Y ve Z kuşağının yüzde 40’tan fazlası birkaç ayda bir ikinci el ürün satın alıyor. H&M ya da IKEA gibi firmalar, kendi ikinci el platformlarını kuruyor. İkinci el, ekonomiyi de etkiliyor.
Eşyalar kullanıldıkça bir yandan işleri kolaylaştıran bir yandan da geçmişin izlerini taşıyan nesneler. Aynı zamanda çağımızın ekonomik ve çevresel dönüşümünün sembolleri olan eşyaların ikinci elleri de ayrı bir pazar alanı oluşturuyor. İkinci el ekonomisi, özellikle dijital platformların yaygınlaşmasıyla birlikte büyüyor.
Özellikle pandemi sonrası ekonomik belirsizlik ve sürdürülebilirlik kaygılarının artmasının tüketicilerin daha uygun fiyatlı ve çevre dostu ürünlere yönelmesine yol açtığı biliniyor. İkinci el platformları, kullanılmış ancak hala işlevsel olan ürünleri yeniden kullanıma sunarak sürdürülebilir ve ekonomik çözümler sunuyor. Bunlarla beraber e-ticaretin kolaylaştırıcı etkisi hem bireysel kullanıcılar hem de büyük markalar için bu pazara girişi cazip hale getirdi.
Bu gerçeklik üzerine çalışan Euromonitor International araştırma şirketine göre de ikinci el ürünler, özellikle genç tüketiciler arasında hızla yaygınlaşıyor. Y ve Z kuşağının yüzde 40’tan fazlası birkaç ayda bir ikinci el ürün satın alıyor. Bu oran 50’li ya da 60’lı yıllarda doğan “baby boomer” da denen kuşak için yüzde 20 civarında kalıyor. Günümüzde özellikle genç tüketicilerin tercihleri, ikinci el eşya sektöründeki hızlı büyümenin itici gücü.
Bu alana eğilimi gören ve yeni kurulan Vinted, Depop, ThredUp ve Vestiaire Collective gibi girişimlerle beraber, büyük giyim ve mobilya şirketleri de ikinci el eşya sektörüne giriyor. Bir başka söylemle ekonomiyi yeniden biçimlendiren ikinci el pazarına büyük firmalar da göz kırpıyor. Bunların en bilinen örnekleri ise kendi ikinci el platformlarını kuran Shein, Zara, H&M, IKEA ya da Lego gibi firmalar.
Peki, ikinci el eşya ekonomisi neden bu kadar cazip hale geldi? Büyük markaların neden ikinci el pazarına yöneldiğini anlamak çok da zor değil. Öncelikle ikinci el pazarı, yeni satışlara göre çok daha hızlı büyüyor. Özetle firmalar, maliyet ya da çevresel kaygılar nedeniyle, tercih edilen, kullanılmış ve “önceden sevilen” ürünlerden para kazanmaya çalışıyor.
Birçok büyük marka, sorunları aşmak için bir pazar yeri sunuyor. Burada özel tüketiciler alım satım yaparken şirketler yalnızca aracı olarak rol alıyor. Örneğin bu akıma katılan IKEA, müşterilerin ikinci el mobilyalarını doğrudan başkalarına satabilmeleri açısından bir online satış platformu başlattı. Satıcı platformda ürün adını giriyor, şirketin yapay zekasından fotoğraf ve ölçümleri oluşturmak için yardım alıyor, ürün ile alakalı yorum ekliyor, satışa sunuyor. Alıcı da mobilyayı teslim alma ve kalitesini kontrol etme sorumluluğunu üstleniyor. eBay, Craigslist ve Gumtree gibi platformlarla rekabet etmeyi amaçlayan IKEA Preowned, ilk olarak Madrid ve Oslo bölgelerinde deneniyor. Yıl sonunda uygulamanın küresel olarak kullanıma sunulup sunulmayacağı kararı alınacak.
Hızlı moda mı ikinci el mi
Giyim sektörüne gelindiğinde, Financial Times’ta yer alan bir makaledeki bilgi dikkat çekiyor. Buna göre ABD merkezli yeniden satış platformu ThredUp, küresel ikinci el giyim pazarının 2021’de 141 milyar dolardan bu yıl 230 milyar dolara çıktığını kaydediyor. 2028 yılında ise pazarın 350 milyar dolara ulaşacağı düşünülüyor.
Öte yandan uzunca bir süredir ABD ve Avrupa’da ikinci el ekonomisi, genellikle yardım ve tasarruf mağazalarının hakimiyetinde bulunuyordu. Büyük marka ve yeni girişimlerin ikinci el sektöründen kâr elde edip edemeyecekleri merak konusu. İkinci el pazarına sıcak yaklaşan H&M ve Zara gibi büyük markalar üzerinde de hızlı modanın ne kadar sürdürülemez olduğu konusunda baskı söz konusu.
Elbette ister giyim ister mobilya olsun, ikinci el piyasasına olan büyük rağbet yakın zamanda duracağa benzemiyor. Bu nedenle de şirketler, karbon emisyonlarını azaltmanın ve işlerini mümkün olduğunca yeniden kullanılabilir veya geri dönüştürülebilir hale getirmenin yollarını arıyor.
Sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi
İkinci el ürün satışı, yeni üretim süreçlerine duyulan ihtiyacı azaltarak doğal kaynakların tüketimini düşürüyor. Bu bağlamda, döngüsel ekonomi modeli devreye giriyor. Bu model, ürünlerin ömrünü uzatmayı, geri dönüşüm ve yeniden kullanımı teşvik ederek üretim ve tüketim döngüsünü daha sürdürülebilir hale getirmeyi amaçlıyor.
Özellikle moda ve mobilya gibi sektörlerde, hızlı tüketim kültürü ve "moda çılgınlığı" doğal kaynaklar üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Tekstil sektörünün çevresel ayak izi oldukça büyük. Öyle ki her yıl milyonlarca ton giysi atığa dönüşüyor. İkinci el platformlar sayesinde bu atıkların azaltılması mümkün hale geliyor. İkinci ele yönelen mobilya devleri ise ahşap, metal ve plastik gibi kaynakları verimli biçimde kullanmayı hedefliyor.
İkinci el ekonomisinin büyümesi, yalnızca ekonomik avantajlarla sınırlı değil, aynı zamanda çevresel etkilerin de azaltılmasına yönelik büyük bir adım. Döngüsel ekonomi modelleri ile uyumlu olan bu platformların, tüketici alışkanlıklarını dönüştürerek hem markalar hem de gezegen için daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmesi umuluyor.