Dünya Barış Günü’nde sigortacılık sektörüne bir bakış

Dünya Barış Günü’nde sigortacılık sektörüne bir bakış

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde sigorta sektörüne, etik, eşitlik ve insan onuruna saygılı hizmet sunma misyonu açısından yaklaşıyoruz.

1 Eylül Dünya Barış Günü, dünyada savaşların yıkıcı etkilerine dikkat çekmek ve barışın önemini vurgulamak amacıyla her yıl “1 Eylül” tarihinde kutlanan uluslararası bir gün. Günün belirlenmesinin temel nedeni, 1 Eylül 1939’da İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması. Nazi Almanya’sının Polonya’ya saldırmasıyla başlayan bu savaş, milyonlarca insanın ölümüne, büyük yıkımlara ve insanlık tarihinin en kanlı dönemlerinden birine yol açtı. Birleşmiş Milletler (BM) 21 Eylül tarihini Uluslararası Barış Günü olarak ilan etmiştir ancak 1 Eylül, özellikle Avrupa’da ve birçok ülkede “Dünya Barış Günü” olarak anılmaya devam eder. Türkiye’de de bu tarih, çeşitli etkinliklerle barış temalı anmalar ve kutlamalarla değerlendiriliyor.

Dolayısıyla 1 Eylül Dünya Barış Günü, yalnızca küresel çatışmalara değil, aynı zamanda toplumların gündelik yaşamında barış, hoşgörü ve dayanışmanın nasıl tesis edilebileceğine dair kolektif bir farkındalık çağrısı. Bu önemli günde, sigorta sektörü gibi bireylerin güvenliğini ve geleceğini teminat altına alan bir alanın da etik sorumlulukları, insan haklarına bağlılığı ve toplumsal eşitlik politikalarıyla ele alınması gerektiği açıktır.

Sigortacılıkta insan haklarını en temel olarak “teminatın temeli insan onuru” bakış açısıyla ele almak, alanın özü olan risk paylaşımı ve karşılıklı güven ile de paralel olur. Ancak bu güvenin sürdürülebilir olabilmesi için insan haklarına saygılı, ayrımcılıktan uzak ve kapsayıcı bir hizmet anlayışının benimsenmesiyle desteklenmesi gerekiyor.

Irk, cinsiyet, yaş, engellilik, gelir durumu gibi faktörler nedeniyle poliçe erişiminde ya da hizmet süreçlerinde ayrımcılığa uğrayan bireyler, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda insani bir hak ihlaliyle karşı karşıya kalıyor.

Sigorta ürünleri tasarlanırken kırılgan grupların ihtiyaçları da gözetilmeli; poliçeler, yalnızca yüksek gelir grubuna değil her bireyin onuruna ve yaşam hakkına uygun şekilde erişilebilir olmalı.

ESG prensipleri, barış kültürü ve ayrımcılık karşıtı politikalar

Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) kriterleri, son yıllarda finans ve sigortacılık sektörlerinde bir yön belirleyici haline geldi. ESG'nin “S” yani sosyal boyutu, toplumsal barışın sigortacılıkta nasıl temsil edilmesi gerektiğine dair güçlü bir pusula sunuyor. Bu pusulanın doğru çalışması ya da terazinin dengede olması için şunlar yapılmalı:

- Adil tazminat süreçleri, sigortalıların hakkını koruyarak hukuka ve güvene dayalı bir sistem inşa eder.

- Etik satış uygulamaları, özellikle bilgiye erişimi sınırlı bireyleri koruyarak barışçıl ve güvenilir bir ekonomik ilişki modeli yaratır.

- Afet sigortaları ve mikro sigorta çözümleri, ekonomik eşitsizlikleri azaltma ve toplumun tüm katmanlarında dayanışmayı teşvik etme açısından son derece kritik bir rol oynar.

Bunlarla beraber sigorta şirketleri, kurumsal politikalarında ayrımcılık karşıtı prensiplere yer vererek ve çalışan eğitimlerinden dijital algoritmalara kadar her bir düzeyde eşitlikçi uygulamalar geliştirerek barış kültürüne katkı sağlayabilir. Örneğin, yapay zeka destekli risk değerlendirme sistemlerinde önyargı içeren veri kümeleri tespit edilmeli. Bu şekilde etnik köken, mahalle ya da cinsiyet gibi kriterlerle ayrımcılık yapılmasının önüne geçilmeli. Çalışan eğitim programlarına insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, engelli hakları gibi başlıklar dahil edilmeli; iç denetim süreçleriyle etik uyum düzenli olarak kontrol edilmeli.

Sigorta sektörü yalnızca bireylerin değil, toplumların da kriz anlarında yanında olmalı. Doğal afetler, göç, ekonomik krizler gibi kitleleri etkileyebilen durumlarda kolektif riski paylaşma bilinciyle hareket eden şirketler, sadece ekonomik kazanç değil, toplumsal onarım ve barış inşasına da katkı sunar. Bu süreçte sivil toplum ile iş birlikleri, afet sonrası oluşturulan destek fonları, düşük gelir gruplarına yönelik hibrit poliçeler bu alandaki iyi uygulamalardan bazıları.

İlaveten son dönemde öne çıkan iklim değişikliği kaynaklı risklere karşı toplumları bilinçlendirme çalışmaları, sadece çevresel sürdürülebilirliğe değil, çatışmasız ve sağlıklı bir gelecek inşasına da hizmet eder.

“Etik”, “barış” ve “sigorta” kelimeleri aynı cümlenin içinde yer alabilir mi? Cevabı “Evet; alabilir ve hatta almalı”. Barış, yalnızca “savaş olmama”sı hali değil. Adaletin, eşitliğin ve insan onurunun korunduğu bir düzenin adı. Sigortacılık sektörü de bu düzenin inşasında önemli bir rol oynayabilir. 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle, sektörel uygulamalarımıza bir kez daha bu gözle bakmak; hizmeti bir “ürün” değil, insan hayatına dokunan bir sorumluluk olarak konumlandırmak hepimizin görevi.