Yabancı dizileri internetten indirip harici disklere kaydettiğimiz ya da evde mini dağlar oluşturan VCD-DVD setleri aldığımız günler artık bin ışık yılı uzakta. “Televizyon öldü; yaşasın dijital platformlar!” naraları attığımız şu günlerde, geleneksel televizyon yayıncılığı normlarını yerle bir eden platformların belki de en popüleri Netflix. Ve tabii Netfilx dizileri...
Yolculuğuna film ve dizilere ait DVD’leri internet üzerinden satıp / kiralayarak başlayan Netflix, kullanıcılarına kırmızı zarflarda DVD setleri yolladığı günlerden bu yana çok fazla yol kat etti. Yapımcılığını üstlendiği orijinal içerikleriyle ülkemizde de son derece sadık bir takipçi kitlesine sahip olan Netflix’in, hepimizi birer “ev kuşu”na dönüştüren sürükleyici dizilerini sizler için mercek altına aldık.
(Gönül rahatlığıyla okuyun, spoiler içermez!)
Baharı bekleyen kumrular gibi 3. sezonu beklenen: Narcos
Gerçek kişi ve olaylara dayanan diziler daima ilgi görür. Hele bir de hikayesi anlatılan, dünyanın en büyük suçlularından biri olan Pablo Escobar ise o dizinin izlenme rekorları kırmaması işten bile değil! Oyuncu kadrosundan kostümlerine, müziklerinden rejisine kadar her detayı ince ince işlenmiş bir yapım olan Narcos, Netflix’in kitlelere yayılmasına en çok katkıda bulunan yapımlardan biri.
İşlediği suçlar ve enteresan yaşam tarzıyla tarihin en ünlü kaçakçısı Pablo Escobar’ı canlandıran Wagner Moura’nın etkileyici performansıyla izleyicisinin gözünde kısa bir sürede fenomene dönüşen dizi, şimdiye kadar yayınlanan 20 bölümüyle izlenme rekorları kırdı.
1970’lerin sonunda başlayan bol aksiyonlu ve birbirinden ilginç karakterlerle dolu dizinin 3. sezonunun yayın tarihi henüz duyurulmasa da, sıkı Narcos hayranları adeta “baharı bekleyen kumrular gibi” dizinin yeni bölümlerini sabırla beklemeye devam ediyorlar. Hatta merakla beklenen 3. sezonda bizleri bir de sürpriz bekliyor. İlginç paylaşımlarıyla dünya çapında bir sosyal medya fenomenine dönüşen Nusret Gökçe –nam-ı diğer Saltbae- de Narcos’un yeni sezonunda bir bölümde konuk oyuncu olarak karşımıza çıkacak!
Matrix’in yaratıcılarından: Sense8
Matrix, Bulut Atlası ve V for Vendetta gibi unutulmaz filmleri yöneten Wachowski Kardeşlerin son numarası olan Sense8, nitelikli bilim kurgudan hoşlananlarda tiryakilik yaratan bir yapım. Aynı zamanda Lara ve Andy Wachowski kardeşlerin ilk televizyon icraatı olan dizinin ilk bölümü 2015’in haziran ayında yayınlandı.
“Nedir bu Sense8?” diyenler için kısa bir özet bilgi geçmekte fayda var: Dizide aynı gün doğan, zihinleriyle telepatik olarak birbirlerine bağlanabilen; cluster adı verilen aynı ruh kümesinin içinde fakat dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan, farklı ırk ve kültürlere ait sekiz kişinin, dünya ve dünya dışındaki fiziksel ve spiritüel mücadelesi anlatılıyor. Evrimsel bir başkalaşım geçiren bu kişiler, psycellium olarak adlandırılan büyük bir telepatik ağa erişebiliyor. Bu ağa ulaşabilen insanlara “sensate” deniliyor ve sensate’ler, sekiz kişilik kümeler içerisinde ortak bir zihni paylaşıyor. Yani dizinin ismi işte buradan geliyor.
Şimdiye kadar yayınladığı 21 bölüm için “çok uzun metrajlı bir bilim kurgu filmi” benzetmesi yapılan Sense8, dört gözle beklenen 3. sezonunun gündemde olmadığı açıklamasını yaparak hayranlarını biraz üzse de, 2018 yılında Sense8 fanatiklerini iki saatlik, film tadında şahane bir final bölümünün beklediğini müjdeleyerek gönüllere su serpti.
Yeni neslin Sex and The City’si: Girlboss
Samimi ve hayatın içinden kadın hikayeleri her daim kadın izleyicinin göz bebeği olmuştur. Gilmore Girls, Ally McBeal ve Sex and the City gibi klasiklerin sıcaklığı yakalamak isteyen dizi tutkunları bu yılın nisan ayında yayınlanan Girlboss’u çok sevebilirler.
Beş parasız, işsiz ve amaçsız bir genç kızken, hayattaki gerçek tutkusunu keşfeden ve 2006 yılının San Francisco’sunda –hiçbir yazılım bilgisi olmadan- kendi e-ticaret imparatorluğunu sadece iç güdüleriyle kuran Sophia’nın öyküsü, hem komik hem de çok samimi. Amerika’da yapılan anketlerde Y ve Z kuşaklarına mensup gençlerin en sevdiği yapımlardan biri olan Girlboss, girişimcilik konusuna ilgi duyanların atlamaması gereken bir yapım.
Şimdiye dek su gibi akan ve 13 bölüm yayınlayan Girlboss’un 2. sezona devam edip etmeyeceği ise merak konusu!
5 sezonluk bir Kevin Spacey resitali: House of Cards
Netflix’in şimdiye dek en fazla izlenen dizisi olan House of Cards, aslında Michael Dobbs'un aynı adlı romanından uyarlanan 1990 BBC yapımı “House of Cards”ın yeniden yorumlanmış, günümüz versiyonu. Hollywood’un en yetenekli aktörlerinden Kevin Spacey’nin hayranlık uyandıran oyunculuk performansı ile öne çıkan House of Cards, politika ve perde arkasındaki kirli ilişkileri konu alan zekice bir kurgunun eseri.
Demokrat Parti adayının başkan olmasında önemli payı olan ana karakter Francis Underwood (Kevin Spacey) Dışişleri Bakanlığına atanmayı beklemektedir. Ama güvendiği dağlara kar yağar ve başkan bakanlık için onu seçmez. Francis, hükümetin istediği kanunların meclisten geçmesi için, parti çoğunluğunu idare etmeyi sürdürecektir. Ancak Francis, kendine sunulanla yetinmek yerine elindeki meşru ve gayrimeşru bütün imkânları kullanarak yönetime gizli bir savaş açar ve House of Cards’ın hikayesi böylece başlar.
“Hem sürükleyici ve heyecanlı olsun, hem de seyrederken sanatsal bir tat alayım” diyenlerin bir oturuşta 10 bölüm devireceği House of Cards’ın dizi dünyasının en prestijli ödülü Emmy’e de layık görüldüğünü belirtmeden geçmeyelim.
Distopya imparatorluğu: Black Mirror
Yayınlandığı ilk bölümden itibaren büyük ses getiren Black Mirror için yapılabilecek en iyi betimleme “sarsıcı” ve hatta “rahatsız edici” olabilir! İçinde bulunduğumuz çağda zamanımızı ve hayatımızı nasıl şekillendireceğimizi belirleyen teknolojinin yarattığı ahlaki çelişkileri ve insan doğasıyla uyumsuzluklarını anlatan dizide işlenen senaryoların bir bir gerçeğe dönüşmesi, Black Mirror’ı adeta bir “kahin” gibi görmemize sebep oluyor.
Şu anda Netflix’te 3 sezon olmak üzere toplam 12 bölümü bulunan Black Mirror’a yeni başlayacaklar için minik bir uyarı: Kendinizi biraz “gözetleniyormuş gibi” hissedebilir ve bölüm biterken koltuğunuza çakıldığınızı hissedebilirsiniz! Bizden söylemesi.
Dizinin yapımcısı Charlie Brooker, Black Mirror’ı şöyle tanımlıyor:
"Eğer teknoloji bir uyuşturucuysa -ki uyuşturucu gibi hissettiriyor- o halde yan etkileri nelerdir? Bu -zevk ve rahatsızlık arasındaki- bölge tam da Black Mirror'ın olduğu yer. Adında belirtilen ‘kara aynayı’ her duvarda, masada ve avucunuzun içinde bulacaksınız: Soğuk, parlak bir tv ekranı, bir monitör, belki bir akıllı telefon."
