Taşımacılık sektörünün doğaya olan etkisini en aza indirmek ve uzun vadede sürdürülebilir büyümeyi sağlamak, tüm ülkeler, özellikle Türkiye için stratejik öncelikler arasında.
Küresel ısınma, karbon salınımı ve çevresel etkilerin arttığı bir dünyada, doğaya direkt etkisi büyük olan taşımacılık sektörünün görevi büyük. Bu anlamda yeşil lojistik yalnızca bir tercih değil bir zorunluluk. Lojistikte uzun vadede sürdürülebilir büyümeyi sağlamak, ülkeler için stratejik öncelikler arasında. Türkiye bu konuda ne kadar aşama kaydetti ve nerede duruyor?
Türkiye, coğrafi konumu itibarıyla kıtalararası bir lojistik köprüsü. Ancak bu avantaj, beraberinde yüksek taşıma trafiği ve karbon salınımı sorunlarını da getiriyor. TÜİK verilerine göre ulaştırma sektörü, Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonlarının yüzde 15’inden fazlasını oluşturuyor. Karayolu taşımacılığı ise bu pastanın en büyük dilimini oluşturuyor.
Türkiye açısından devreye alınması ve uygulamaya geçilmesi elzem olan yeşil lojistik, taşımacılık faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkilerini azaltmak amacıyla yapılan planlama, uygulama ve kontrol süreçlerini kapsıyor.
Bu süreçlerde hedeflenen başlıca noktalar şunlar:
- Karbon emisyonunun azaltılması
- Alternatif yakıtlı taşıt kullanımı
- Enerji verimliliği
- Atık yönetimi
- Dijitalleşme ve otomasyonla kaynak tasarrufu

Türkiye’nin yeşil lojistik adımları ve karnesi
Avrupa Birliği’nin (AB) 2050 yılına kadar karbon nötr kıta hedefi doğrultusunda yayımladığı Yeşil Mutabakat, Türkiye için hem bir zorunluluk hem de çok önemli bir fırsat. Türkiye'den AB ülkelerine ihracat yapan firmalar için karbon ayak izini azaltmak, artık rekabetin temel koşullarından biri haline geliyor. Yeşil lojistik alanında atılan ya da atılması gereken adımlar şöyle sıralanabilir…
Yeşil Lojistik Belgesi (GLP): Türkiye, 2022 yılında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı öncülüğünde "Yeşil Lojistik Belgesi" uygulaması devreye alındı. Bu belgeyle firmaların çevresel performanslarını belgeleyerek uluslararası rekabette öne çıkmaları teşvik ediliyor. Özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı (Green Deal) sürecine uyum sağlamak isteyen şirketler için bu belge önemli bir araç.
Demiryolu ve denizyoluna geçiş: Lojistik alanında demiryolu taşımacılığının önemi büyük. Türkiye, karayoluna bağımlı taşımacılığı azaltmak amacıyla demiryolu taşımacılığı yatırımlarını artırıyor. Marmaray, BTK Demiryolu Hattı ve Orta Koridor Projesi, çevre dostu taşımacılık modellerini teşvik ediyor. Denizyolu taşımacılığında da limanların elektrikli sistemlerle donatılması ve "yeşil liman" sertifikasıyla yeni bir vizyon geliştiriliyor.
Elektrikli ve hibrit taşıtlar: Lojistik firmaları arasında elektrikli kamyon ve hibrit filo yatırımlarında artış gözlemleniyor. Volvo Trucks, 2023 yılında Türkiye'de 2 bin 779 adet kamyon ve çekici teslimatı gerçekleştirdi. Firma 2030 yılına kadar küresel olarak sattığı tüm kamyonların yüzde 50’sinin elektrikli olmasını hedefliyor. Türkiye gibi büyük ölçekli lojistik oyuncuları, karbon salınımı düşük araçlara yönelerek hem çevresel hem ekonomik avantajlar sağlamayı hedefliyor.
Dijitalleşme ile verimlilik: Türkiye’de lojistik yazılım çözümlerinin gelişmesi, akıllı rota planlaması ve yük optimizasyonu gibi yöntemlerle yakıt tüketiminin azalmasına katkı sağlıyor. E-fatura, dijital takip sistemleri ve depo otomasyonu ile kaynak israfı olabildiğince azaltılıyor.

Aşılması gereken zorluklar var
Lojistiğin yeşil dönüşümünde aşması gereken zorluklar da söz konusu. Bunlar şöyle sıralanabilir:
Altyapı eksiklikleri: Örneğin demiryolu ağının yetersizliği, elektrikli araçlar için şarj istasyonu altyapısının sınırlı olması, aşılması gereken en önemli sorunların başında geliyor.
Farkındalık eksikliği: KOBİ’lerin büyük kısmı yeşil lojistik uygulamalarının farkında değil ya da uygulamaları devreye alacak yeterli kaynağa sahip değil. Bu sıkıntının aşılması gerekiyor.
Yasal teşviklerin ve düzenlemelerin sınırlı olması: Yeşil lojistiğe yönelik çok daha güçlü vergi teşvikleri ve devlet desteklerinin geliştirilmesi gerekiyor. Kamusal-özel iş birlikleri artırılarak pilot projeler geliştirilmeli. Lojistik OSB’lerde çevreci uygulamaları destekleyen bölgesel planlamalar yapılmalı. Yeşil sertifika sistemleri yaygınlaştırılmalı. Üniversite-sanayi iş birliğiyle yeşil lojistik alanında Ar-Ge çalışmaları da teşvik edilmeli.
Türkiye, yeşil lojistik alanında önemli adımlar atmaya başladı ancak bu sürecin hızlandırılması hem çevre sağlığı hem de ekonomik rekabet gücü açısından hayati önem taşıyor. Doğaya saygılı, verimli ve sürdürülebilir bir lojistik altyapısı, yalnızca bugünü değil, geleceği de taşıyacak.