Dünya genelinde trend haline gelen çiğ beslenme, yeni bir yaşam felsefesi olarak dikkat çekiyor. Sebze, meyve, yeşillik, tahıl, kuru yemiş, kısaca toprakta yetişen tüm besinlerin pişirilmeden ve hiçbir işleme tabi tutulmadan tüketilmesi (raw food) uzmanlara göre çok da sağlıklı.
Ateşin bulunmadığı dönemlerde ilk insanlar besin olarak yabani meyveleri, otları ve çeşitli bitki köklerini çiğ olarak tükettiler. Ama ateşin bulunmasıyla değişen beslenme düzenimiz ve ardından endüstriyel üretime dayalı paketlenmiş gıdalar, büyük oranda sağlığımızı tehdit eder hale geldi. Bu noktada çiğ beslenme yöntemi daha çok konuşulmaya başlandı. Çünkü bu yöntemle gıdaların enzim, vitamin ve minerallerin doğrudan emilmesi ve kanın pH oranın dengelenmesi, birçok hastalıktan arınmamızı sağlıyor. Ayrıca bu beslenme tarzında endüstriyel sentetik şeker tüketimi sıfır olduğundan vücudun şeker dengesi doğal tatlarla dengelenmiş oluyor.
Doğal beslenme üzerine uzun yıllardır araştırma yapan Uğur Geboloğlu’na göre çiğ beslenenler kendilerini doğaya daha yakın hissediyor, daha insani davranışlar içerisinde bulunuyor ve stresten uzak bir yaşam sürüyor. Sebeplerini ise şöyle anlatıyor:
“Çiğ beslenme, toprakta yetişen her şeyin bize sunulduğu gibi doğallığı bozulmadan, acele etmeden, kendimiz için gelen bu yiyeceklere saygı duyarak tüketmektir. Doğanın bize gönderdiği armağanı şifa kaynağı olarak sevgi ve şefkatle yemeliyiz. Çiğ beslenen kişi kendisini doğaya yakın hisseder, daha insani davranışlar içerisinde olur, enerjisi dengelenir, stresten uzak bir yaşam sürerek yiyeceklerin ayrı ayrı tadına varmayı öğrenir. Çiğ beslenmenin en önemli özelliklerinden olan hayvansal gıdalardan uzak durulması, insan enerjisini dengeleyerek, frekansını yükseltir. Sürekli paketlenmiş gıdalarla beslenen kişilerin düşünce yapılarının olumsuz yönde etkilendiği bilinir. Bunun nedeni ise genetiği değiştirilmiş yiyeceklerin insan kimyasını bozarak DNA hasarlarına neden olması. Yine de çiğ beslenmek isteyenlerim bu sürece başlamadan önce doktorlarına mutlaka danışmaları gerekir. Birden çiğ beslenmeye başlamamalısınız. Yeni başlayanlar için yerine koyma yöntemi önerilir. Yani, pişmiş yemeklerinizin yanına az miktarda çiğ besinler koyarak başlayabilirsiniz. Bir diğer kural ise her zaman vücudu dinlemektir. Bedeniniz size neye ihtiyacınız olduğunu söyleyecektir, en iyi doktorunuz odur. Sonrasında öğünlerinizdeki çiğ besin oranlarını artırarak bunu bir yaşam tarzı haline getirebilirsiniz.”
Uğur Geboloğlu çiğ beslenme ile ilgili diğer sorularımızı şöyle açıklıyor:
Çiğ beslenmede dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?
· Besinlerin organik olmasına dikkat edilmeli
· Alınan organik ürünler bilinen ve güvenilen yerlerden temin edilmiş ve ilaç sıkılmamış olmalı
· Gıdalar ısıl işlem görmemiş olmalı, ısı işlemine tabi tutulacaksa en fazla 40 santigrat derece olmalı
· Hayvansal gıdalar tüketilmeli
· Özel işlemden geçmiş, paketlenmiş hiçbir ürünün tüketilmemeli
Çiğ beslenmenin fiziksel faydaları nelerdir?
· Pişirilmeden yenen yiyecekler enzimlerini kaybetmedikleri için vücutta daha hızlı ve sağlıklı sindirilir, toksik madde oluşmaz
· Enzimler pişirilmediği için ölmezler, daha hızlı sindirim sağlanır ve enerji olarak vücuda yansır
· Çiğ besinler vücutta toksin üretmedikleri için enerjik ve zinde kalırsınız
· Genetik olarak kalp rahatsızlıkları, kanser, kronik rahatsızlıklar, diyabet gibi hastalıklara eğilimli olanların risk oranı azalır
· Yüksek miktarda pişmiş besin yenildiğinde toksik üretim arttığından vücutta kilo artışı meydana gelir. Çiğ beslenmeyi artırdıkça toksinler daha hızlı atılır ve kilo kontrolü sağlanmış olur
· Vücutta biriken ödem ve iltihapların giderilmesine yardımcı olur
· Antioksidan seviyesi arttığı için hücreler kendilerini yeniler
· Hasar gören DNA’nın onarılmasına yardımcı olur
· Kan basıncı dengelenir
· Yüksek besin değerleri alındığı için beyin rahatsızlıkları tedavi edilir
· İç organlar temizlenir ve toksinden arındırılır, şiddetli ağrılar iyileşir
Ruhsal açıdan faydaları nelerdir?
· Çiğ beslenmede mide sindirim için az enerji tüketeceğinden, vücudun enerjisi artar ve daha az uykuya ihtiyaç duyarsınız
· Frekansınız dolayısıyla titreşim enerjiniz artar, daha fark edilir olursunuz
· Her zaman zinde ve sağlıklı görünürsünüz
· Kendinizi, doğayı, hayvanları ve insanları seversiniz
· Yaşadığınız anın tadına varırsınız
· Yaşam enerjiniz artar
· Renkler, kokular ve duyularınız daha belirginleşir
Annette Larkins’in hayat hikâyesi fikrinizi değiştirebilir
Şimdi bir de çiğ beslenmenin dâhisi olarak bilinen Annette Larkins’in hayat hikâyesine bakalım… Okuduklarınız sizde de hayranlık uyandıracak.
40 yıl boyunca sebze ve meyveleri pişirmeden çiğ beslenerek, taze ve diri kalmayı başaran Annette Larkins, 75 yaşında mankenleri kıskandıracak bir fiziğe sahip. 1942 yılında Kuzey Carolina Asheville’de dünyaya gelen Larkins, anne ve büyükannesi çok erken yaşta kanserden ölünce, yaşam stilini ve yeme alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalmış.
Bu durum 21 yaşında vejetaryen, 45 yaşında Raw Vegan bir hayat tarzını seçmesinde etkili olmuş. Hayatı zenginleştirecek değişiklikler yapmaya tutkulu bir insan olan Annetta Larkins, yaptığı kür ve tariflerle birçok insanın hayatını kurtarmaya ve değiştirmeye devam ediyor.
HAZIR GIDALAR PEK DE MASUM DEĞİL
Lezzetine aldanıp, severek tükettiğimiz hazır gıdalar göründüğü kadar masum değiller. Paketlenmiş hazır gıdaların neden olduğu hastalıklar var. Örneğin:
- Uzun süreli tüketimde kansere yakalanma riskini artırıyorlar.
- Damar hastalıkları ve kalp krizine neden oluyorlar.
- Şeker hastalığı (diyabet) riskini artırıyorlar.
- Hazır gıdalar hazırlanış bakımından kalorisi yüksek yiyecekler olduğundan kilo sorunu yapıyor, obeziteye ve şişmanlığa neden oluyorlar.
- Çocukların büyüme döneminde boylarının uzamasını ve gelişimini durduruyorlar.
- Cilt sorunlarına neden oluyorlar.
- Zehirlenmelere sebebiyet veriyorlar.
- Kızartma işleminden geçen paketlenmiş ürünler kansere yol açan en tehlikeli yiyecekler arasında yer alıyorlar.
