Kış mevsimi yaklaşırken evlerle beraber alışveriş ritmi de ısınıyor. Ardı ardına gelen indirim günleri ve kampanyaları tüketici için “dikkatli ve öncelikli tercih” alarmını çalıyor.
“Kışa Özel Sepet İndirimi”, “Yüzde 70’e Varan Fırsatlar” ya da “Son Şans” gibi bildirimler sonbahardan kışa girerken mağaza vitrinlerinde, web sayfalarında ya da sosyal medyada sıklıkla karşımıza çıkıyor. Özellikle e-ticaret siteleri için satış bağlamında yılın en hareketli dönemi, tüketiciler açısından da büyük bir sınav dönemi başlıyor. Tüketici şu soruya cevap arıyor: “Gerçek ihtiyaç mı, anlık istek mi?”
Biliyoruz ki “online” alışverişin konforu, kış aylarında evden çıkmadan eksikleri tamamlamak için harika bir kolaylık sunar. Ancak bu kolaylık, kontrolsüz tüketime dönüşebiliyor. Psikologlar, dijital kampanya dönemlerinde alışveriş davranışının “anlık ödül sistemi”yle tetiklendiğini söylüyor. Yani sepete attığımız her ürün, beynimizde küçük bir “mutluluk kıvılcımı” yaratıyor. Ancak çoğu zaman bu kıvılcım, faturalarda kalıcı bir yanık izi bırakıyor.

Beş adımda yapılacaklar
Beş adımda alışverişi düzenlemek mümkün olabilir. İşte yapılabilecekler:
“Sepete eklemeden önce düşünün” kuralı: Her “ekle” butonuna basmadan önce, kendinize şu üç soruyu sormak basit ama etkili bir filtre görevi görebilir. “Bu ürüne gerçekten ihtiyacım var mı?”, “Şu anda olmasa da olur mu?”, “Benzer bir şey zaten dolabımda, mutfağımda, kütüphanemde var mı?” Bu üç sorudan en az birine “evet” diyebiliyorsan o ürün muhtemelen seni değil, algoritmayı mutlu edecektir.
Karşılaştır, bekle, soğut: E-ticaret platformlarının “hızlı karar” stratejisi, tüketicinin reflekslerini hedef alıyor. “Son üç ürün kaldı” ya da “24 saat geçerli” gibi ibareler, aslında sizi karar vermeye değil, acele etmeye itiyor. Bunun yerine, favorilerinize ekleyin ve 24 saat bekleyin. Ertesi gün hâlâ o ürünü almak istiyorsanız, büyük ihtimalle gerçekten ihtiyacınızdır. Çoğu durumda hevesiniz ilk birkaç saatte sönüp gittiğini göreceksiniz.

Fiyat mı, değer mi: Kampanya dönemlerinde fiyat cazibesi, değeri gölgeliyor.
Bir montun ya da blender’ın “yarı fiyatına” satılması kulağa müthiş geliyor elbette. Ancak asıl sorulması gereken, bu ürün ne kadar süre kullanılacak? Kalitesi indirim oranını hak ediyor mu? Onarım, garanti, iade süreçleri nasıl işliyor?
Dijital mini bütçe defteri tutun: Kış alışverişini, “ihtiyaç listesi” ile planlamak hem odaklanmanızı sağlıyor hem de keyfi harcamayı azaltıyor. Bir not defteri ya da uygulama kullanarak hangi ürüne ne kadar harcama yapabileceğinizi önceden belirleyebilirsiniz. Bu listeyi “güncelleme” alışkanlığı kazanmak, özellikle kasım ve aralık gibi kampanyalar bakımından yoğun dönemlerde büyük fark yaratıyor. Bankaların harcama takip uygulamaları de konuda size yardımcı olabilir. Birçok uygulama, kategori bazlı limit belirleme ya da anlık harcama bildirimi özellikleri sunuyor. Bu da destek olarak kullanılabilir.
Sürdürülebilir tüketici olmak: Akıllı alışveriş yalnızca kişisel bütçeyle ilgili değil; çevresel etkilerle de ilgili. Gereksiz verilen her bir sipariş, yeni bir kargo kutusu, plastik ambalaj ve karbon salımı anlamına geliyor. Bu nedenle de tek kargo teslimi seçeneğini işaretleyebilirsiniz. Ya da geri dönüştürülebilir ambalaj kullanan markalara ve yerel üreticilere de destek verebilirsiniz. Elbette bilinçli bir tüketici, sadece kendine değil, gezegene de iyilik etmeyi terci ediyor.
Online alışveriş, hayatı kolaylaştırdığı kadar bizi kolayca manipüle edebilen bir sistem. Akıllıca alışveriş yapmanın yolu, “daha fazla almak” değil, “doğruyu seçmekten” geçiyor.
Bu kış, ekranlarda dönen kampanyaların cazibesine kapılmadan önce, kendinize bir anlık da olsa durma hakkı tanıyabilirsiniz. Çünkü akıntıda sürüklenmeyenler, sezon sonunda sadece bütçesini değil, iç huzurunu da koruyanlar oluyor.