Karbon yakalama teknolojisi fosil yakıtların bertarafı için kurtarıcı olarak görülüyor. Gerçekten öyle mi?
Sanayileşme bir yandan dünyayı geliştirirken bir yandan da gezegenin iklimine zarar veriyor. Endüstriyel üretim süreçlerinde fosil yakıtların kullanılmasıyla ortaya çıkan karbondioksit gazının iklim değişimi üzerindeki etkilerine dair yapılan araştırmalara sıklıkla bir yenisi ekleniyor. Araştırma sonuçları genellikle bu etkilerin olumsuz ve yüksek olduğunu söylüyor. İşte son dönemde ortaya çıkan “Karbon Yakalama” teknolojisi bir kesim tarafından kurtarıcı olarak görülüyor. Microsoft ve Stripe gibi teknoloji devleri de karbon salımını dengelemek amacıyla karbon giderme projelerine yüz milyonlarca dolar taahhüt ediyor.
Sanayi tesisleri ve enerji santrallerinden çıkan karbondioksidin atmosfere salınmadan önce yakalanarak yer altına depolanması veya başka ürünlerde kullanılması süreci. Bu teknolojilerin özellikle çelik, çimento ve kimya gibi karbon yoğun sektörlerde emisyonları azaltmada kritik rol oynadığı belirtiliyor. Karbon yakalama, mevcut fosil yakıt altyapısıyla geçiş döneminde emisyonları azaltmak amacıyla kullanılması hedeflenen bir köprü teknoloji.

Karbon yakalama nasıl çalışıyor?
Karbondioksit gazı, elektrik santralleri, çimento ve çelik fabrikaları gibi kaynaklardan kimyasal çözücüler veya filtreler aracılığıyla ayrıştırılıyor. Bir anlamda “yakalanan” gaz, genellikle boru hatlarıyla ya da tankerlerle depolama alanlarına taşınıyor. Bu gazlar, yer altındaki derin jeolojik yapılar olan eski petrol ve gaz rezervuarları, tuz kayaçları gibi alanlara enjekte ediliyor. Bir başka yöntemde de ürünlerde yeniden kullanılıyor. Bu da sentetik yakıt üretimi veya betonlaştırma süreçlerinde oluyor.
Karbon yakalama teknolojisinin temel çeşitleri söz konusu. Bunlar şöyle sıralanabilir:
Yakıt öncesi yakalama: Fosil yakıt, elektrik üretiminden önce gazlaştırılıyor. Gaz, yanma sürecinden önce ayrıştırılıyor. Özellikle hidrojen üretimi gibi bazı endüstriyel uygulamalarda tercih ediliyor.
Yanma sırasında yakalama: Yakıt, saf oksijenle yakılıyor. Böylece çıkan gaz karışımı karbondioksit açısından zengin oluyor ve bu şekilde yakalanması kolaylaşıyor. Yüksek verimli olmasına rağmen, oksijen üretimi pahalı.
Yakıt sonrası yakalama: Bu ise en yaygın kullanılan yöntem. Bacadan çıkan gazdan kimyasal çözücüler yardımıyla karbondioksit ayrıştırılıyor. Bu yöntemin en önemli özelliği ise mevcut kömür ve doğalgaz santrallerine entegre edilebilir oluşu.
Doğrudan hava yakalama: Bu sistemde ise karbondioksit doğrudan atmosferden emiliyor. Bu yöntemin enerji yoğun olsa da gelecekte karbon negatif sistemlerin anahtarı olabileceği düşünülüyor.
Biyolojik yakalama: Bitkiler aracılığıyla atmosferden alınan karbondioksit, enerji üretimi sonrasında yakalanıp depolanıyor. Bu şekilde hem enerji üretiliyor hem de karbon azaltılıyor. Bu şekilde çifte fayda sağlanıyor.

Türkiye'de karbon yakalama hangi noktada
Türkiye, henüz karbon yakalama teknolojilerinde öncü bir ülke olmasa da bazı alanlarda hareketlenmeler söz konusu. Örneğin üniversite ve Ar-Ge projeleri kapsamında İstanbul Teknik Üniversitesi, ODTÜ ve TÜBİTAK destekli projeler karbon yakalama üzerine çalışıyor. Özellikle çimento sektörü için çözüm odaklı pilot tesis araştırmaları yürütülüyor. Yine sera gazı envanteri ve emisyon ticaretine hazırlık kapsamında Türkiye, 2021 yılında Paris Anlaşması'nı onayladı. Bu şekilde net sıfır emisyon hedefi için 2053 yılı belirlendi. Bu hedef doğrultusunda karbon yakalama teknolojilerinin stratejik hale gelmesi bekleniyor.
Yine bazı büyük sanayi kuruluşları, karbon yakalama teknolojilerine pilot düzeyde yatırım yapmaya başladı.Teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte karbon yakalama sistemlerinin kurulum ve işletme maliyetlerinin düşmesi bekleniyor.
Öte yandan Avrupa Birliği’nin devreye aldığı “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM)” kapsamında da Türkiye gibi ihracatçı ülkelerin karbon maliyetlerini düşürmek amacıyla bu teknolojilere yönelmek zorunda kalabileceği de olasılıklar arasında.
Şu da var ki, Türkiye’nin jeolojik yapısı, Karadeniz ve İç Anadolu’daki bazı sahalarda karbonun yeraltına enjekte edilerek depolanmasına olanak sağlayabilir.
Çevrenin kurtuluşu karbon yakalamada mı?
Karbon yakalama teknolojileri, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir araç olabilir. Ancak bu teknolojilerin etkinliği ve maliyeti konusunda bazı endişeler söz konusu. Örneğin Stanford Report’a göre karbon yakalama tesisleri beklenen verimlilik seviyelerine ulaşamıyor. Yine The Guardian’daki bir makaleye göre de karbon yakalama teknolojilerinin fosil yakıtların kullanımını sürdürmek için bir bahane olarak kullanılabileceği konusunda da eleştiriler var.
Karbon yakalama teknolojileri, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynayabilir. Ancak, bu teknolojilerin etkinliği, maliyeti ve uzun vadeli sürdürülebilirliği konusunda dikkatli olunmalı. Ayrıca, karbon yakalama teknolojilerinin, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin bir tamamlayıcısı olarak görülmesi, fosil yakıtların kullanımını sürdürmek için bir bahane olarak kullanılmaması da önemli.
Bu alandaki gelişmeleri takip etmek ve bilinçli kararlar almak hem çevre hem de ekonomi açısından önem taşıyor. Tek başına karbon yakalama, iklim krizini ve etkilerini çözmek açısından yeterli olmayabilir. Gerçek çözüm, temiz enerji kaynaklarına topyekün bir dönüşümle mümkün.