Dünyanın tarihinde sağlık anlamında dönüm noktalarından biri olan pandemi, ruhlarda da iz bıraktı. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü de bu izleri incelemek için bir fırsat.
Dünyayı 2019 itibarıyla etkisi altına alan, Türkiye’de de 2020 yılında varlığını gösteren COVID-19 pandemisi, dünya genelinde ve Türkiye'de ruh sağlığı üzerinde derin etkiler bıraktı kuşkusuz. Bu etkiler hâlâ hissediliyor. Son araştırmalar, pandeminin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini ve bu etkilerin nasıl sürdüğünü ortaya koyuyor. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü de küresel ve yerel düzeyde ruh sağlığının önemini vurgulamak, be etkilere değinmek için bir fırsat sunuyor.
Bu özel gün Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu (World Federation for Mental Health (WFMH)) tarafından 10 Ekim 1992 yılında, WFMH’nin o dönemdeki Genel Sekreteri Richard Hunter ve Başkan Yardımcısı Carolyn Jones’un öncülüğünde kutlanmaya başlıyor. İlk yıllarda özel bir teması olmayan 10 Ekim’lerde amaç, yalnızca ruh sağlığını gündeme taşımak, toplumlarda konuşulabilir hâle getirmekti. Ancak ilerleyen yıllarda bu alandaki farkındalığın artmasıyla birlikte her yıl farklı bir tema belirlenmeye başladı. Bu sayede toplumların ruh sağlığıyla ilgili depresyon, intihar önleme, toplumsal travmalar, gençlerin ruh sağlığı, dijital çağda stres gibi konulara odaklanılması sağlandı.
1994 yılından itibaren “10 Ekim” Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO) ve Birleşmiş Milletler gibi kuruluşların desteğiyle uluslararası farkındalık günü statüsü kazandı. Bugün yüzden fazla ülkede, sağlık kurumları, okullar, sivil toplum örgütleri ve medya organları tarafından etkinliklerle kutlanıyor.
Türkiye de 2000’li yıllardan itibaren 10 Ekim’i aktif biçimde kutlamaya başladı. Türk Psikiyatri Derneği, Türkiye Psikologlar Derneği, ruh sağlığı merkezleri ve belediyeler bu kapsamda her yıl etkinlikler düzenliyor.
2025 yılı için Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün teması “Hizmetlere Erişim – Felaketler ve Acil Durumlarda Ruh Sağlığı” (Access to Services – Mental Health in Catastrophes and Emergencies) olarak belirlendi. Bu tema, özellikle çatışmalar, doğal afetler, göç, salgınlar gibi kriz ve acil durumların ruh sağlığı üzerindeki etkisine odaklanıyor.

Pandeminin ilk yılında depresyon arttı
Biz 2020 sonrası dönemde de özellikle pandemiyle birlikte artan ruh sağlığı sorunlarına dönelim. Pandeminin ruh sağlığı üzerindeki etkileri, çeşitli faktörlerin birleşiminden kaynaklanıyor.
Sosyal izolasyon ve belirsizlik: Karantina önlemleri ve sosyal mesafe, bireylerin yalnızlık ve belirsizlik duygularını artırdı.
Ekonomik zorluklar: İş kayıpları ve gelir düşüşleri yaşanması stres ve kaygıyı tetikledi.
Sağlık endişeleri: COVID-19'un kendisi ve sağlık hizmetlerine erişimdeki zorluklar, bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkiledi.
Uzun süreli etkiler: Pandeminin uzun vadeli etkileri, özellikle gençler ve sağlık çalışanları üzerinde kalıcı izler bıraktı.
Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre de pandeminin ilk yılında küresel düzeyde anksiyete ve depresyon görülme oranı yüzde 25 oranında arttı. 2025 itibarıyla ise dünya genelinde bir milyardan fazla insanın ruh sağlığı sorunları yaşadığı tahmin ediliyor. Gençler, kadınlar ve sağlık çalışanları, pandeminin ruh sağlığı üzerindeki etkilerinden en çok etkilenen gruplar arasında. Örneğin The Times of India’da yayımlanan pandemi sonrasını incelemek üzere hazırlanan bir makaleye göre Hindistan'da yapılan bir araştırma, üniversite öğrencilerinin yüzde 70'inin orta ila yüksek düzeyde anksiyete yaşadığını ve yüzde 60'ının depresyon belirtileri gösterdiğini ortaya koydu.

Türkiye’de durum nasıl
Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Türkiye'de de ruh sağlığı sorunları artış gösterdi. Türkiye'de 3,2 milyon kişi depresyonla mücadele ediyor ve antidepresan kullanımı son beş yılda yüzde 56 oranında arttı. Pandeminin etkilerinin özellikle sağlık çalışanları ve gençler üzerinde belirgin olduğu da görülüyor. Clinical Psychopharmacology and Neuroscience’in bir araştırmasına göre, sağlık çalışanlarının yüzde 30'unun anksiyete, depresyon ve tükenmişlik yaşadığı görülüyor. Ayrıca, Gelişmekte Olan Ülkelerde Enfeksiyon Dergisi (JIDC) tarafından Türkiye'de yapılan bir çalışmada da üniversite öğrencilerinin yüzde 75'inin pandemi sırasında anksiyete yaşadığı bildiriliyor.
Pandemi sonrasının etkilerinin sürdüğü günümüzde ruh sağlığına yönelik yatırımların artırılması büyük önem taşıyor. Dünya genelinde ve Türkiye'de, ruh sağlığı hizmetlerinin güçlendirilmesi, bu alanda farkındalık kampanyalarının düzenlenmesi ve destek mekanizmalarının oluşturulması şart. Gençler, kadınlar ve sağlık çalışanları gibi risk altındaki gruplara yönelik özel programlar geliştirilmesi gerekiyor. Ayrıca, dijital platformlar aracılığıyla erişilebilir ve anonim destek hizmetlerinin sunulması, ruh sağlığı hizmetlerine erişimi kolaylaştıracak.
Pandemi, dünya genelinde ve Türkiye'de ruh sağlığı üzerinde kalıcı etkiler bırakmıştır. Bu etkiler, yalnızca bireyleri değil, toplumları da derinden etkiliyor. Hep birlikte, ruh sağlığını önceleyen bir toplum inşa etmek için adımlar atılması kaçınılmaz.