Kuşak savaşları

Kuşak savaşları

Kuşak çatışması, insanlık var olduğundan beri süregelen bir sorun. Bu toplumsal rahatsızlığın temelinde ise yeni neslin, ebeveynlerinin rehberliğini kabul etmemesi yatıyor. 

Gençliğinde kendini her şeyi yapacak gibi hisseden, özgürlüğün sınırsız olduğunu düşünen bireyler, yaş aldıkça, tecrübe kazandıkça ayaklarını yere daha sağlam basmaya başlıyor ve hem kendisinin hem de ailesinin güvenliğini daha çok önemsiyor. Bu tecrübe birikimi de ebeveyni olduğu genç bireyin özgürlük anlayışıyla çoğu zaman çatışıyor. Değişim isteyen genç nesil ile bu anlayışı güvensiz bulan eski nesil tarih boyunca fikir ayrılığına düştü ve bundan sonra da bu karşıtlık sürmeye edecek.

Tabii bu karşıtlığın her zaman kötü bir olgu olarak anlaşılması da yanlış bir düşünce. Gençlerin yenilik talebi ve eski neslin buna verdiği tepki ve aralarındaki çatışma gelişmeyi otomatik olarak tetikliyor. Bu durum da toplumların gelişmesine ve dinamizmine ön ayak olabiliyor. Son 100 yılın kuşakları, sosyolojik sınıflara ayrılmış durumda. Bu kuşakları şöyle sıralayabiliriz:

Sessizler (Gelenekçiler) 1946 öncesi doğanlar

Sade bir yaşamı tercih etmiş kişilerden oluşmaktadır. Hayattaki en yaşlı nesildir. Aileyle iç içe olunan, eski aile geleneklerinin pekiştirildiği bir yaşamdır daha çok. Kadınların çalışmadığı, her zaman evde olduğu, parayı sadece erkeklerin kazandığı yıllar. Prosedür ve kurallara sıkı sıkıya bağlı kişilerdir. İş ve özel yaşamlarında sonuna kadar git prensibine sahiptirler. Rakam, istatistik, gerçek bilgi, detay ve örneklerle çoğaltılmış bilgiyi severler.

Baby Boomer (Nüfus patlaması uşağı) 1946 – 1964 arası doğanlar

Baby boomers kuşağı genelde daha geleneksel bir bakış açısına sahiptirler.
Baby boomers kuşağı genelde daha geleneksel bir bakış açısına sahiptirler.

Bugünün büyükleri, duygusal kişiliklidirler. İşsizlik çağını yaşamışlar ve birkaç türde işleri olmuştur. Kendilerini işkolik olarak tanımlarlar. Geleneklerine ve kültürlerine bağlı bir şekilde yaşarlar. Ekonomik sıkıntıları görmüş ve çabalayarak bir şeyler elde etmişlerdir. Ben merkezciliği temsil ederler. Bilgiyi ve eğitimi çok önemserler. Bu kuşak için en önemli şey toplum önünde takdir edilmektir.

X Kuşağı 1965 – 1980 arası doğanlar

Bugünün yetişkinleri, kriz döneminde doğdukları için ‘kayıp kuşak’ olarak da anılır. Yaşamak için çalışan insanlar olarak değerlendirilebilir. X kuşağı beklentileri düşük, genellikle kendini yabancılaşmış hisseden kişilerdir. Teknoloji bu kuşak sürecinde yaygınlaşmıştır. Baby Boomer kuşağına göre daha az hırslıdırlar. Daha gevşek kurallar tercih ederler. Otoriter bir yaşamı sevmezler. Bilgisayara Baby Boomer kuşağından daha yatkın durumdadırlar. Bu nesil önemli icatlara, buluşlara şahitlik etmiştir.

Y Kuşağı (Milenyum kuşağı) : 1981 – 1999 arası doğanlar

Y kuşağı, meraklı ve sorgulayan kuşak olarak bilinir.
Y kuşağı, meraklı ve sorgulayan kuşak olarak bilinir.

Y kuşağı dijital medyanın büyülü dünyasıyla tanışan ilk kuşaktır. Bu kuşağın üçte ikisi, beş yaşından önce bilgisayarla tanışmıştır. Ekonomik krizden diğer kuşaklara oranla daha kötü etkilenmelerine rağmen iyimserdirler. İlgi odağı olmaya alışık olmalarının yanında beklentilerini yüksek tutan bu kuşak üyeleri hedeflerini de net olarak tanımlamaktadırlar.

Z Kuşağı 2000 – 2021 arası doğanlar;

Bugünün gençleridir. Kuşaklar arası farkın en çok hissedildiği nesildir. Sabırsız, bireyci ve girişimci bir kişilik özellikleri vardır. Özgürlüğüne düşkün bir yaşam isterler. Çalışmaktan ziyade eğlenmeyi daha çok tercih edip beklentileri yüksek kişilerdir. İş hayatını, yaşamlarını sürdürebilmek için değil rahat para harcamak için isterler. Standart olan bir şey yerine kendine özel olanı ve istedikleri anda gerçekleşmesini talep ederler. Yüksek özgüvene sahip kişilerdir.

Başak Çiftçioğlu Gülçe, Maltepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu ve yüksek lisansını Ankara Üniversitesi’nde “Disiplinler Arası Aile Danışmanlığı” alanında tamamlamış. Başak Çiftçioğlu Gülçe ile kuşak çatışmasını, toplum için yararları ve sakıncalarını konuştuk.

Uzman psikolog Başak Çiftçioğlu Gülçe.
Uzman psikolog Başak Çiftçioğlu Gülçe.

Kuşak çatışmasını tanımlar mısınız?

İnsanın yeryüzünde ilk görüldüğü günden bugüne kadar olan süreç içerisinde, yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı çağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sorumluluklarla yükümlü olmuş kişiler topluluğuna kuşak denilmektedir. Kuşakların değişik dönemlerde yetişmeleri nedeniyle, düşünce, duygu, çıkar, beklenti ve amaç ayrılıklarından doğan duruma da kuşak çatışması adını veriyoruz.

Kuşak çatışması, son 100 yılın sosyolojik gerçeği mi, yoksa tarih boyunca yaşanan kuşaklar arası çatışmalar insan türünün bir özelliği mi oldu?

Kuşak çatışması insanın varoluşundan bu yana süregelir. Antik Yunan filozofu Sokrates bile “Bugünün gençleri lüks ve gösteriş düşkünü, saygısız, başkaldıran, geveze ve obur yaratıklar.” demiştir. Sümerlerden kalan çivi yazılarında da, “Şu gençliğin hali ne olacak?” anlamına gelen yakınma sözleri bulunmuş. Günümüze kadar süregelen kuşaklar arası çatışma 21. yüzyılın hızlı toplumsal, teknolojik ve sosyal değişimi ve bunun da beraberinde getirdiği kuşak çatışmasını kaçınılmaz kılıyor.

Kuşaklar arası etkileşim genellikle aile bağlarıyla sağlanıyor.
Kuşaklar arası etkileşim genellikle aile bağlarıyla sağlanıyor.

Aralarında 20-30 yaş olan bireyler hangi sebeplerle birbiriyle ters düşer? Kuşak çatışmalarına neden olan faktörler nelerdir?

Fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak değişim yaşayan gencin kendi yolunu bulmaya çalıştığı bir dönemde, kendi değerlerinden farklı yetişmiş bireylerin rehberliğine gösterdiği tepki çatışmanın çekirdeğini oluşturur. Gencin değişimini istemeyen anne baba, bu değişimden rahatsız olabilir. Değişim konusunda direten evlatlarına karşı terk ediliyormuş hissi yaşamaları söz konusu olur. Bu da çatışmaya götüren önemli durumlardan biridir. Yetişkin ve genç kuşağın birbirlerine karşı besledikleri önyargılar yine kuşaklar arası ayrışmaları artırır. Toplumsal değişim sürecindeki kaçınılmaz farklılıklar oluşur. Bunun sonucunda olgu ve olaylara yaklaşımlarda fikir ayrılıkları oluşur.

İnsanın yaş aldıkça muhafazakarlaşmasının sebepleri neler? Gençliğinde sınırsız özgürlükleri savunurken, yaş aldığında neden kurallara bağlı yaşamayı tercih eder?

Bunu olgunlaşmayla ve sınır kavramlarıyla açıklayabilirim. İnsan yaşamının ilk yıllarında haz ilkesine göre yaşamını sürdürür, sağlıklı ebeveyn ve toplumla beraber sınırlarını öğrenir. Aile öğrenimi ve yaşadıklarını harmanlayarak toplumun bir parçası olduğunu ve toplulukla beraber yaşadığının farkına varmasıyla sınırsız özgürlüğün olamayacağının farkına varır. Deneyim ve bilişsel farkındalık arttıkça da kurallara uymayı tercih eder.

İnsanlar yaş aldıkça kurallara uymayı tercih etmeye başlarlar.
İnsanlar yaş aldıkça kurallara uymayı tercih etmeye başlarlar.

Kuşak farkları, hangi durumlarda bir toplum için yararlı, hangisinde yıkıcı etki gösterir?

Kuşak farkı kaçınılmazdır. Gençlerin merak, heyecan ve enerjisini yaşlıların deneyim, bilgi ve yol göstericiliğiyle harmanladığımızda hem bireysel hem de toplumsal olarak bu çatışmadan faydalı bir durum ortaya koyabiliriz. “Genç bilsem, yaşlı yapabilsem der” atasözündeki gibi, bu farklılığın bir çatışma değil tersine evrimsel olarak geleceğe hazırlık olduğunun da farkında olmalıyız. Fakat bu farklılıkları diyaloğa ve empatiye kapalı bir şekilde geçiştirmeye çalışırsak aile içi ilişkilerimizde yıkıcı etkileri olacağı gibi bu durumun bütün toplumumuzu olumsuz yönde etkileyeceğini de bilmeliyiz.

Kuşaklar arasında yaşanılan en büyük ve derin farklılıklar nelerdir?

Her kuşağın dünyaya bakış açısı içinde bulunduğu sosyal, siyasi ve tarihi olaylardan dolayı farklılık göstereceği üzere değerleri, algıları ve beklentileri de farklılık gösterecektir. Çağın hızlı değişimi kuşaklar arasındaki farkı daha da belirgin duruma getirmiştir. Eski kuşak geleneksel yaşamına bağlı bir durumda olup, yeniliklere karşı zorluk çekmektedir. Yeni kuşak ise, yeniliklere, gelişmelere daha hızlı bir şekilde adapte olmaktadır. Bu nedenle ‘En derin ve en büyük farklılık’ yerine bireylerin hayata bakışlarındaki total farklılıklardan ortaya çıkan çıkmazların bütününe bakmak daha yararlı olacaktır. Örneğin, Tolstoy’un Babalar ve Oğullar romanı bütünüyle aslında kuşak çatışması üzerine kurgulanmıştır.

Artık kuşakların dilleri de farklı? Konuşulan dilin bile farklılık göstermesi bize neyi anlatıyor?

Bildiğimiz üzere yeni nesil internet ve sosyal medya dili kullanıyor. Bu dil 150-200 sözcükten oluşuyor. Gençlerin çoğu zaman daha az kelimeyle günlük iletişimini sürdürdüğünü görmekteyiz. Hız çağının getirisi olan bu dil ilişkileri yoksullaştırıyor, insanları yalnızlaştırıyor. Dil farklılığı sadece bu döneme ait bir durum değil. Ülkelerin dönüşümünden ve dönemsel politikalarından kaynaklı olarak dil kullanım farklılıkları görülüyor. Örneğin, ülkemizde bir dönem Fransızca kökenli kelimeler çok revaçta iken hızlı bir şekilde yerine İngilizce kelimelerin geçtiği görüldü.

Kuşak çatışması, teknolojinin baş döndürücü şekilde hızla geliştiği bu çağlarda daha ciddi boyutlarda mı?

Kuşaklar arası çatışmanın sonucunun en çok hissedildiği kuşak Z kuşağı adını verdiğimiz teknolojinin kalbini oluşturan nesildir. Düşünce, dil ve davranışta daha dürtüsel olan bu nesil yetişkin kuşakla çatışmayı derinden ve ciddi boyutta yaşamaktadır.

Teknolojinin kalbini oluşturan nesil: Z kuşağı.
Teknolojinin kalbini oluşturan nesil: Z kuşağı.

X, Y, Z kuşaklarından sonra nasıl kuşaklar gelecek? Bu konuda bir ön görünüz var mı?

Alfa kuşağı adını verdiğimiz teknolojinin kalbine doğan sabırsız ve kendine odaklı bir nesil olacak. İnsani temastan çok otonom robotlarla iletişimin kurulduğu bir çağ başlayacak. Black Mirror gibi yapımlarda bizi bekleyen geleceğin bir yansımasını görmek mümkün.

Türkiye’de kuşak çatışması diğer ülkelere göre ne boyutlarda? Kuşaklar arası çatışma bizde daha mi çetin yaşanıyor?

Siyasi, sosyal, dini, kültürel anlamda farklı mozaikleri kültürümüzde barındırıyoruz. Bilindiği üzere farklılıkları kabul aşamasında zorlanan bir milletiz. Nesil farkını da işin içine kattığımızda çatışmaların daha çetin olduğunu söylemek mümkün.

Yaşça büyük kuşaklar bir alt kuşağı daha iyi anlamak için neler yapmalı ve nelere dikkat etmeli? Önerileriniz nelerdir?

Sağlıklı iletişim, sorunların çözümünün ilk adımıdır. İletişimin en önemli yanı dinlemektir. Dinlemek gencin ön yargısını kırmakta size çok yardımcı olur. İnsanın doğal ihtiyacı olan ilgi, sevgi, anlayış gösterilmesinin kişi üzerinde sağlıklı bir etkisi vardır. Gencin, yetişkinle çözüm yolu bulmasına yardım eder. Gencin yaşadığı gelişimsel dönemin farkında olunup o doğrultuda yaklaşmak genci daha rahatlatacaktır. Yetişkin olarak yeni gelişmeleri öğrenip toplumsal değişime uyum sağlayabildiğimizde gençle çatışmalarımız azalacaktır. Değişime ayak uydurabilen bir birey için kuşak çatışması olgusundan söz edilemez.