Denizli’ye doğru yola çıkıyoruz… Doğal güzellikleri ve tarihi mirasıyla yerli ve yabancı turistleri kendine çeken Pamukkale; travertenleri, antik kenti ve şifa veren antik havuzuyla ünlü.
Denizli’nin kalabalık ve popüler ilçesi Pamukkale, doğası ve tarihi zenginlikleri ile biliniyor. En ünlü bölgesi ise doğa harikası ve mineralli suyuyla şifa veren bembeyaz travertenleri. Aslında bu travertenler, binlerce yıl içinde yer altındaki sıcak su kaynaklarının kalsiyum karbonat ve diğer minerallerle birleşmesi sonucu oluşan kayalar. Şu anda bölgede sıcaklığı 35 ila 100 derece arasında değişen toplam 17 adet sıcak su alanı bulunuyor. Fakat bu doğal güzellik koruma altında olmasına ve ancak belirli alanlarda suya girilmesine ve yürünmesine izin verilmesine rağmen maalesef eski halinde değil.
Sıcak su kaynağı nereden geliyor ve travertenler nasıl oluşuyor?
Antik dönemlerden beri kullanılan bu sıcak su kaynaklarından çıkan 35,56 derecelik, içeriğinde yüksek miktarda kalsiyum hidrokarbonat bulunan suyun, havadaki oksijen ile olan teması sonrasında karbondioksit ve karbonmonoksit uçuyor, kalsiyum karbonat ise çöküyor. İlk olarak jel kıvamında olan çökelti, zaman içinde sertleşiyor. Gerçekleşen bu doğal süreçler ve suyun aşağıya doğru akması sonucunda, basamak veya teras gibi yapılar yani travertenler ve doğal havuzlar şekilleniyor. Fakat ziyaretçiler jel halindeki çökelti üzerinde yürürse veya çökeltiye dokunursa, bu madde bozulup dağılıyor.
Halen termal su aynı kaynaktan çıkıyor ve 320 metre uzunluğundaki kanaldan ilerleyerek travertenlere geliyor. 60-70 metre kadar kısmi çökelme gerçekleştikten sonra traverten merdivenlerine dökülüyor. Mineralli sıcak su ortalama 240-300 metre yol gidiyor. Günümüzde, kaynaktan gelen sıcak su kontrollü olarak travertenlere veriliyor. Fazla veya aynı bölgeye verilen yoğun su, yosunlaşmaya ve kirliliğe neden oluyor. Hava şartları ve akışın süresi, travertenlerin pamuk gibi olan rengini olumsuz etkileyebiliyor.
Aynı alanda bulunan Hierapolis Antik Kenti
Travertenlerin hemen yanında ise Hierapolis Antik Kenti bulunuyor. Antik Roma dönemine ait, geç Helenistik ve erken Hristiyanlık dönemlerine ait kalıntılar içeren antik kent, termal kaplıcaları ve büyük antik tiyatrosu ile biliniyor. Ziyaretçiler burada MÖ ikinci yüzyılın sonunda, Pergamon Krallığı’nı kuran Attalos Hanedanı’nın Hierapolis’te inşa ettiği termal kaplıcanın, hamamların, tapınakların ve diğer Yunan anıtlarının kalıntılarını görebiliyor. Roma Hamamı ise günümüzde arkeoloji müzesi olarak kullanılıyor.
1988 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Hierapolis’in MÖ 133'te Roma'ya dahil olmuş, MS 60'ta ise büyük bir depremle yıkılmış ama yeniden inşa edilmiş. Bu yeniden inşa sırasında Helenistik özelliklerini kaybederek Roma kenti görünümünü almış.
İmparator Konstantin'in Hristiyanlığı kabul etmesi ve MS 330'da Konstantinopolis'i “Yeni Roma” olarak kurmasının ardından piskoposluk merkezi oldu. Büyük Konstantin döneminde ise Frigya bölgesinin başkenti olan Hierapolis; bünyesinde bulunan kiliselerle Doğu Roma İmparatorluğu için önemli bir dini merkez haline geldi. Antik kent, uzmanlara ve kaynaklara göre termal sağlık merkezi dışında kumaş dokumacılığı, metal ve taş işlemeciliği ile de ünlendi. Hierapolis, on ikinci yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçti.
Müzeyi gezmeyi ve antik havuzda yüzmeyi unutmayın
Hierapolis Antik Kenti içinde yer alan Hierapolis Arkeoloji Müzesi’ni 08.00 ile 17.00 saatleri arasında MüzeKart ile gezebilirsiniz. Müzede, Hierapolis ve Laodikeia kazılarından çıkan eserleri ve Roma Döneminin en güzel sanatsal örneklerini; Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait eserleri; Hierapolis Tiyatrosu’nun sahne binasını süsleyen kabartmaları görebilirsiniz. Bölgede yer alan şifalı suyuyla ünlü antik havuz ise yaz kış ziyaretçilere açık.