Standart bir konuşma sırasında ise kişinin ağzında maske yoksa bu tükürüklerin ve damlacıkların yayılması iki metre, öksürük esnasında altı metre, hapşırıkta ise 40 metredir. Daha çarpıcı olanı kişi hapşırdığında damlacıklar saniyede 100 metre hızla hareket eder.
Güneş altında buharlaşma nedeniyle bu hız kırılıyor ve virüsün etkinliği azalıyor. Ancak plajda bile olsa çok yakın mesafede durulduğunda hastalığı taşıyan ama hasta olduğunun farkında olmayan kişiler yani hayalet hastalar tehlike arz ediyor. Bu da ileriye dönük bakıldığında vaka sayısının kontrolsüz çoğalmasına neden olabilir. İstemeyeceğimiz tablolarla karşılaşabiliriz. Bu nedenle tatil alanlarında da sosyal mesafenin korunması çok önemli.
Kalabalık sofralarda oturmak için hâlâ çok erken. Bir masada dört kişiden fazla oturmamalı. Eskisi gibi 20 kişilik masalar kurulmamalı. Masanın bir ucundan diğer ucuna seslenen kişinin ağzından çıkan partiküller virüs yayılımını artırır. Tütün ya da nargile içen bir kişi dumanı ağzından dışarı verdiğinde, akciğerlerinde ve üst solunum yollarında bulunan bütün partiküller dumanla birlikte dışarı yayılıyor. Virüs bu duman tabakasının içinde daha uzun süre asılı kalır. Bu nedenle kontrollü olmak zorundayız.”
Havlular yüksek ısılarda yıkanıyor
Doğa tatili tercih etmeyenlerin ise Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın belirlediği hijyen kurallarına uyan tüm işletmelerde güvenle tatil yapılabileceğini söyleyen Prof. Özyaral, otele giderken yanımızda havlu ya da nevresim götürmenin gerekli olmadığını söyledi. İşletmelerde hijyen kuralları gereği havlu ve nevresimlerin yüksek ısılarda yıkandığını ve ütülendiğini belirten Özyaral, “Yanımızda ne plaj ne de banyo havlusu taşımamıza gerek yok” dedi.
Duştan virüs bulaşmaz
Plajlardaki duşlar ve şezlonglar konusunda da vatandaşları rahatlatan açıklamalarda bulunan Özyaral, sözlerini şöyle sürdürdü: “Koronavirüs bir parazit ya da mantar değil. Bu nedenle plajdaki duşlar, kabinler ya da şezlonglar tehlikeli değil. Kurallara göre zaten şezlonglar her gün dezenfeksiyonu yapılarak müşterilere teslim edilecek. Ayrıca bir müşteri kalkar kalkmaz şezlong yeni müşteriye teslim edilmeyecek. Son derece disiplinli bir sistem olacak bu yıl otellerde. Bu nedenle vatandaşlar da müsterih olmalı. Denizde zaten tehlike yok. Havuzlar ise klorlandığı için koronavirüs havuzda yaşayamaz. Burada önemli olan şezlongların belirli mesafelerde yerleştirilmesi.”