100’lü yaşlar çağı geliyor mu

100’lü yaşlar çağı geliyor mu

Bir asrı aşan bir ömür yaşamak artık hayal değil! Bilimin de desteğiyle 100’lü yaşları yakalamak hatta aşmak çok daha mümkün görünüyor. 

100 yaşını aşan insanlar söz konusu olduğunda uzun zamandır akla gelen ilk ülke Japonya olsa da son yıllarda İtalya, İspanya, İsviçre, Singapur gibi ülkelerde de uzun ömürlü insanların sayısı artıyor. Bu ülkelerin ortak noktaları sağlık hizmetlerinin kalitesi, sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve sosyal destek sistemleri olarak öne çıkıyor.

“100 yaşını aşan insanlar” elbette bilim dünyasının da ilgi gösterdiği bir konu. Yaşlanmayı tersine çevirecek bir teknoloji arayışındaki bilim insanları, bu amaç doğrultusunda insan yaşlandıkça bedenin nasıl değiştiğine dair bir yol haritası çizmeye çalışıyor. 

Birleşmiş Milletler, 100 yaşını geçen kişilerin sayısının arttığını kaydediyor. 1990'da 100 yaş üstünde yalnızca 92 bin kişi varken son ölçümlerin yapıldığı 2021'de bu sayı 621 bini buldu.
Birleşmiş Milletler, 100 yaşını geçen kişilerin sayısının arttığını kaydediyor. 1990'da 100 yaş üstünde yalnızca 92 bin kişi varken son ölçümlerin yapıldığı 2021'de bu sayı 621 bini buldu.

Yaşlanmanın ayırt edici özelliklerini odağına alan bu yol haritası, bundan tam 11 yıl önce, 2013'te hakemli bir bilimsel dergi olan Cell'de yayımlanan makalede detaylı olarak ortaya konmuş. Makalede yaşlanmanın dokuz adet ayırt edici özelliği sıralanmış.

Hücresel Yaşlanma: Bölünmeyi bıraksa da ölmeyen hücrelerin, yaş ilerledikçe vücutta birikmesi.

Genomik İstikrarsızlık: DNA’daki hasarın zamanla artmasıyla mutasyonların genomda birikmesi.

Telomer Yıpranması: Kromozomların uçlarında bulunan, koruyucu görevi gören telomerlerin kısalması.

Epigenetik Değişiklikler: Genlerin aktifleşip sessizleşmesini sağlayan süreçlerde zamanla yaşanan olumsuz değişikler.

Proteostaz Kaybı: Hücrelerde yaşanan protein sentezini, bakımını ve temizliğini kontrol eden mekanizmanın çalışmaması.

Besinleri Algılamada Düzensizlik: Hücrelerin vücut için gereken glikoz gibi yakıt kaynaklarını düzenlemek amacıyla ihtiyaç duyduğu sensörlerin daha az etkili hale gelmesi.

Mitokondriyal Fonksiyon Bozukluğu: Hücrelerin enerji santrali gibi çalışan mitokondrinin hasar görüp işlevsiz hale gelmesi.

Kök Hücre Tükenmesi: Vücudun onarım sisteminden sorumlu olan ve birçok hücre tipine dönüşebilen kök hücrelerin yenilenme gücünü kaybetmesi.

Hücreler Arası İletişimin Değişmesi: Hücrelerin iletişim kurma yeteneğinin azalması ya da tümüyle ortadan kalkması.

Bir kısım bilim insanı yaşlanma etkisini incelerken hücrelerin şekerler ve proteinler gibi yakıt kaynaklarını tanımak için kullandığı sensörlerin bozulmasına odaklanıyor.
Bir kısım bilim insanı yaşlanma etkisini incelerken hücrelerin şekerler ve proteinler gibi yakıt kaynaklarını tanımak için kullandığı sensörlerin bozulmasına odaklanıyor.

Yaşlanmayı tersine çevirme çalışmaları

Son 11 yılda yaşlanma sürecini tersine çevirmeye çalışan araştırmacılar, yaşlanmaya dair bu 9 özelliği odağına alarak bazı projeler yürütüyor. Bu araştırmalardan öne çıkan bazı fikirler şöyle sıralanabilir:

  • Japon kök hücre araştırmacısı Shinya Yamanaka, bir hücrenin epigenomunu embriyonik durumuna yeniden döndüren proteinleri keşfetmişti. Bu çalışma kendisine 2012'de Nobel getirdi. Epigenomda bulunan zararlı mutasyonların birikmesinin yaşlanmayı tetiklediği bilgisinden yola çıkan bilim insanları, hücreleri "yeniden programlayarak" hataları ortadan kaldırmanın ömrü uzatabileceği düşüncesiyle çalışmaya devam ediyor.
  • Altos Labs, Retro Biosciences ve Alphabet'in parçası olan Calico Life Sciences gibi biyoteknoloji şirketleri, epigenomunu embriyonik durumuna yeniden döndüren proteinlerin yaşam sürelerini uzatıp uzatamayacağı veya sağlığı iyileştirip iyileştiremeyeceği üzerine çalışıyor.
  • Bir kısım bilim insanı da hücrelerin şekerler ve proteinler gibi yakıt kaynaklarını tanımak için kullandığı sensörlerin bozulmasına odaklanıyor. Bu durum kanser de dahil olmak üzere bir dizi hastalıkla ilişkilendirildiğinden bilim dünyası bozulmayı engellemek üzere çalışıyor.
  • Washington Üniversitesi'ndeki Köpek Yaşlanma Projesi, "rapamisin" adlı ilaca odaklandı. Organ reddini önlemek amacıyla bağışıklık sistemini baskılayıcı olarak kullanılan rapamisinin evcil köpeklerde ömrü uzatıp uzatamayacağı test edildi. AgelessRx ve Columbia Üniversitesi'ndeki araştırmacılar da rapamisinin insanlardaki yaşlanma karşıtı potansiyelini test etmek için klinik deneyler hazırlıyor. Bu konuya odaklanan araştırmacılara göre bulgular, rapamisin gibi yaşlanma karşıtı ilaçların daha genç yaşlarda kısa sürelerle uygulandığında daha etkili olabileceğini vurguluyor.
  • Bazı bilim insanları ise telomerlerin uzatılması hususunun ömrü de uzatıp uzatmayacağı üzerine çalışılması gerektiğini savunuyor. Dorian Therapeutics ve Senolytic Therapeutics gibi şirketler telomerler üzerinde çalışmaya devam ediyor. Bu şirketler, bölünmeyi durduran yaşlı hücreleri yok eden tedaviler geliştiriyor.
 Hücresel gençleşme ve yenilenmeyi hedefleyen teknolojiler geliştiriliyor.
Hücresel gençleşme ve yenilenmeyi hedefleyen teknolojiler geliştiriliyor.

Ömrü uzatabilecek teknolojik gelişmeler de bilim ile kol kola ilerliyor. Bu teknolojik gelişmelerin bazıları henüz deneysel aşamada olsa da uzun vadede potansiyelleri var. Tümünün klinik kullanıma geçmesi için daha fazla araştırma ve geliştirme gerektiği ise bir gerçek. İşte söz konusu bu teknolojik gelişmelerden öne çıkanlar…

Genetik Düzenleme: Genetik hastalıkların düzeltilmesi ve genetik yatkınlıkların değiştirilmesi denince akla gelen ilk yöntem ya da teknoloji CRISPR. DNA dizilimleri kümesi CRISPR üzerindeki çalışmaları içeren teknolojiler, hastalıklara müdahale edip sağlıklı yaş almayı destekleyebilir.

Anti-Aging Tedavileri: Anti-aging çalışmaları, hücresel düzeyde yaşlanmayı yavaşlatmaya veya tersine çevirmeye odaklanıyor. Bu alanda yapılanlar arasında kimyasal/mekanik/bitkisel peeling yöntemleri, lazer tedavileri, mezoterapi, elektro terapi yöntemi, AWT, botoks uygulaması ve dolgu tedavisi sayılabilir.

Nanoteknoloji ve Tıp: Hücresel seviyede çalışarak hastalıkları tedavi etmeye veya hücre yenilenmesini artırmaya yönelik çalışmalar nanoteknoloji ile destekleniyor. Burada amaç sağlıklı hücreleri koruyup hasarlı olanları da onarmak.

Yapay Zeka Destekli Tıp: Yapay zeka özellikle hastalıkların teşhisi evresinde daha hassas olabilir, nokta atışı yapabilir. Aynı zamanda kişiye özgü tedaviler geliştirme konusunda hekime destek de sağlayabilir.

Dokuların Yenilenmesi: Biyolojik mühendislik ve doku yenileme teknolojileri, organ nakli bekleyenlerin sayısını azaltabilir. Aynı zamanda vücudun kendi kendini onarma potansiyelini de artırabilir ki belki de doku yenilenmesine en önemli katkısı bu olur.

Son söz olarak insanın ölümsüzlüğü arayışı sürdüğü müddetçe yaşamın uzayacağına kuşku yok. Bugün çocuk olanların, bilimin ve teknolojinin çabalarıyla 100 yaşını hatta sonrasını görmesi hiç de şaşırtıcı olmaz! 

 100 yaşını geçen kişilerin ortak özellikleri arasında yaşamaya duydukları istek başta geliyor.
100 yaşını geçen kişilerin ortak özellikleri arasında yaşamaya duydukları istek başta geliyor.

100’ü devirenlerin ortak özellikleri

Madrid Üniversitesi araştırmacıları 100 yaşını geçenlerin ortak özelliklerini şöyle sıralıyor:

  • Zinde olmak ve hayatta kalmak için yaşam isteği.
  • İletişim kurma, sosyalleşme isteğinin azalmaması, yakın ilişkilerin sürmesi.
  • Özverili bir hayat yaşamak, çalışkan olmak ve bazı yaşam amaçları edinmek.
  • Zorluklarla baş etme gücü ve dayanıklılık.
  • Merak, öğrenme isteği ve kendi kendini eğitmek gibi entelektüel motivasyonun devamlılığı.
  • Aktif bir beyne sahip olmak, dünyada neler olup bittiğine ilgi duymak.
  • Yaşananlara olumlu açıdan bakmak.
  • Kavrayış ve idrak açısından güçlü olmak.

Kaynaklar :

Independent Türkçe

Wall Street Journal