Dünyada her geçen gün çocuklarına evde, “okulsuz eğitim” veren aile sayısı artıyor. Ebeveynleriyle birlikte oynayarak, keşfederek, yaşayarak öğrenen çocukların okula gidenlerden daha özgüvenli ve başarılı oldukları söyleniyor.
Okulsuz eğitim, (homeschooling) denen bu akımın uygulayıcısı ebeveynler, daha çok da anneler, gündelik hayattan tutun da matematik, fizik, edebiyat gibi pek çok konuda çocuklarına bizzat kendileri eğitim veriyor ya da özel öğretmenlerden destek alıyorlar. Bazı aileler ise bir araya gelip bu eğitim işini kendi aralarında koordine ediyor.
Örgün eğitimde devletin belirlediği müfredat çerçevesinde standart bir eğitim verilirken, okulsuz eğitimde çocuğun liderliğinde, onun ilgi alanlarına, yeteneklerine, öğrenme hızına ve potansiyeline göre eğitim veriliyor. Bunun da çocuğu bir şeyleri öğrenmek için daha çok motive edeceği ve böylece çocuklarda öğrenme aşkı gelişeceği düşünülüyor. Bir başka deyişle çocuklara bilgiyi doğrudan vermek yerine bilgiye nasıl ulaşacağını öğretmek, okulsuz eğitimin temel felsefesini oluşturuyor.
Kapalı kapılar ardında, nizami bir ortamda öğrenmek yerine okulsuz eğitim alan çocuklar hayatın, doğanın içinde yaşayarak, deneyip yanılarak öğrenebiliyorlar. Bu da öğrenilenlerin ezberlemekten daha kalıcı olmasını sağlıyor.
Okulsuz Eğitimin Özellikleri
Beş çocuğuna okulsuz eğitim veren çocuk doktoru Kathleen Berchelmann, evde eğitim vermesinin şu avantajlarından faydalandığını söylüyor:
- Okulsuz eğitim daha az zaman kaybı yaşatıyor. Okula ulaşmak için serviste/arabada geçen zaman ve sonra dönünce ödev yapmakla geçen zaman sizin oluyor.
- Çocuklar evde akademik olarak daha fazla gelişim gösteriyorlar.
- Evde eğitim zor değil ve hatta eğlenceli. Esnek bir zaman planlamasına kavuştuk.
- Çocuklar okula gitmeden de spor, sanat gibi kamu hizmetlerinden yararlanabiliyor.
- Evde eğitime geçtiğimizden beri annelikten çok daha fazla keyif alıyorum. Önceden kendimi sadece bir okul servisi, ev ödev kontrolörü, aşçı ve denetçi gibi görüyordum.
- Çocuklara artık daha az bağırıyoruz. Sevgiye dayalı bir otoritemiz oluştu.
- Çocuklarımıza günlük yaşam becerilerini aktarabiliyoruz. Küçük çocuklar büyük çocuklardan öğreniyorlar. Bu verimlilik sağlıyor.
- Daha az para harcıyoruz. Özel okula göndermek, servis parası vermek ya da bir bakıcı tutmak zorunda değiliz.
- Akran baskısının yerine çocuklarımız daha sağlıklı sosyalleşebiliyor. Video oyunları, abur cuburlar gibi okulun kötü etkilerinden de korunuyoruz.
- Bir yerlere yetişmek için acele etmek zorunda değiliz. Çocuklar yeteri kadar uykularını alıyorlar. Ayrıca kahvaltılarımız, gün içerisinde yapacaklarımızı birlikte planladığımız harika zamanlara dönüştü.
- Çocuklarımıza kendi değerlerimizi aktarabiliyor, bu noktada istediğimiz konuyu daha fazla işleyebiliyoruz. Kötü alışkanlıklardan çok çabuk kurtulduk.
Neden okulsuzluk?
Şimdi normal olanın örgün eğitim olduğunu kanıksadığımız modern eğitim kurumlarının sadece son iki yüzyılda kurumsallaştığını düşünürsek, evde ebeveynlerin önderliğindeki öğrenme biçimi aslında çok daha eski bir gelenek. Ev okulunda çocuklarına koçluk yapan aileler, nasıl okul öncesinde onlara konuşmayı, hayatlarını idame etmeyi öğretiyorlarsa, okul çağında da her şeyi aynı esneklikle ve gündelik hayat içinde öğretebildiklerine inanıyorlar.
Peki, neden evde eğitim tercih ediliyor? Yapılan araştırmalar, ailelerin okulsuz eğitimi tercih etmelerinin temel sebeplerini şöyle gösteriyor:
- Çocuğun karakterine ve ahlakına yön verme isteği
- Okulun öğrettiklerine ideolojik olarak karşı çıkmak
- Okuldaki zorba akran baskısı, öğretmen baskısı
- Çocuğun özel ihtiyaçlara/engellilik haline sahip olması
- Çocuğun istenilen okula gidememesi
Okulsuz Eğitimin Dezavantajları
Bunların yanında okulsuz eğitimin dezavantajları da olabiliyor. Aileler bunları bertaraf etmenin yollarına baksalar da bu tehlikelerin farkında olmak önemli:
- Evde eğitimin sıklıkla gösterilen kötü yanı sosyalleşme faktörü. Çünkü çocuklar aile bireyleriyle arkadaşlarından daha fazla vakit geçirebiliyor.
- Çocukların aldıkları eğitim, kapsam bakımından sınırlı kalabilir ve öğretilen bilgi sadece ailenin bakış açısı ve ön yargılarıyla sınırlı olabilir.
- Öğretme yeteneğinden yoksun olan aileler, doğal bir sonuç olarak çocuğun öğrenme kapasitesini sınırlandırabilir.
- Evde eğitim alanlar, o müthiş öğretmenlerin verdiği ilhamı ve fikirleri elde etme fırsatını kaçırırlar.
- Evde eğitim alan çocuklar, sınıf ortamında öğrenme avantajlarından mahrum kalır.
- Aileler çalışma isteği ve mali ihtiyaçlar yüzünden evde eğitimi kendi çıkarlarına ve sosyal ihtiyaçlarına göre değiştirmek zorunda kalabilir. Bu da kendi içinde düzensiz bir öğrenmeye yol açar.
Amerika ve Avrupa’da evde eğitim kurumsal olarak tanınmış ve destekleniyor olmasına karşın Türkiye’de hala yasal değil. Öyle ki çocuklarını okula göndermeyenler, para cezası yaptırımına maruz kalıyor. Bu uygulama çocuklarının eğitimine engel olmak isteyen aileler için öngörülmüş olsa da bu, evde çocuklarını yeterli şekilde eğiten aileleri tanımayan ve zora sokan bir durum.
Kaynak: Unschool-Homeschool Türkiye Facebook grubu arşivi.