Uçuş korkusunu yenmenizi sağlayacak 10 gerçek

Uçuş korkusunu yenmenizi sağlayacak 10 gerçek

İstatistikler yolcu uçaklarının tartışmasız şekilde en güvenli taşıt olduğunu ortaya koysa da maalesef uçuş fobisinden muzdarip olanlar için bu korkuyu aşmak çok da kolay olmuyor. Ama tabii bu imkansız demek değil. İşte uçuş korkusunu yenmeye yardımcı olacak 10 bilgi.

İstatistiklere göre her dört kişiden biri uçağa binmekten korkuyor. Ancak uçuş fobisinden muzdarip olanların sadece yüzde 10’u bu korkuyu aşmak için profesyonel yardım yoluna başvuruyor. Öte yandan uzmanlara göre uçuş korkusunu yenmenin en iyi yolu tartışmasız “bilgi”den geçiyor. Yani uçuş süreçleri ve uçaklar hakkında teknik bilgi edinmek, uçuş fobisi sorunu yaşayan kişiyi kalıcı olarak rahatlatabiliyor. İşte uçuş korkusunu yenmenize yardımcı olacak ve uçaklara daha fazla güvenmenizi sağlayacak 10 gerçek...

1. Uçak yolculuğu istatistiksel olarak tren yolculuğundan bile daha güvenlidir

2019 yılı itibarıyla her gün 8 milyonun üzerinde yolcu, ticari hava yolu işletmeleri aracılığıyla seyahat ediyor. Buna rağmen yolcu sayısının her geçen gün katlanarak arttığı hava taşımacılığı sektöründe yaşanan ölümlü kaza oranı 1 milyar mil başına 0.07 gibi son derece küçük bir rakamla sınırlı. Somutlaştırmak gerekirse; ölümlü bir kaza sonucu yaşamınızı yitirme ihtimaliniz otomobil yolculuğunda 1/18.000, yaya iken 1/6.000, motosiklet ile 1/112 iken uçak yolculuğunda bu oran sadece 1/47.000.000’dir.

2. Türbülanslar uçak kazalarına sebep olmaz

Pilotlar yolcuların konforunu bozmamak için uçuş boyunca türbülans yaratacak oluşumlardan mümkün olduğunca kaçmaya çalışıyor.
Pilotlar yolcuların konforunu bozmamak için uçuş boyunca türbülans yaratacak oluşumlardan mümkün olduğunca kaçmaya çalışıyor.

Kıdemli pilotlar ve uçak mühendislerine göre türbülanslar, kara yollarında sıkça karşılaştığımız çukur ve kasislerden farksızdır. Bu nedenle de rüzgar akımları nedeniyle oluşan hava boşluklarından ibaret olan türbülanslar, herhangi bir kazaya sebep olmazlar. Hatta bu türbülansların en şiddetlisi kabul edilen ve özellikle okyanus aşırı uçuşlarda tırmanılan yüksek irtifalarda karşılaşılan Open Air Turbulence (Açık Hava Türbülansı) bile uçağı biraz şiddetli sarsmaktan başka bir zarar veremez.

3. Emniyet kemeri uyarıları ciddiye alınmak içindir

Uçak yolculuğu yaparken sık sık maruz kaldığımız kemer ikaz ışıkları ve seslerinin formalite olduğunu düşünmemek gerekir. Hatta az önce bahsettiğimiz türbülans hallerinde yaşanan az sayıda ölüm ve yaralanma vakası, kemer uyarılarını dikkate almamak nedeniyle gerçekleşir. Bu yüzden sivil havacılık otoriteleri, her ne olursa olsun uçak içinde oturduğunuz müddetçe kemerinizin gevşek de olsa bağlı tutulmasını tavsiye eder.

4. En modern uçaklar bile otomasyonlara mahkum değildir

Uçak tasarım ve inşa süreçlerinde oluşabilecek en kötü senaryolar hiçbir zaman gözden kaçırılmıyor.
Uçak tasarım ve inşa süreçlerinde oluşabilecek en kötü senaryolar hiçbir zaman gözden kaçırılmıyor.

Özellikle 2000 yılından sonra üretilen tüm ticari yolcu uçakları, sahip oldukları gelişmiş yazılım ve sensör teknolojileri sayesinde neredeyse tamamen otonom hale getirilmiş durumda. Ancak teknolojideki tüm bu gelişmelere karşın uçak üreticisi firmalar, yüz binlerce mil uçacak ve tonlarca yük taşıyacak bu dev taşıtlara, her ihtimale karşı devreye sokulmaya hazır manuel/mekanik kontrol seçenekleri eklemeye devam eder.

5. Yeni nesil uçaklar, kokpit ekibini tehlikelere karşı sürekli uyarır

Uçak kokpitlerinde kullanılan onlarca monitör ve düğmenin esas amacı kokpit ekibini çoklu şekilde uyarmak.
Uçak kokpitlerinde kullanılan onlarca monitör ve düğmenin esas amacı kokpit ekibini çoklu şekilde uyarmak.

Hava trafiğini takip eden ve kokpitte monitorize edilen TCAS II sistemi başta olmak üzere, kokpit içinde pilot ve uçuş ekibini tehlikelere karşı uyaran pek çok sistem bulunur. Örneğin, uçağın irtifa ölçen sensörlerinde bir sorun olması durumunda kokpit içi sesli uyarı sistemi pilotu “Çok yüksektesin veya alçaktasın” şeklinde uyarırken yine 2000’lerden sonra devreye sokulan TAWS (Arazi Farkındalığı Uyarı Sistemleri) pilotları kötü hava koşullarında önlerine çıkabilecek dağ, tepe veya benzeri tehlikelere karşı sürekli hazırlıklı kılar.

6. Uçakların içinde gördüğünüz tüm iç donanım yanmaz malzeme ile kaplıdır

Uçak içlerinde kullanılan yanmaz malzeme özellikle zorunlu inişlerde büyük önem arz ediyor.
Uçak içlerinde kullanılan yanmaz malzeme özellikle zorunlu inişlerde büyük önem arz ediyor.

Bindiğimiz bir uçağın düşme oranı 11 milyonda bir olsa da uçak içindeki neredeyse tüm donanımların yanmaz malzeme ile kaplı olması, meydana gelebilecek herhangi bir olumsuz senaryoda uçağı tahliye etmek için yolculara ciddi bir zaman kazandırır.

7. Uçaklar tüm motorları dursa bile havada süzülebilir

Motora çarpan kuş sürüleri, mekanik motor arızaları, yakıt depolarının boşalması veya aşırı yük gibi nedenlerle uçakların motorları durabilir. Ancak büyük yolcu uçaklarında en az dört motor vardır ve tek motor bile uçağı başarı ile indirmek için yeterlidir. Hatta raporlanan birçok motor arızası kaynaklı kazada, pilotun uçağı hiçbir motor gücü olmaksızın sadece flap adı verilen kanat donanımlarını kullanarak da başarıyla indirdiği bilinmektedir. Buradaki tek kritik nokta uçağın acil iniş yapabileceği kadar düz ve geniş bir alan ya da bir pist bulabilmektir.

8. Tüm kabin görevlileri sıkı bir ilkyardım ve kriz yönetimi eğitiminden geçerler

Kabin görevlileri sıkı bir eğitim ve uygulama sürecinden geçerler.
Kabin görevlileri sıkı bir eğitim ve uygulama sürecinden geçerler.

Uçak yolculuklarında bizlere eşlik eden kabin görevlilerinin becerileri güvenlik uyarılarını yapıp yolculara konfor sağlamakla sınırlı değildir. Çünkü kabin görevlileri dünyanın neresinde ve hangi hava yolu firmasına bağlı çalışırlarsa çalışsınlar sıkı bir eğitim ve uygulama sürecinden geçerler. Bu sıkı eğitim programının içinde ilk yardım, kriz yönetimi ve yolcu psikolojisine kadar pek çok farklı dal bulunur. Göreve başlamadan önce onlarca farklı kriz senaryosuna hazırlıklı olacak şekilde eğitilen kabin görevlilerinin edindiği bu bilgiler, hizmet içi sınavlarla sistematik olarak sınanır.

9. Oksijen maskelerinin düşmesi oldukça sık rastlanan bir olaydır

Genelde filmlerden aşina olduğumuz uçakta oksijen maskelerinin düşme anı aslında zannettiğimiz kadar dramatik bir durum değildir. Çünkü aslında uçaktaki oksijen maskeleri kabin içindeki ani basınç değişimlerine karşı yolcuları korumak için alınmış bir önlemdir. Bu ani basınç değişimleri şiddetli bir türbülanstan kaynaklanabileceği gibi kötü hava koşulları nedeniyle yaşanan bilinçli bir irtifa kaybına da dayanabilir. Yani filmlerde yalnızca uçak kazası arifesinde gördüğümüz bu durum, gerçek yaşamda sık sık yaşanır.

10. Kullanımdaki tüm uçaklar katı testlerden geçirilir

Gelişmiş sensör sistemleri sayesinde uçaklar rotaları boyunca karşılaşacakları her türlü tehlikeden çok önceden haberdar oluyor.
Gelişmiş sensör sistemleri sayesinde uçaklar rotaları boyunca karşılaşacakları her türlü tehlikeden çok önceden haberdar oluyor.
Hangi şirket tarafından üretilirse üretilsin, havalanacak her uçak (özellikle de ticari yolcu taşımacılığında kullanılacak uçaklar) ömürleri boyunca katı güvenlik ve yeterlilik testlerine tabi tutulur. Uçaklar ilk uçuşlarından önce yapısal analiz, aerodinamik analiz, aeroelastik analiz, ağırlık-denge analizi, elektriksel analizler ve EMI/EMC analizleri vb. testlerden geçerek ikinci aşamaya geçmeye hak kazanırlar. Bu çalışmalar tamamlandıktan sonra yer testleri ve uçuş testleri yapılır. Yer testlerinde sırasına göre işlevsel ve fiziksel uyumluluk testleri, yer titreşim testi (GVT), ayrılma testleri, termal testler, yapısal bütünlük testleri ve benzerleri gerçekleştirilir. Uçuş testlerinde ise uçuş yükleri testi, performans testleri, tasarım doğrulama testleri (uçuşa elverişlilik), balistik testler, ayrılma testleri ve çırpıntı (flutter) testleri uygulanır. Ayrıca yolcu taşımacılığında kullanılan her uçak belli dönemlerde, yorulma ve yıpranma ölçen ara testlerden de geçmek zorundadır.